1. YAZARLAR

  2. Ferhat Kentel

  3. ‘Eskiden bilmezdik böyle Kürtlük, Ermenilik gibi şeyleri...’
Ferhat Kentel

Ferhat Kentel

Yazarın Tüm Yazıları >

‘Eskiden bilmezdik böyle Kürtlük, Ermenilik gibi şeyleri...’

13 Mart 2010 Cumartesi 10:55A+A-

Farklı versiyonları olsa da, hani bildiğimiz şu ortalama ezber: “Eskiden yoktu böyle şeyler... Bizim mahallede Agop Efendi, Madam Silva vardı; Şeker bayramında biz onlara baklava verirdik, onlar Paskalya bayramında bize boyanmış yumurta verirdi. Diyarbakırlı komşularımız vardı; biz, bir kere olsun, onları Kürt olarak görmedik; gül gibi geçinirdik. Herkes ibadetini gizli yapardı. Rahmetli ninem beyaz tülbendini takar, namazını kılardı; kimseyi rahatsız etmezdi. Ama şimdi böyle ayrılık-gayrılık soktular milletin içine...”

Gerçekten Ermenilik, Kürtlük, dindarlık ya da başka “ayrılık-gayrılık” durumlarını bilmez miydik?

Uzun hikâye ama mesela 1915’te Ermeniler bu topraklardan nasıl köy köy temizlendi; 2. Dünya Savaşı sırasında Varlık Vergisi mimarları ve tahsildarları esas soyacakları gayrımüslim vatandaşları nasıl elleriyle koymuş gibi tesbit ettiler; Halaçoğlu kimin Ermeni kökenli Alevi olduğunu “tarihsel belgelere” dayanarak nasıl biliyor; 6-7 Eylül 1955’te Müslüman olmayanların, Maraş’ta Alevilerin evleri hangi bilgiyle kocaman kırmızı çarpı işaretleriyle hedef gösterildi; alavere dalavere Kürt Memet hep nöbete nasıl yollandı; orduevlerine giremeyen –yani ortalıkta pek görülmeyen- başörtülü eşlerinden ötürü birçok subay ordudan nasıl atıldı; Ermeniler, Rumlar, Yahudiler –bırakın başbakan olmayı-, nasıl bir türlü subay bile olamadı?

Bu memlekette kimin kim olduğunu, insanların yedi kuşak kökenini devlet hep bildi. Çünkü tanımlayabilmek ve kontrol edebilmek için bu bilgiye ihtiyacı vardı. En çok bildiği de bu oldu, çünkü dayattığı ezber karşısında en çok korktuğu şey insanların kökenleriydi.

Bunları hep not etti bir kenara; asla bu özelliklerinin ortaya çıkmaması için ya da kendi kontrolü altında başkalarının farklı özelliklerine karşı kullanmak üzere depoladı. Emasya’da, darbe hazırlıklarında “güvenilir-güvenilmez” kategorileri geliştirdi; öldürülen PKK’lıların donlarının içine bile baktı, sünnetli mi sünnetsiz mi olduklarını görmek için.

Aslında kimlik takıntısı olan bir devletin altında, “eskiden bilmediğimiz şeyleri” şimdi bilir hale geldik.

Evet, eskiden Kürt, Ermeni ya da Müslüman olduğumuzu bilirdik ama bağırmazdık. Çünkü sesimiz kesilmişti. Ama daha da önemlisi biz eskiden sadece Ermeni, sadece Kürt ya da sadece Müslüman değildik; çok daha fazlasıydık. Şimdi ne yazık ki, kaybolmamak için sadece Ermeni, Kürt veya Müslüman olmak zorunda kaldık. Şimdi kendimiz olabilmek, kendimizi bütünleyebilmek için, bizim sadece parçamız olan ancak eksiltilmiş olan bu özelliklerimizi bağırmaktan başka çaremiz kalmadı.

Evet, kimlik siyaseti acıklı bir durum; bir sıkışmışlık ve çaresizlik hali. Ancak öte yandan, sınıf mücadelesinin teknoloji, neoliberalizm, otoriter ve darbeci rejimler tarafından marjinalleştiği bir zaman diliminde varolmak için en güçlü mücadele yolu. Çünkü insanın yok edilmeye çalışılan bir parçasını korumak, yani bütünlüğünü korumak muhteşem bir enerjiyi devreye sokuyor.

Bu enerji de, toplum ve demografi mühendisi tepeden inmeci dilin asla anlamak istemeyeceği bir şekilde, bittiği ilan edilen cemaatlere hayat veriyor. Yani kimlik siyaseti eşliğinde gelişen cemaatçilik bir varoluş savaşının aracından başka bir şey değil; ancak aynı zamanda fakirleştiren, o koskoca insan bütünlüğünü ve zenginliğini daracık ve tek bir boyuta indirgeyen ve tek boyuta indirgenmiş başkalarıyla muhabbetini koparan bir cehennem yolu...

Rasyonellik iddiasının altında inanılmaz bir kibir ve acımasızlık saklayan, ehlileştirirken esir alan ulus-devleti bir aşma yoluydu kimlik siyaseti... Fakirleştiren bu yolu aşmayı ise tabii ki ulusdevletin tek kimlik takıntısına kutsal bir mabedi koruyormuşçasına hapsolanlar değil; ulus-devlete inat, onun ezdiği kimliklerini korumayı becermiş olanlar becerecek.

Yani eskiden “bilmediğimiz” Kürtler, Ermeniler, Müslümanlar kendi aralarında muhabbeti gerçekleştirerek yapacaklar bunu... O zaman hep beraber ezilen sınıfların mücadelesini de yapma kudreti kazanacaklar...

TARAF

YAZIYA YORUM KAT