1. YAZARLAR

  2. Mustafa Ünal

  3. Ergenekon'un rövanşı mı?
Mustafa Ünal

Mustafa Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Ergenekon'un rövanşı mı?

19 Mart 2008 Çarşamba 05:55A+A-

İlk bilanço çok ağır. Rakamlar muhtelif. Kaybın 20 milyar dolar civarında olduğu kesin. Oysa daha yolun başındayız. Bir yıla yayılacak bir süreç bu. Arkası gelecek. Bu uzun zaman diliminde ülke gerginlikler, tartışmalar ve siyasi kavgalarla örselenecek.

Dalga dalga ekonomiye yansıyacak. Tesiri dış politikaya dokunacak, vatandaşın günlük yaşantısını etkileyecek. Gelişmelerden karamsarlığa kapılan bir dostum 'Türkiye şu an şakağına tabancayı dayayan insana benziyor' dedi.

O kadar da değil. Kritik ve zorlu bir döneme girdiğimiz aşikâr. Her şeye rağmen iyimserim ben, Türkiye'nin mevcut dinamikleri her türlü güçlüğü aşacak potansiyele sahip. Bu ülkede yaşamak öyle düz yolda yürümeye benzemiyor, bol iniş çıkışlı, çeşit çeşit badireleri aşmak durumundasınız. Türkiye bu tabloyla da ilk kez karşılaşmıyor. Öne sürüldüğü gibi laikliği veya rejiminden ziyade demokrasisi sürekli tehlikede ve tehdit altında bir ülke burası.

Tarihe bu gözle bakın... 1950'de başlayan demokrasi baharı 10 yıl sürdü. Kanlı bir darbeyle kesintiye uğradı. Üç idamla sınırlı kalmadı. Siyasi kadroları biçti. Demokrasi ancak 1965'te normale döndü. Bu dönem daha kısa sürdü. 12 Mart muhtırası her şeyi altüst etti. Faturası çok ağır oldu. İkinci Dünya Savaşı'nda enkaza dönen Avrupa yeniden kendisini inşa ederken Türkiye için bu yıllar kayıp oldu. İçine kapandı. Enerjisini kalkınmaya değil, bütünüyle iktidar mücadelelerine harcadı.

İnanmak güç, 70-80 arasında 15'e yakın hükümet kuruldu. Turgut Özal 80 sonrası yeni bir dönemin kapılarını açtı. Türkiye'yi dönüştüren reformlara imza attı. Tabuları yıktı. Başbakanlığının ilk yılları bir nebze rahat geçti, daha sonra içeride büyük dirençlerle karşılaştı. Kurşunların hedefi oldu. İcraatlardan değil içerideki iktidar savaşlarından yorgun düştü. 28 Şubat'ın siyasette ve ekonomide yaptığı tahribatı hatırlatmaya gerek yok. Sonuçları hâlâ diri çünkü. Koalisyon dönemleri boşa geçmiş, heba edilmiş yıllardır. Dişe dokunur reform yapılamamıştır. Büyük hamlelerin hepsi tek parti iktidarlarında gerçekleşmiştir.

AK Parti, iktidarı paylaşmadı, tek başına geldi. Başından itibaren dirençlerle karşılaştı. Avrupa Birliği performansı içerideki problemleri hafifletti. Bırakın icraatlarına, 'varlığına' tahammül gösteremeyenler çıktı. AK Parti'den bir ismin Çankaya'ya çıkmasını engellemek için cumhurbaşkanı seçiminin kuralları değiştirildi. Eski köye yeni âdetler getirildi. Ülkenin dört bir yanında çeteler türedi. Operasyonlara rağmen hız kesmedi.

Her gün yeni bir çete çökertildi. Vatan-Millet-Sakarya sloganları ve ölme öldürme yeminiyle kurulan bunca çetenin tek hedefi vardı; AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırmak. Bunun için her yolu meşru gördü. Darbe ve muhtıraya zemin oluşturmaktan çekinmedi. Adını tarihten alan 'Ergenekon' isimli suç şebekesi çetelerin en ürkütücü olanıydı. Her yere uzanıyordu. İçeriye alınanların sayısı 50'ye yaklaştı. Yumağın sadece ucu yakalandı. Nereye kadar gidilebildiği soru işareti. Arkası gelecek mi? Bu da meçhul.

Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın şu sözlerini ciddiye alıyorum: "Sızmadan kastım Ergenekon soruşturmasıdır. Devletin içine sızmış bir çeteleşme ile mücadele ediyoruz. Başsavcı yönlendirildi belki. Dava açmak konusunda zorlandı." Ergenekon iddiası yabana atılmamalı. Şahsen ben dosyayı hazır bulmuş olsa bile Başsavcı'nın AK Parti'yi kapatma davası açma kararını tek başına vermiş olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir adımın ülkeyi sürükleyeceği badireleri bir kişinin tek başına göğüsleyebilmesi pek kolay değil.

Ahmet Altan'ın dediği gibi 'Daha büyük bir senaryo olmalı'. AK Parti'yi kapatmak senaryonun sadece bir parçası. Acaba diğer parçalarda ne var? Partinin yanı sıra sakın o partiye vücut veren lider kadrosunun hayatına kast olmasın...

Zaman Gazetesi

YAZIYA YORUM KAT