1. YAZARLAR

  2. Avni Özgürel

  3. Erdoğan, ordu ve çözülen düğümler
Avni Özgürel

Avni Özgürel

Yazarın Tüm Yazıları >

Erdoğan, ordu ve çözülen düğümler

06 Ocak 2010 Çarşamba 17:51A+A-

Bugünün toza dumana bulanmış tablosunda fazla fark edilmiyor olabilir; ama eminim ki gelecekte 2000’li yılların Türkiyesi’ni yazacak tarihçiler değişim sürecinin kilit taşını tespitte zorlanmayacaklar. Tayyip Erdoğan ve Org. İlker Başbuğ’un devlet aklı dediğimiz şuurla hareketlerinin yarım asrı aşan zamandan beri içinde debelendiğimiz düğümler yumağının çözülmesinde üstlendikleri rol, görünenin, bilinenin çok ötesinde önemde.

Silahlı Kuvvetler çatısı altında, fakat gerek mahiyeti, gerekse faaliyeti bakımından yıllardır sutre gerisinde kalmayı başarmış, çalışmaları hakkında özel bir dikkat sarfetmedikleri sürece komuta kademesinin dahi fazla bilgi sahibi olmadığı bir yapının slüeti görünür oldu...

Hemen ifade edeyim ki, söz konusu yapılanmanın ‘Ergenekon’ başlığı altında ifade etmeye alıştığımız faaliyetle doğrudan bir ilgisi yok... Adını ‘derin’ nitelemesiyle birlikte andığımız paralel örgütlenmeden söz ediyoruz.

Bu, şimdiye kadar komutanların ve siyasi iktidarı elinde tutan kişilerin, varlığından ister hoşnut olarak ister olmayarak, kendilerince sebeplerle dokunmak istemedikleri, yazılan onca makale, yorum ve kitaba; yapılan onca siyasi değerlendirmeye rağmen sessiz kalarak mevcudiyetini korumayı başarmış, bünyesinde görev yapan kişiler de dahil gerçek boyutuyla kimsenin kavrayamadığı bir yapı.

Türkiye’nin umumi bir seferberlik halinde alacağı tedbirleri planlayan, bunun fiziki ve moral zeminini hazırlayan bir kuruma sahip olmasının kuşkusuz itiraz edilir yanı yok. Keza bu kurumun kozmik nitelikte gizlilik taşıyan plan ve projeler hazırlıyor olmasının da. Ancak dünden bugüne söz konusu kuruma yöneltilen soru bu değil... Soru kurumun ‘seferberlik hali’ dışında siyasete müdahale niteliğinde biz dizi faaliyet içinde yer alıp almadığı.

Bu soruya şimdiye kadar cevap arayan bir tek hukuk adamımız oldu; 12 Eylül sarmalında suikasta kurban verdiğimiz Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz!. Gerisi sınırlı sayıda gazetecinin mesleki merakı, eldeki fotoğraf parçalarını bir araya getirme denemeleri...

Siyaset alanında görebildiğimiz ise rahmetli Bülent Ecevit’in söz konusu yapının hedefi olmaktan kaynaklanan ilgiyle şahsen az-çok bilgilenmiş olsa dahi bunu kamuoyu önünde yakınmanın ötesine taşıyamadığıdır. (*)

Ankara’da 2009’un son haftasında patlak veren hadise kanımca bu yapının ayağının ilk kez boşluğa denk geldikten sonra örtülemeyip açıkta kalışı!..

Geçmişte kendisini perde gerisinde tutup sahneye milliyetçi, ülkücü gençleri ve ideolojik açıdan vatanseverlik maskesi takmış macera meraklısı, mafya özentisi sivil kişileri sürmeye alışmış bünye, devam etmekte olan adli soruşturmaların yol açtığı ürkeklik ortamından dolayı, maşa bulamayınca ‘soba üstündeki kestanelere’ kendisi el uzatmaya yeltendi.

Adli soruşturma sonuç verecek mi, tablo gün ışığına çıkacak mı sorusunun bu aşamada net bir cevabı yok. Tabii siyasetin yanı sıra en başta orduya sıkıntı veren unsurların tasfiye edilip edilmeyeceği sorusunun da... Ancak sonuç ne olursa olsun, bugüne kadar değil açılmak dokunulmaz kabul edilen kapıların yargıya direnemeyip açılmış olması dahi gelecekten ümitvar olmak için yeterlidir.

(*) Kanımca Bülent Ecevit’i hedef haline getiren hadise, 1970’lerin ikinci yarısında Dışişleri Bakanlığı’nda Kıbrıs işlerinden sorumlu şube müdürü olarak görev yapan Onur Öymen’in de katıldığı Kanada’daki bir toplantıda sergilenen tehditkâr ve baskıcı tavırdan şifreli telgrafla haberdar edilmesi üzerine, ‘Bizi bu kadar zorlamayın, gerekirse duvarın öteki tarafına geçeriz’ açıklamasını yapmış olmasıdır. Soğuk Savaş’ın alabildiğine tırmandığı ortamda NATO’nun kanat ülkesi olan Türkiye Başbakanı’nın tavrının ittifakın çekirdeğinde bomba etkisi yaptığından şüphe edilemez.

O noktada kendisinin safdışı edilmesi için düğmeye basılmış olması mümkündür.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT