1. YAZARLAR

  2. Fahrettin Şendur

  3. Düğünlerimiz, evlilik ve biz
Fahrettin Şendur

Fahrettin Şendur

Yazarın Tüm Yazıları >

Düğünlerimiz, evlilik ve biz

02 Haziran 2008 Pazartesi 05:47A+A-

Evlilik hayatın en önemli kurumudur. Evet en önemlilerinden biri demedim, en önemlisidir. Oluşacak toplumun temeli ailedir. Aile toplumun en küçük canlı hücresidir. Yani toplumun “Gen“idir denilebilir, çünkü o “Gen“ içerisinde yeşerdiği toplumun şeklini, tipini, ahlakını oluşturacaktır. Sağlıklı temeller üzerine kurulan ve bu temel üzere devam ettirilen ailelerde yetişek çocuklar aynı “Gen“leri taşıyarak toplumu şekillendireceklerdir.

Kadın ve erkeğin evin içerisinde birbirine saygılı olduğu mutlu bir ailede yetişen çocuk, çevresine karşı saygılı davranan, onlara merhametli yaklaşabilen birisi olacakken, tartışma, kavga ve saygısızlık ile yürüyen bir ailede yetişek çocuk da toplumuna ancak acı verecek, kin ve nefreti temsil edecektir.

Evler edinmek, yani evlenmek demek; içinde sığınabildiğin, içinde mutlu olduğun, kendini güvende hissettiğin ve bu kavramların içerisinde sürekli yaşar halde olduğu yuvalar oluşturmak demektir. Yoksa korkunun, huzursuzluğun sevgisizliğin mekanı, mutluluğun giremediği kalen duvarlı kaleler oluşturmak değildir.

Şunu üzülerek ifade etmek gerekir ki, bizler ataerkil bir toplumun parçalarıyız. Kadının erkeğin karşısında ikinci sınıf değeri olduğu ve onun egemenliği altında yaşaması gerektiğine inandırılmış bir kültürün mirasçılarıyız. Eskilerin değimi ile “kadının karnından sıpayı, belinden sopayı eksik etmemek“ gerektiğine inanmışız. Onlara hakaret edildiğine pek çok defa şahid olarak büyümüşüz. Onları “kısa akıllı“ kabul etmişiz. Ama maalesef onların annelerimiz, bizleri canlarından daha fazla seven canlarımız olduklarını unutmuşuz. Geceler boyu başımızda nöbetler tutuklarını, başımıza bir sıkıntı geldiğinde iki elleri kanda dahi olsa evladları için kendi canlarını feda eden canlarımız olduklarını unutmuşuz.

Toplumun temeli çocukları yetiştirecek anneleri, yani kızlarımızı hiçleştirdiğimiz zaman, yetişecek yeni nesili kişiliksizleştirdiğimizi unutmayalım.

Biz müslümanız her şeyden önce, geleneklerimizden, ailemizin hayat anlayışından önce Rabbe teslim olmuşlarız. O bizleri kardeş etmiş. Bizleri yaratılışta eş, dinde kardeş kılmış. Üstünlüğü ise Allah ile olan yakınlığa bağlamış bir dinin müntesipleriyiz. “Üstünlük takva iledir“. Peygamberimiz Hz. Muhammed (as) eşlerine karşı en merhametli olan kimseydi. Onun eşlerini incitici tek bir söz söylediği vaki olmamışken, bize öğretilen , “ilk günden kadının kafasını ezmek ve ona evin hakimini kanıtlamak “ diye sunulan reçeteler ve bu içerikli hikayeler müslüman kültürünün bir parçası değildir, onlar ancak cahiliyenin birer ürünüdürler.

Kızlarımızın, kız kardeşlerimizin evlenerek gittikleri evlerde değer görmelerini, ezilmemelerini arzu ediyorsak öncelikle evimizde eşlerimize karşı davranışlarımızı düzeltmeliyiz.

Bu vesile ile belki yeni evlenecek gençlere genel bir tavsiyede bulunacak olursak şunu söyleyebiliriz; Kurduğunuz ailenizin temelinin sağlam olmasını istiyorsanız, onu İslam’ın sütunları üzerine bina edin ki sağlam ve dayanıklı olsun. Toplumunuzdan öğrendiğiniz cahili gelenekler üzerine bina etmeye çalışırsanız evliliğinizi, o taktirde o evliliğin ömrü ya kısacık olacak, ya da ömür boyu kendilerini birbirine mahkum görerek yaşayan mutsuz bir tarzda sürecektir.

Bir ikinci konuya daha kısaca değinmek istiyorum ki o da bu kutsal yapının ilk temelini atarken onun kutsiyetine zarar getirecek bir başlangıç yapmayalım. Düğünlerimizi Allah’ın razı olmayacağı biçimde organize edip bereketini yok etmeyelim.

Düğünler Peygamberimizin uyguladığı bir sünnettir. Düğünler iki insanın yaşamlarını birleştirmelerinin ilan edildiği bir davettir. Düğünlerde eğlence vardır, mutluluk vardır, sevinç vardır. Bunu dışarıya vurmak de en doğal bir şey iken, olayı mecrasından çıkararak geleneklerimiz, toplumumuz adına Allah’ın rızasını arkamıza atarak başlanılan evlilikler bereketli olmayacaktır.

Amaç çok şatafatlı bir düğün yapmak değil, İlahi iradenin razı olacağı bir başlangıç yapmaktır. “Hayırda yarışmak“ ilkesinin yerine „masraflarda yarışmak“ anlayışı üzerine kurulmuş cahili düğünleri terk edelim. Bu hem ilahi iradeyi kızdırır, hem de yeni evlenecek gençlere daha sonraları ödemek için uzun zaman boğuşacakları yükler doğurur.

Bakın bir kaç hafta önce Iran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad’ın oğlu ile yine İran cumhurbaşkanı yardımcısının kızının evlilik haberi geçti basına. Düğünde kadınlar tarafı kız tarafının evinde toplanırken, erkekler de kız tarafının ev sahibinin evinde halıların üzerinde oturmuşlar. İkramda meyve suyu ve tatlı verilmiş. Birlikte namaz kılınmış ve yemek verilmeden düğün tamama ermiş. Rabbim onlara da mutluluklar nasip etsin.

Ayrıca Hz. Ali ile Hz. Peygamberin kızı Fatima’nın evlilik düğünlerini biliriz. Hz. Ali’nin düğünü ancak borç edip misafirlerine yedirdiği basit bir yemeğin dışında hiç bir özelliği olmayan bir düğündü.

Hangimizin çocuğu peygamberin çocuğundan değerlidir.

Allah’tan hayır vermesini beklediğimiz başlangıçlara Allah’ı razı eden eylemlerle başlayalım ki bereketi bol olsun.

Şimdi düğünlerinde o masraf bu masraf yaparak ötekilerden aşağı kalmak istemedikçe peygamberi sünnetten uzaklaşanlardan hangisi bir cumhurbaşkanı veya cumhurbaşkanı yardımcısından daha kariyerlidir. Bu İslam’dan uzaklaşan düğünler yapma yarışından kopup, dine, sünnete uygun olanı yapma yarışına girelim.

Mizan.De

YAZIYA YORUM KAT