Murat Karayılan'ın yaptığı çekilme açıklaması, güvenlik birimleri tarafından da dikkatli bir şekilde takip edildi.

Daha ötesi, analizleri yapıldı.

Elbette ki onların bakış açısı bizim bakış açımızdan biraz farklı.

Ama barışın ne olduğunu en iyi savaşı yapan bilir.

Askeri kucağında şehit düşen bir subayın, camın önünde bir daha hiç gelmeyecek olan babayı bekleyerek büyüyen çocuğun barıştan anlayacağı bizden çok farklı olsa gerek.

Güvenlik birimlerinde ihtiyatlı bir bakış açısı hakim olsa da, çözüm sürecinin başarılı olmasını istediklerini belirtmeden söze başlamıyorlar.

PKK'nın bundan sonraki yapılanması ile meşguller. Özellikle de Suriye'deki PYD ile Kandil'deki PKK arasındaki trafiğin hızlandığına dikkat çekiyorlar.

'Görüşmeler hızlandı' diyorlar.

Geçen hafta PYD'nin önemli isimleri ile PKK'nın yönetim kadrosu Kuzey Irak'ın, Suriye sınırına yakın bir bölgesinde kapsamlı bir toplantı gerçekleştirmiş.

Öcalan uzun süre Şam'dan yönetmişti örgütünü. Baba Hafız Esad'ın kolları arasında büyümüştü PKK… Suriye'de iç savaşın başlamasıyla birlikte PKK'nın oradaki kolu olan PYD uzun bir süre Esad'ın yanında yer aldı. Şimdiler de 'Üçüncü yol' diye bir terminoloji ortaya attılar, ama bir süredir Esad Güçleri'nin Kürtlere yönelik saldırılarını haber yapıyorlar.

Güvenlik birimlerinin, Türkiye'den çekilecek olan PKK unsurlarının Kuzey Suriye'ye yerleşecekleri kaygısını taşıdıkları izlenimi edindim.

Oysa Öcalan'ın yazdığı mektuplarda ve çözüm sürecinin başlamasına neden olan Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mesajda başta Suriye olmak üzere Ortadoğu'daki gelişmelerde güç birliği yapma önerisi yer alıyor.

Zaten bu sürecin başlamasıyla birlikte PYD'nin Esad güçlerinin yanından çekilme süreci de başladı.

Çözüm sürecinin daha öncekilerden çok önemli bir farkı var. Bu kez Ortadoğu'daki süreçlerde, Türkler ve Kürtlerin güç birliği yapması gibi bir vizyona sahip.

Kimse kafasını kuma sokmasın. Yeni Ortadoğu'da Kürtler daha görünür olacak. Ya onlarla savaşacağız, ya güç birliği yapacağız.

Çözüm süreciyle Türkiye doğru olanı yaptı. Kendi tarihi perspektifimize uygun bir şekilde iki kardeş milletin ortak yürüyüşünü esas aldık.

Güvenlik birimlerindeki bir diğer kaygı da Karayılan'ın, koruculuğun tasfiye edilmesi konusundaki önerisi.

Öncelikle bu bir şart değil öneri.

Çünkü bu süreç PKK'nın şart koşabileceği bir süreç değil.

Güvenlik birimleri bunu,'PKK, yeniden dönmeyi düşünmese bunu önermezdi' diye değerlendiriyorlar.

Çözüm sürecinin başlangıç güçlerinde, hükümet cephesinden, koruculuk sistemine yönelik çok esaslı analizler dinlemiştim.

Korucuların özlük haklarını muhafaza edip, emekliye ayrılana kadar maaşlarını vermeyi planlıyorlar.

Ancak koruculuk sisteminin terörle mücadelede başarılı bir sistem olduğuna ise inanmıyorlar.

Koruculuk sisteminin derhal tasfiye edilmesi gerektiğine inanıyorum. Çözüm süreci amacına ulaşırsa, Türkiye hala eski OHAL düzeninin kurumlarıyla yoluna devam edemez.

Ederse,'Yeni Türkiye' olmaz…

PKK'lıların silahlarıyla birlikte çekilmeleri konusu da zihinleri bulandırmış.

Her fırsatın aynı zamanda riskleri de var. Kısa bir süre önce de, 'Silahsız çekilmeleri yanlış olur' şeklindeki değerlendirmeleri işitmiştim.

Hatta bölgeyi ziyaretimde,'Silahlarını KCK'ya devretmelerinden endişe ediyoruz. O zaman kırsaldaki silahlar, şehir yapılanmasının eline geçer' şeklinde değerlendirmeler yapılmıştı.

Başbakan Erdoğan'ın silahsız çekilsinler çağrısına rağmen, güvenlik birimleri hazırlıklarını, silahlı çekilecekleri yönünde yapmışlardı. Onlar için bu durum bir sürpriz değil.

Öcalan'ın çekilme yönündeki ilk talimatı Kandil'e ulaştığında Karayılan,' Koşarak çekilsek 3 ay alır' karşılığını vermişti.

Zihinlerini bulandıran bir diğer nokta ise, silah bırakma konusu. 'Silahların bırakılacağı o kadar net değil' diyorlar.

Gelinen aşamada artık nasıl çekileceklerinden ziyade, sürecin bundan sonraki aşamaları daha önemli.

Sadece şunu söylemek isterim ki, süreç bizim tartıştığımızdan en az birkaç adım daha ileride…

YENİ ŞAFAK