1. YAZARLAR

  2. Roni Margulies

  3. CIA mi, MOSSAD mı
Roni Margulies

Roni Margulies

Yazarın Tüm Yazıları >

CIA mi, MOSSAD mı

15 Mayıs 2010 Cumartesi 23:49A+A-

Komplo teorisi üretmekte ben de başarısız sayılmam.

Yatak odası kaseti bence Bn. Baykal’a âşık olan ve Baykalların mutlu evliliğine son vermeye çalışan Moldovalı bir istihbarat görevlisinin marifeti. Bir taşla iki kuş vuracak adam. Hem Türkiye’yi parçalamaya çalıştığı hepimizce bilinen Moldova’da amirlerinin gözüne girecek, hem de sevdiği kadına kavuşma fırsatı kazanacak.

Olimpiyatlarda maalesef böyle bir spor yok. Olsa, tarihe karışmış olan güreş ve binicilik gibi millî sporlarımız yerine, komplo teorisinde en az bir altın madalyamız garanti olurdu.

Komplo teorilerinin sevilen kahramanları, solda ABD ve AB, sağda İsrail ve MOSSAD, her yanda Fethullah Gülen. Sağdakiler genellikle ırkçılıktan kaynaklanıyor, soldakiler salaklıktan.

Eski komünistlerden Vartan İhmalyan’ın anılarında bir sahne vardır. Yıllardan 1956, İhmalyan Budapeşte’de radyoda çalışmaktadır. Macar Devrimi patlak verir: İşçiler ayaklanır, Rus tankları Budapeşte’ye girer. Radyoya resmî bir otomobil gelir, İhmalyan ve arkadaşlarını güvenli bir yere götürür. İhmalyan silahlı sokak çatışmalarını izler: Bir yanda Sovyet askerleri, bir yanda Macar işçileri. Ve derin bir üzüntü duyar.

Niye? İhmalyan inançlı ve özverili bir komünist olduğuna göre, bir işçi ayaklanmasını bir ordunun bastırıyor olmasına üzülüyor olmalı. Hayır. CIA’in Macar işçilerini kandırmış olmasına üzülüyordur İhmalyan! Hayatı boyunca işçi sınıfının iktidarını savunmuştur, ama hayatlarını ortaya koyarak Sovyet tanklarına karşı savaşan işçilere en ufak bir yakınlık duymaz. Olay basittir çünkü: CIA komplosu!

İhmalyan istisna değil elbet.

Yugoslavya işçi sınıfı, ülkeyi bir savaştan diğerine sürükleyen, tüm muhalefeti ezen, hak ve özgürlükleri hiçe sayan Slobodan Miloseviç’i on yıl önce devirdi. Başka bir ülkede yaşansa tüm sosyalistlerce coşkuyla karşılanacak olan bu gelişme, Yugoslavya’da yaşandığı için, Türk solunun geniş kesimleri tarafından düşmanlıkla karşılandı. Yine bir CIA komplosu gerçekleşmişti!

Miloseviç’i deviren genel grevin başını kömür madencileri çekiyordu. Polis madencilere saldırınca, ülkenin her yanından on binleri bulan kalabalıklar polis barikatlarını yara yara ocaklara ve Belgrat’a doğru yollara döküldü. Ocaklarda polis püskürtülürken, Belgrat sokaklarına işçiler ve öğrenciler egemen oldu.

Ordu müdahale etmeye cesaret edemezken, polis dağılmaya, göstericilerin saflarına katılmaya başladı. Gücünün farkına varan kitle, parlamentoyu, televizyon binasını, polis karakollarını bastı, ele geçirdi. Ve Miloseviç düştü.

Milyonlarca öğrenci ve emekçinin, 500.000 kömür işçisinin CIA’in oyununa geldiğini iddia etmenin iki mantıksal sonucu olabilir.

Birincisi, sosyalizmden vazgeçmek, evlerimize çekilmek. Bir gizli servis milyonları harekete geçirebiliyorsa, dünyada artık umut yok demektir.

İkincisi, nasıl oluyor da 50 yıldır iktidarda bulunan bu “sosyalizm” bir “komplo” sonucu bir günde devrilebiliyor? Üstelik, temsil ettiği sınıfın bizzat kendisi tarafından devriliyor. Bu sınıf bu kadar kolay oyuna gelip “kendi” iktidarını devirebiliyorsa, hiç boş yere uğraşmayalım sonucunu çıkarmak gerekir.

İşçi sınıfı güneş gözlüklü, siyah pardösülü bir avuç Amerikan ajanı tarafından kolayca kandırılabiliyorsa, sosyalizm için mücadele etmek tümüyle anlamsız bir çaba değil midir?

Tüm kötülükleri kendi egemen sınıfında değil de Washington’daki bir büroda arayan ve Doğu Perinçek’le TKP’nin tarifsiz bir ustalıkla savunduğu komplo teorileri ancak bu sonuca varır.

Yanlış anlamayın, Washington’da dünyanın her yanıyla ilgili planlar ve komplolar hazırlayan pek çok devlet dairesi var elbet. Kuşkusuz. Ama plan yapmak başka, uygulamak başka.

Bu planlar istendiği gibi uygulanabiliyor olsaydı, Amerika Irak’ta ve Afganistan’da hâlâ debeleniyor olur muydu?

Tarihi komplolar değil toplumsal süreçler ve büyük kitleler şekillendirir. Filmi kim çekmiş olursa olsun, Baykal’ın şehvetli gecesi Türkiye’yi zerre kadar etkilemeyecek. CHP yüzde 20’lerdeydi, yüzde 20’lerde kalacak. Cinsel değil, toplumsal nedenlerle.

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT