1. YAZARLAR

  2. Adem Yavuz Arslan

  3. CHP'nin türbanla imtihanı
Adem Yavuz Arslan

Adem Yavuz Arslan

Yazarın Tüm Yazıları >

CHP'nin türbanla imtihanı

06 Eylül 2010 Pazartesi 00:49A+A-

Merhum Erdal İnönü'ye atfedilen bir fıkra vardır. Bir seçim çalışması için Anadolu turunda olan CHP yönetimi yemek molası verir.

Erdal İnönü'nün masasına gelen garson siparişlerini sorduğunda "Gerek yok, biz birbirimizi yiyeceğiz" der.

Bu işin esprisi ama tam da CHP'nin bu gününü anlatıyor. Kaset skandalı ile lideri değişen CHP fokur fokur kaynıyor.

Ufukta sandık olduğu için çekişmeler aleni yapılmıyor ama yaşanan her hadisenin arkasında bu ekip çatışmalarının izlerini görmek mümkün.

Son örnek İstanbul'daki afiş skandalı. Çünkü bu skandalın ardında tam bir iç savaş hikâyesi var.

CHP İstanbul yönetimi muhtelif semtlere (Diyarbakır'a da) astırdığı afişlerde 'Evet denirse neler olabileceğini' anlattı.

Buraya kadar normal. Ama CHP'nin türbanla bir derdi var ve her hareketi bir şekilde eline ayağına dolanıyor.

Yerel seçimler öncesi çarşaf açılımı yapan CHP teşkilatları daha sonra çarşaf yırtmıştı. Önder Sav'da hacca gitmek isteyen bir vatandaşla dalga geçmişti.

Kemal Kılıçdaroğlu da 'Türbanı ben çözerim' dedi. Net vaatlerde bulundu. Fakat bir gün sonra da kendi partisi, bugüne kadar kimsenin yapmadığı bir şeyi yapıp türbanlıları 'rahibeye' benzetti.

Ankara sokaklarında 'Tayyip gidecek Gökçek gelecek' türü sloganlar yazarken yakayı ele vermeselerdi muhtemelen orada da 'Kendileri yazmıştır' diyeceklerdi.

Kemal Kılıçdaroğlu tepkiler üzerine 'Biz yapmadık' dedi.

Fakat işin ayağı öyle değilmiş. Talimatı verende parayı ödeyip afişleri astıran da CHP yönetimi. İddialara göre de İl Başkanı Berhan Şimşek ilk andan itibaren bu çalışmayı biliyor.

Kulislere göre afişler medyaya yansıyınca Kılıçdaroğlu, beraberindeki bir gazetecinin telefonundan Berhan Şimşek'i arıyor.

Şimşek bizimle ilgisi yok deyince de Kılıçdaroğlu kendini bağlayacak ifadeler kullandı. Hatta 'Aksi çıkarsa gereğini yaparız' da dedi.

Olayın aslı ortaya çıkınca da Berhan Şimşek önce biraz da pişkinliğe verip 'Başkan işgüzarlık yapmış' dedi. Dikkatleri dağıtmak için de 'Peki aynı pankart Diyarbakır'da niye var o zaman?' dedi.

Şimşek İstanbul'da yeni olduğu için fark etmemiş olabilir. CHP'li Avcılar Belediye Meclis Üyesi Müjdat Değer ile CHP Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Değer kardeş. Belki bir 'kardeşlik dayanışması' yaşanmış.

Uzun lafın kısası şu: Avcılar'daki afiş CHP'nin başını uzun süre ağrıtacak.

Peki bu işin parti içi kavgalarla ne ilgisi var. İlgisi şu: CHP ile Kılıçdaroğlu'nun doku uyuşmazlığı var. Eğer referandumdan evet çıkar hele bir de bariz bir fark atarsa ana muhalefet partisinde kongre süreci kaçınılmaz olur.

Parti çevrelerinde konuşulanlara göre CHP yönetiminden bir grup Kılıçdaroğlu'nu başarısız çıkartmak için elinden geleni yapıyor. Hatta bu pankart skandalında da bilerek yanlış bilgi verildi genel başkana.

Ayrıca son günlerin popüler tartışma konusu 'para meselesi'nde de benzer bir durum var. CHP kulislerine göre referandum kampanyası sırasında gerekli olan harcamalar için Genel Sekreter Önder Sav'dan onay çıkmadı.

Yani Kemal Kılıçdaroğlu polemik olsun diye 'İktidarın parası var bizim paramız yok' diye söylüyor ama işin esası başka. Sav'ın 'Paramız yok Kemal' dediği de konuşuluyor Ankara kulislerinde.

Tabii burada başka bir tartışma başlıyor. CHP'nin gerçekten parası yok mu? Normalde Türkiye'nin en zengin partisi CHP. Atatürk'ün vasiyetiyle İş Bankası'na ortak. İş Bankası iyi kâr eden bir kurum olarak biliniyor. Geçen yıl 2 milyar 372 milyon lira kâr etti.

Kaldı ki Baykal'ın devrildiği 33. Olağan Kurultay'da yer alan bilançoya göre Baykal partiyi -giderler çıkartıldığında- 15.9 trilyon lira ile devretmiş Kılıçdaroğlu'na.

Üzerine bir de Hazine'den gelen paraları korsanız CHP kasasının hayli şişik olması gerekiyor.

CHP liderinin 'Paramız yok' söyleminin matematiksel karşılığı yok gözüküyor.

Türbana dönersek. Dün, Kılıçdaroğlu'nun Ankara Tandoğan mitinginde 'özür gelir mi' beklentisi vardı. Mitingi yerinde izleyen birisi olarak açıkçası özrü fark edemedim.

Çünkü kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu ilk dakikadan itibaren Başbakan'a öyle yüklendi ki. Demediğini bırakmadı. Zaten mitinglerde ve televizyon programlarında 'kavgada bile söylenmeyecek' ifadeler kullanıyor. Herkesi, her şeyi yakıp yıkıyor Kılıçdaroğlu.

Bir ara 'Başbakan kimseden özür dilemiyor ama biz dileriz' mealli cümleler kullandı. Onu da başka bir olay üzerinden bağladı.

Yani türban, CHP için tam bir imtihan halini aldı. Üstelik partide yaşanacak muhtemel bir lider değişikliği de 'türban ve Kürt meselesi' üzerinden olacak.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT