1. YAZARLAR

  2. Selçuk Gültaşlı

  3. CHP-MHP ikilisi ile saf tutan DTP'ye Avrupa ne demeli?
Selçuk Gültaşlı

Selçuk Gültaşlı

Yazarın Tüm Yazıları >

CHP-MHP ikilisi ile saf tutan DTP'ye Avrupa ne demeli?

21 Aralık 2009 Pazartesi 01:01A+A-

Avrupa uzun süre PKK terörü ile Kürt meselesi arasında ayrım yapmayı reddetti.

Türkiye'nin feci insan hakları sicili, 1980'lerde Diyarbakır Cezaevi'nde yaşananlar, Kürtlere b.. yedirmeler, 1990'larda yakılan binlerce mezra, on binlerce faili meçhul bu ayrımı yapmayı bir hayli zorlaştırıyordu. 1997'de yapılan Lüksemburg Zirvesi'nde bütün Doğu Avrupa ülkelerine adaylık statüsü verilirken, insan haklarının feci durumu zikredilerek 1959'da üyelik müracaatı yapan Türkiye'ye aynı statü çok görülüyordu. Zirvenin ev sahibi Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker'in sözleri Türkiye'yi özellikle yaralamıştı. "İşkencenin hâlâ icra edildiği bir ülke Avrupa Masası'na oturamaz." diyen Juncker'e dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Klaus Kinkel de "Türkiye'nin üyeliği, insan hakları ihlalleri ve ülkenin Güneydoğu'sundaki Kürt meselesi yüzünden mümkün değil." sözleriyle destek vermişti.

Türkiye'de Kürt kimliğinin, kültürünün, dilinin inkâr edildiği bir dönemde PKK'lı teröristler genel itibarıyla "özgürlük savaşçıları" olarak algılandı Avrupa'da. "Kahrolsun insan hakları" sloganları ile nümayiş yapılan bir ülkede PKK ile Kürt meselesi arasındaki fark muğlaklaşıyor, Kürtlerin haklarını savunanlar ile PKK'ya destek verenler zaman zaman aynı saflardaymış gibi algılanabiliyordu.

Sonra bugünlere geldik. Nedir bugünler? Avrupa Birliği üyesi Bulgaristan'da günde 5 dakikalık Türkçe yayının kaldırılması için referandum yapılması tartışılırken Türkiye 24 saat Kürtçe yayın başlattı. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in "Kürt'üm diyenin yüzüne tükürün" sözlerinden Başbakan Erdoğan'ın Kürt meselesindeki itiraflarına geldik.

Kürt kimliğini kabul eden, Kürtlere haksızlıklar yapıldığını itiraf eden ve bu haksızlıkların giderilmesi için harekete geçen bir hükümet işbaşında iken Kürt meselesi ile PKK terörünün tefrik edilmesi daha kolay hale geldi. Bu gelişmeler çerçevesinde Avrupa Birliği'nin DTP'nin kapatılmasına verdiği tepkiye baktığımızda karışık bir resim çıkıyor karşımıza.

Avrupa Birliği Komisyonu'nun tepkisi ile Avrupa Parlamentosu'nun tepkisi birbirinden oldukça farklı.

Türkiye'deki tarihî adımları en isabetli değerlendiren AB kurumlarından olan Komisyon DTP'nin kapatılmasını eleştirirken, DTP'yi de oldukça sert sözlerle hırpaladı. Olli Rehn'in sözcüsü DTP'nin terörü kınamayı ve PKK ile arasına mesafe koymayı reddetmesini açıkça hata olarak nitelendirdi. Komisyon demokratik açılımın sürdüğü bir dönemde hem Anayasa Mahkemesi'nin hem de DTP'nin süreci sobete etmeye yönelik girişimlerinin yanlış olduğunun altını çizdi.

Komisyon'un tavrına karşılık Avrupa Parlamentosu'nun tepkilerinde Türkiye'yi hâlâ 1990'ların Türkiyesi gibi algılama hatasının devam ettiği görülüyor. Sosyalistler ve komünistler kararı "kınarken", liberaller bile DTP'ye bir çağrı yapmaktan imtina ediyor. Kürt meselesini en yakından takip eden Yeşiller'in açıklaması ise tam bir hayal kırıklığı. Süreçte sanki hiçbir hata yapmamış gibi Yeşiller DTP'ye en ufak bir uyarıda bile bulunmuyor.

Siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma dönemi sona ermelidir. Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırmak için mevzuatı değiştirmeyen AK Parti eleştirilmelidir. DTP'ye "PKK'yı telin et" demek kolaycılığa kaçmak olabilir. Elinde silah olan örgüte karşı DTP üyelerinin sesi pek gür çıkmayabilir. Bütün bu değerlendirmelere "eyvallah" denilebilir. Ancak Avrupa'nın çok yüksek bir tonda şu soruyu sorması gerekir DTP'ye: Demokratik açılıma karşı neden MHP ve CHP zihniyeti ile aynı cephede saf tutuyorsunuz? Öcalan'ın cezaevi şartları uğruna bütün bir ülkeyi kaosa sürükleyecek zihniyete neden mühimmat sevkiyatı yapıyorsunuz? Ne için mücadele ediyorsunuz: AB'nin terörist ilan ettiği birinin hapisten çıkması için mi yoksa sürekli iddia ettiğiniz gibi Kürtlere demokratik haklarının verilmesi için mi?

Demokratik açılımın derinleşmesi için çırpınan bir hükümet iktidarda iken DTP'nin bu sorulara muhatap edilmesi gerekiyor. Avrupa hakikaten Kürt sorununun çözülmesini istiyorsa Komisyon'un çizgisini benimseyip hem parti kapatılmalarını hem de DTP'vari siyaseti eleştirmek zorundadır.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT