1. YAZARLAR

  2. Mete Çubukçu

  3. Carter’a bile katlanamamak
Mete Çubukçu

Mete Çubukçu

Yazarın Tüm Yazıları >

Carter’a bile katlanamamak

23 Nisan 2008 Çarşamba 05:39A+A-

ABD’nin 39. Başkanı Jimmy Carter 2007 yılında yayınladığı “Palestine: Peace Not Apartheid”, “Irkçılık değil Barış” adlı kitabında İsrail’in Filistinlilere yönelik uyguladıkları politikalarla soruna çözüm sağlanmayacağını dile getirmişti. Kitapta yazılanlar ve önerileri çok özgün görüşler içermese de eski bir ABD başkanı tarafından yazılması açısından önemliydi. Hatta barışın o kadar da zor olmadığını dile getiriyordu. Ancak, Carter’ın “Irk ayırımcılığı” vurgusu ise başta İsrail olmak üzere Amerika’daki Yahudi lobilerinin tepkisini çekmiş, Carter kara listeye alınmıştı. Hatta tehditler o noktaya vardı ki kendi adına kurduğu merkezden yöneticiler dâhil istifa edenler oldu. Carter anti- semitik ilan edildi, üniversitelerdeki konuşmaları iptal edildi. İsrail’in ayak sürüdüğü ve çözümden yana olmadığını ima edenler ve açıkça söyleyenler arasında sadece Carter yok. Mearsheimer ve Walt’un The Israel Lobby and US Foreign Policy (İsrail Lobisi ve Amerikan Dış Politikası) adlı kitabı da son dönemin önemli kitaplarından. Kitap Yahudi lobisinin hem ne kadar büyütülüp efsane haline getirildiğini hem de ABD politikalarına nasıl zarar verdiğini ele alıyor. Amerika’da sorunun çözümü için Yahudiler, Bush yönetimine iyice nüfuz etmiş sağcı neoconlara, evanjelistlere ve onların Ortadoğu'ya dair militarist siyasetlerine karşı alternatif barış arayışında. Bunun için düşünce kuruluşu oluşturuyorlar.

HER ADIM ÖNEMLİ

Jimmy Carter 1979 İran’da 444 gün süren rehine sorununu çözememiş ve Beyaz Saray’ı 1980’de Reagan’a bırakmıştı. Son yıllarda, kendi adına kurduğu barış merkezi ile özellikle Ortadoğu barışı için çaba harcıyor. Yaptığı da birbirleri ile görüşmeyen taraflar arasında kapıların nasıl aralanabileceği yönünde kafa yormak. Carter, İsrail ile Filistin arasındaki tıkanan ve içinden çıkılmaz hale gelen sorunda adım atabilmek için Hamas yetkilileri ile görüştü. Ancak tıpkı kitabında olduğu gibi bu girişimi de tepkiyle karşılandı. Eski Amerikan başkanı İsrail’de hiçbir üst düzey yönetici ile görüşemedi. Başbakan Olmert, Dışişleri Bakanı Livni başta olmak üzere herkes bir bahane bularak görüşmeden kaçtı. Carter sadece Batı Şeria Hamas yöneticileri Şam’da Hamas’ın 1 numaralı ismi Halid Meşal ile bir araya gelebildi. Meşal, Carter aracılığı ile 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs olan bir Filistin devleti karşılığında İsrail ile yan yana yaşama görüşünü bir kez dile getirdi. Bu şartlarla 10 yıllık ateşkes ilanından söz etti. Lakin bu süre içinde İsrail’i tanımayacağını da ekledi. Bunlar tabii ki dışarıya yansıyan sözlerdi. İçeride ise 2 yıldır Hamas’ın elinde bulunan onbaşı Gilad Şalid’in pazarlığı vardı. Hamas bir süre sonra Şilad’ı bırakabilir. Tabii ki İsrail’in gerekli taahhütleri vermesi ve yüzlerce Filistinli tutsağı serbest bırakması halinde. Carter’ın bu girişimi aslında umut vericiydi ve en azından Hamas üzerindeki baskıların azalması, Hamas’ın da politikalarını gözden geçirmesi açısından ilk adım olabilirdi.

HAMAS GERİ ADIM ATMAZ

Tel Aviv ve Washigton bu konuda Hamas’ın “yola gelmesini” bekliyor, geri adım atmıyor. Ancak bu şartlarda Hamas’ın geri adım atmasını beklemek de hayalden öte bir şey değil. Bugüne kadar, bunca zorbalığa; saldırı, açlık, ambargoya katlanmış Gazze halkının ve Hamas’ın en küçük bir ışık görmeden geri adım atması düşünülmez. Üstelik süreç uzadıkça Hamas içindeki farklı gruplar, radikaller güç kazanırken halkın “nefreti” daha artıyor. Yani Hamas’ı yok etmeye çalışırken daha güçlenmesine neden olunuyor. Halkın İsrail ile herhangi bir barış sürecine inanç yok oluyor. Barış umudu oluşsa bile insanların zihinlerindeki düşmanlıkları yok etmenin çok zor olacağı biliniyor. İşin içinden çıkmak kolay değil ama Carter benzeri girişimler en azından taraflar arasındaki farklı niyetleri törpüleme açısından önemli. İşin ilginci ise İsrail’in hiçbir şekilde geri adım atmaması.

KURTARICI ARAMAK

Ancak bu süreç’te Hamas’ın güçlendiği 2009 yılındaki başkanlık seçimlerinde El Fetih’in kaybetmesinin işten bile olmadığı biliniyor. El Fetih Batı Şeria ve Gazze’de hâlâ belli oranda güçlü koruyor, en azından azınlığı düşmüş değil. Ama İsrail’in bu politikasının El Fetih değil Hamas’a yaradığı da herkesçe biliniyor. Hatta İsrail’in birkaç kez ömür boyu hapse mahkûm ettiği 2. İntifada liderlerinden Mervan Barguti’yi hapisten çıkarak Hamas’a rakip yapma planı bile var. Eski Savunma Bakanı Benyamin Ben Eliezer’in Hamas’ı alt etmenin anahtarının, “terörist” olarak gördükleri Barguti’den geçtiğini söylemesi az bir şey değil. Ama bu silah da geri tepme riski taşıyor. Çünkü Barguti, Mahmud Abbas değil. Hele geçtiğimiz aylarda Vanity Fair Dergisi tarafından deşifre edilen ABD ve İsrail’in Muhammed Dahlan’la birlikte hazırladığı darbe planını deşifre etmesinden sonra var El Fetih’in kirlenmiş unsurlarına güven en alt düzeye düşmüş durumda.

İsrail Carter benzeri girişimleri elinin tersiye ittikçe aslında sadece Filistin değil Ortadoğu’daki gelişmeler de etkileniyor. Ama fotoğrafa daha geniş bakılacak olursak İsrail ve Amerika’nın tavrının Filistin üzerinden İran ve Suriye dolayısıyla Hamas ve Hizbullah’la hesaplaşma olduğu görürüz. Çünkü sadece Filistin sorunun halletmiş bir İsrail kendi varoluş sorunu çözmüş olmaz. Ancak, Filistin sorunu çözülmeden de diğerleri halledilmez. Yoksa Hamas’ın öne sürdüğü, İsrail’i tanımamak, silah bırakmamak dışındaki, 1967 sınırı şartı artık hemen bütün uluslararası belgelerde yer alan en mantıki çözümdür. Ancak İsrail’in bunu bile kabul etmemesi barış isteyip istemediği de ortaya çıkar. Sürekli savaş ve kriz ortamından beslenerek kendini ayakta tutmaya çalışan, sürekli olarak düşman kavramından beslenen toplumların barışa ulaşması zor olduğu gibi İsrail-Filistin meselesinde çözümsüzlüğün yanıtını da burada aramak gerekir.

Birgün gazetesi

YAZIYA YORUM KAT