1. YAZARLAR

  2. Yıldırım Türker

  3. Büyük gazetenin kız meselesi
Yıldırım Türker

Yıldırım Türker

Yazarın Tüm Yazıları >

Büyük gazetenin kız meselesi

15 Nisan 2008 Salı 04:55A+A-

Dilimizde 'kız meselesi' kalıbına aşina olmayan yoktur. Her taşın altından çıkan, Kürt meselesi kadar beter ve başa çıkılamaz, uğursuz bir meseledir. Bütün gençlik kavgalarının altında yatandır

Akdeniz Üniversitesi'ndeki ülkücü saldırısında hepimizin defalarca silah çekişini seyrettiği, Kurtlar Vadisi'nde bile bu denli teatral ve ürkütücü olanını görmediğimiz provokatör tetikçi Ömer Ulusoy bu yazı yazılırken, gururlu dost kucaklarında pışpışlanıyor olsa gerek; henüz yakalanamadı.

Ama daha o yakalanamadan büyük gazetemiz sezonun reyting şampiyonu olmaya aday mükemmel bir televizyon dizisini yazıp sinopsisi de başlıktan yayımladı bile.

Türkiye hızla kutuplaşmalara zorlanıyor, büyük kargaşa hesapları yapılıyor diye kaygılanıyorsanız, işte yüreğinize kova kova serin su: "PKK sempatizanı öğrenci, MHP sempatizanı öğrencinin sözlüsünü taciz etmiş". Bu, Milliyet'in internet haberinin manşeti idi. Ertesi gün Milliyet, haberinden kuşkuya kapılmış olsa gerek, gazetesinde bu dizi senaryosunu görmedi. Ama Hürriyet, kararlıydı: "Kız meselesi Fitili Yaktı".

Akdeniz Üniversitesi'ndeki öğrenci olaylarının müsebbibi işte bu olaymış. Yani epi topu bir "Kız Meselesi".

Dilimizde 'kız meselesi' kalıbına aşina olmayan yoktur. Her taşın altından çıkan, Kürt meselesi kadar beter ve başa çıkılamaz, uğursuz bir meseledir. Bütün gençlik kavgalarının altında yatandır. Erkekler güzel güzel anlaşır, efendi efendi okullarında okur iken apansız ortaya çıkan bir kız meselesi ile hayatları darmadağın olur. Kavga eden delikanlılara sorulan ilk soru da budur zaten: Kız meselesi mi? Öyleyse saygılı bir mesafeden izlenecek, delikanlıların gururu kırılmadan yatıştırılmaları gerekecek, onlara tatlı bir sesle 'O'lum, değer mi?' denecektir.

Kısacası 'kız meselesi' meşru görülen bir çatışma alanıdır. Kızlar utansın. Onlar olmasa bu dünyada belki hiç kavga çıkmazdı.

Şimdi, bu yaklaşımla, silahlı ve satırlı ülkücülerin bir üniversitemizde öğrencilere saldırması olayı böylelikle enfantil bir insanlık hali olarak kayıtlarımıza düşürülüyor. Kız meselesiymiş canım. Delikanlılar, kanları kaynıyor ya, aşk yoluna biraz tepişmişler. Biz de gözü dönmüş ülkücü kahramanlar çocuklara ateş ediyor sanmış, fazlasıyla kaygılanmıştık.

Bir gece öncesinden internet sitesine kısaca "Kız Meselesi" başlığıyla giren haber gazeteye geçilirken biraz inceltilmiş, inandırıcılık kapısında üstüne başına biraz olsun çeki düzen verilmiş. Fitilin bu noktada devreye girdiği, patlamaya hazır bir bombanın varlığının kabul gördüğü anlaşılıyor. "PKK sempatizanı öğrenci", gazetede "PKK sempatizanı olduğu ileri sürülen"e, "MHP sempatizanı öğrenci" ise "MHP militanı olduğu iddia edilen öğrenci"ye dönüştürülmüş. İnternet haberinde açıkca belirtilen 'kız'ın adı gazetede baş harfleriyle korunuyor, ama gözleri mozaiklenmiş bir fotografı baş köşeye yerleştirilmiş.

Bu filmde her şey var. Akdeniz Üniversitesi'ndeki kavga, bir mikrokozmos; Türkiye'nin küçük ölçekli maketi olarak tasarlanmış.

PKK'ya yakıştırılan genç, "Diyarbakır Dicle nüfusuna kayıtlı, 20 yaşında" sözleriyle tanıtılıyor. Kalkıp Antalya'daki bölüme gelmiş. "Aynı tarihlerde, Girit göçmeni İzmirli" (meselenin sıfatı olan) kız da bir bölüme, "Samsunlu 20 yaşındaki MHP sempatizanı olduğu iddia edilen" oğlan da okulun başka bir bölümüne girmiş. Üç öğrenci de yurda kaydolmuş. Dolayısıyla ayrı dünyaların insanı olan üç karakteri kader biraraya sürüklemiş oluyor.

Biri, kavruk Kürt, diğeri yiğit Karadenizli iki oğlan. Arada göçmen, nesebi ve ırkı konusunda kuşkular besleyebileceğimiz bir kız var. Mesele yaratacak bır kız. Gözlerini seçemesek de besbelli pek güzel.

Mükemmel bir Anadolu hikâyesine, soluk soluğa izlenecek bir diziye yazıldıklarını bilmeden okula başlayan gençlerden Samsunlu olanı, Giritli kıza "...arkadaşlık teklif etti. Genç kızın olumlu yanıtı üzerine iki genç arkadaşlığa başladı. Kısa süre sonra da, terör örgütü sempatizanı olduğu ileri sürülen" Diyarbakırlı da kıza arkadaşlık teklif eder, ancak olumsuz yanıt alır. Lâkin terör yanlısı hırçın genç yılmaz, kızı taciz eder durur. Bu karanlık ve saldırgan ilgiden bunalan kız da durumu, MHP sempatizanı sözlüsüne çıtlatıverir. Zaten haber dilinde bu noktada iddia edilenlerle ileri sürülenler bir yana atılıverir: "Bunun üzerine, önderliğini (Kürt gencin) yaptığı terör örgütü sempatizanı grupla, (Samsunlu)'nun da aralarında bulunduğu MHP sempatizanı grup arasında zaten var olan kutuplaşma, gerginliğe dönüştü."

Harika bir ilk bölüm. İkinci bölüm şöyle başlıyor, "'Kız meselesi'nden yaşanan gerginliğin üzerine siyasi görüş ayrılığı da eklenince..." ilk kavga çıkıyor.

Dikkat edin, Samsunlu genç, Yalovalı ve İstanbullu iki arkadaşıyla yemek yerken PKK sempatizanı bir grup genç, bizimkilere küfür ediyor. Çıkan kavgada Yalovalı ile İstanbullu bıçakla yaralanıyor. Polis iki genci yaralayan ve döven tacizci Kürt ile üçü Tuncelili, üçü Diyarbakırlı, biri Bitlisli, biri Malatyalı, biri de Adıyamanlı arkadaşlarını iki saat gözaltında tutup salıveriyor. Demek ki büyük gazetemiz, öğrenci olaylarını işlerken bundan böyle bütün katılımcıların memleketlerini belirtecek. Neden dersiniz?
Üçüncü bölümde de tempo düşmüyor. Bu olaydan sonra Kürt âşık, yurdu terk eder. Ama 4 Nisan günü gizlice yurda girip Giritli kızı yine taciz eder. "Seni o faşiste yar etmem" diye haykırarak olay çıkarır. Kızımız yine olanları sözlüsüne anlatır. Bunun üstüne sözlü, yanına 10 kadar 'sağ görüşlü öğrenci' alarak tacizci Kürt'ü aramaya koyulur. Bulamazlar. Bu arada tacizci Kürt, 80 kişilik bir grupla sağ görüşlü 9 öğrenciyi döver.

Bir sonraki bölümü de televizyonlardan hep birlikte izledik. Anlaşılan bu kız meselesine dışarıdan da kaşarlanmış ülkücü militanlar dahil oluvermiş. Tuhaf olan, Hürriyet'in dizi sinopsisinde böyle bir gelişmenin öngörülmemesi. Bahsi bile geçmiyor.

Bu hikâyenin baş kahramanı, bizim oğlanı, elbette ülkücü delikanlı. Bir, kızın gerçek sahibi. İki, yakışıklı ve bizden. Nitekim, kendisi gibi temiz yüzlü, yakışıklı arkadaşlarıyla, gazeteye efendice poz vermiş.

Tacizci Kürt'ün de son olaylarda elinde zincirle koşarken çekilmiş bir fotografı var. Sakallı, pejmürde. Hiç de kahramana benzemiyor.

Haberin altında iki muhabirin imzası var. Öyküyü birlikte dinleyip sinopsisin yapısını birlikte çatmışlar. Bu öyküyü nasıl bir araştırma sonucu böylesine kendine güvenen, 'tarafsız bir dille' anlatmış olabilirler diye fazla düşünmeye gerek yok. Çünkü haberin tepesinde, üç ülkücü gencin pırıl pırıl resimlerinin hemen üstünde gençlerin bir gün önce eski MHP Antalya İl Başkanı Nizamettin Sağır'ın basın toplantısında yer aldıkları belirtilmiş. Sağır, o üç genci basın toplantısında yanına oturtmuş.

Muhabirlerimizin o basın toplantısını haberlerine yegâne kaynak olarak kullanmış oldukları anlaşılıyor. Pek de iyi yapmışlar.

Lakin aynı gün Sabah'ta çıkan habere baktığımızda kafamızın karışmaması mümkün değil. Hürriyet'in haberi çattığı gün "Sabah'a konuşan (Hürriyet'in Samsunlusu) evli olduğunu ve (Hürriyet'in Giritlisi) ile hiçbir ilişkisinin bulunmadığını kaydetti." Ülkücü kahramanımız Sabah'a, "Olay, aşk meşk olayı değildir" diyesiymiş.

Ana akım Türk basınının tarihi boyunca gençlik çatışmalarını yansıtış biçimi sahte bir tarafsızlık olagelmiştir. Yaşanan kötü olayların günahını da vebalini de her iki tarafa paylaştırır görünürken solcu gençliği ötekileştirme konusunda geleneksel bir reflekse sahiptir. Bu nedenle, herkes kendi öğrencilik dönemini hatırlasın, bütün ülkücü saldırılar 'farklı görüşten öğrenciler arasındaki çatışma' olarak haberini bulur. Çatışmada ölenlerin, yaralananların yüzde 99'u solcu öğrencilermiş, ne gam. Emniyet güçlerinin bu konudaki hatırı sayılır refleksini de hesaba katacak olursak, üniversitelerde sol görüş sahibi olmanın ne denli ağır ve saldırılara açık bir durum olduğu kesinlik kazanır.

Ama böylesine hassas bir dönemde, böylesine hassas bir konuda, böylesine militanca bir tarafgirlik, karşı çıkılması gereken bir durumdur.

Bu, gerçekliği kendi kahramanlaştırdığı ülkücü genç tarafından bile inkâr edilen hikâyeyi yazarken; Ergenekon çetesinin varlığını nasıl ciddiye almıyorsa, üniversitelerdeki ülkücü provokasyona da hiç ihtimal vermiyor diline sarınıp gerçek düşmanı bir kez daha, aynı ayrımcı ve nefret dolu dille ilan eden gazete, günden güne el artırarak hiç de hayırlı bir gidişat sergilemiyor.

'Kız meselesi' diye her anlamda sorunlu bir yaklaşımla aranıp nedense bir türlü ele geçirilemeyen MHP'li vahşi militanı, ele geçirilen okul dışından ülkücüleri de unutturmaya çalışıyor besbelli. Öyküde onların nasıl devreye girdiği belli değil.

Ülkücüler, çoktandır markaları haline gelmiş satırlar, döner bıçaklarından silaha geçiş yapıyorlarsa, her köşeden nesebi sahih el bombaları çıkıyorsa korkunç bir hazırlık yaşandığını hepimiz biliyoruz. Yaşadık, biliyoruz.

Pekiyi, siz sahiden bilmiyor musunuz?

Yoksa İlhan abinizle randevunuz mu var?

Radikal gazetesi

YAZIYA YORUM KAT