1. YAZARLAR

  2. Cihan Aktaş

  3. Burka ve Müslüman gelinler
Cihan Aktaş

Cihan Aktaş

Yazarın Tüm Yazıları >

Burka ve Müslüman gelinler

10 Mayıs 2010 Pazartesi 16:00A+A-

Son dönemlerde Avrupa’da burka (veya peçe) yasağı, başörtüsüne yönelik bir baskıyı makulleştirmenin sebebi olmak üzere gündemde bir hayli yer tutuyor. İtalya’nın kuzeybatısındaki Piemonte bölgesinin Novara kentinde bir Müslüman kadının, peçeyle postaneye girdiği için para cezası ödeme riskiyle karşı karşıya kalması son örneklerden biri.

Burkanın, Müslüman kadını, çirkin ve anlaşılmaz bulunan görüntüsü nedeniyle kamusal alanda namevcut kılmanın sembolüne dönüşmesi, Don Kişot’taki Morisko, yani din değiştirmeye zorlanan Endülüslü Müslüman kıyafeti giymiş Zoraida’yı çağrıştırdı bana.

Mohja Kahf’a göre Müslüman kadın temsilinde bir dönüm noktasıdır Zoraida. 1000’li yılların sonlarında Avrupa’da zirveye çıkan özgüven sahibi Müslüman kadın imajını üreten şartlar henüz sürüyor olsa da, güçlü Türklerin dindaşları Mağribîlere yardıma gelme ihtimali, İspanyol hükümdarlarını endişelendiriyordu. Bu nedenle de Servantes’in kaleminde İspanyol kökenli Müslüman Zoraida’nın örtüsü, kimliği için bir metafor haline gelir ve varken yok oluş vasfını simgeler. Bu örtü, arkasında ipuçları bırakan silinişin işaretidir. Etkinliğini yitirmiş bir anlamın temsilcisidir Zoraida. Asla var olmamış, hiçbir şey olmamıştır; tarihin, Mağripli ve İspanyol kökenli Müslümanların İspanya’daki tarihinin inkârını gösterir bu yoksama.

Kahf’ın bu inkârın izini edebiyat üzerinden sürdürdüğü Batı Edebiyatında Müslüman Kadın İmajı isimli kitabı (Küre; 2006) Müslüman kadına ilişkin laikçi olsun İslami olsun birtakım ezberleri bozacak nitelikte önemli bir çalışma.

Avrupa değerlerinin kadrini bilecek kadar akıllı sayılan Müslüman kadınlar, 1000’li yıllarda, Hıristiyani hidayete lâyık gelin adayları olarak görünürler edebiyat metinlerinde. Gelin adayı olarak benimsenmelerinde henüz, Müslümanlar karşısında duyulan bir çekingenliğin ve korkunun da rolü vardır. (Benzeri bir eğilim Müslüman toplumlarda da Hıristiyan gelini Müslümanlaştırmayla küffara boyun eğdirme arasında paralellik kuran metinlerde ve efsanelerde kendini gösterir.)

Avrupa metinlerinde rastlanan Müslüman kadın portrelerinin en erken temsilcilerinden biri, 1100 yıllarında ortaya çıkan La Chanson de Roland’da Müslüman Sarazen (Mağripli) Kral Marsil’in şiirin 50. kıtasında beliren karısı Bramimonde’dir. Müslüman (Arap) tehdidinin derinden duyulmaya başladığı dönemin hissiyatını yansıtan şiirde Bramimonde, şiirdeki hâkim feodal-Hıristiyan ideolojiye ince bir şekilde meydan okumayı temsil eden, her zaman önde ve kendi adına konuşan, şirret, yine de Hıristiyanlığa geçme eğiliminin işaretlerini veren bir kadındır.

Arada çok farklı uç karakterler zuhur eder: Shakespeare’in The Tempest (Fırtına) isimli oyununda Caliban’ın annesi Cezayirli Sycorax, kasten susturulmuş, sessizleştirilmiştir. Fakat Boccacio’nun Decameron’unda (1348-1352) yer alan ikinci günün yedinci hikâyesindeki Babil Sultanı’nın kızı Alatiel ve dördüncü günün dördüncü hikâyesinde konu edilen Tunuslu Prenses özel bir ayrımcı vurguyla tasvir edilmez, hikâyenin bir ögesi olarak gelip geçerler. Olabildiğine nötr kahramanların varlığı, denge anlarına bir istikrar kazandırır ve yiğit Zenocrate görünür sahnede. O da, kocasının gölgesinden başka bir şey değilken, kocasının sebep olduğu katliamlara tanık oldukça bir sorgulamaya gittiği içindir ki yiğittir hoş. Christopher Marlowe’nin Timurlenk (1587-1590) isimli tiyatro oyununda Müslüman kadınlar eş, anne, hizmetçi ya da cariye olarak erkeklerin ganimeti ve aksesuarı olarak görünürler, kalıplaşmış rollerden nadiren sıyrılabilirler. Eserlerini 16. yüzyılın ikinci yarısında vermiş olan Tasso’nun Gerusalemme Liberate’sındaki üç Müslüman prensesinden Erminia, nihai olarak dinini değiştirmesi sürpriz sayılmayacak kadar Hıristiyanlık ölçülerine yakın bir kadın olarak tasvir edilmiştir. Kitabın bir diğer kahramanı Armida ise tersine kurbanlarını din değiştirmeye zorlayan büyülü cazibesiyle tasvir edilir. Böyleyken bu efsunlu kahraman da nihayet Hıristiyan kahraman Rinaldo tarafından “kurtuluşa” erdirilecektir.

Bu birikimin bazen Müslüman kadının bunu dinî bir vecibe bilerek kendi kendini sessizleştirmesi ya da dilsizleştirilmeye erdemli olma adına rıza göstermesi yönündeki etkileri ayrıca incelenmeye değer.

Böyle bir etkinin çağımızda belirginleşen bir diğer sonucu, Almanya’nın Türk kökenli ilk bakanı olan Aygül Özkan’ın başörtüsüne yasağı savunma eğiliminde tezahür ediyor.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum