1. HABERLER

  2. HABER

  3. Bülent Arınç: Camia da Bunlardan Kurtulacak
Bülent Arınç: Camia da Bunlardan Kurtulacak

Bülent Arınç: Camia da Bunlardan Kurtulacak

Başbakan Yardımcısı Arınç: "Bir kısım çalışmalar da sonuçlandığında yanlış yapanlar ortaya çıkacak ve camia da aslında bunlardan kurtulmuş olacak" dedi.

08 Şubat 2014 Cumartesi 09:40A+A-

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa'da yerel bir televizyon kanalında yayınlanan "Seçim 2014" programında yaptığı konuşmada, "Hükümet-cemaat ilişkileri nereye gidiyor" sorusuna cevaben, "cemaat" dendiğinde bütün bir camianın hedef alındığını, halbuki meselenin öyle olmadığını söyledi.

Camianın binlerce, milyonlarca insanın sevgiyle baktığı, faaliyetlerine destek olduğu ve bütün toplumun yararlandığı bir hareket olduğunu belirten Arınç, "Bunlar bazen bir kurban kampanyası açarlar, güneydoğuyu dolaşırlar, fakirlerin et yüzü görmesini temin ederler. Myanmar’a gider, yardım dağıtırlar. Bazen Somali'ye gider, yardım dağıtırlar. Biz de bu kurbanlara destek oluruz" diye konuştu.

Bu hareketleri herkesin bildiğini ifade eden Arınç, şöyle devam etti:

"Bunun dışında öğrencilere burslar verilir, yurtlar, okullar yapılır. Büyük bir hizmet, binlerce insan var. Başta bir hocaefendi varsa, onun yardımcıları varsa, bir taraftan da koca bir camia... Bizim burada hükümetle arasının bozuk olduğunu düşündüğümüz veya şu anda münakaşalı hale geldiğimiz, sadece belli yerlerde olup da görevlerini kötüye kullananlarla ilgili. Bu, bir milyonun belki binde biridir. Bu kadarlık bir camiadan bahsediyoruz. Dolayısıyla konuşmalarımızda camianın hepsi ya da başından sonuna kadar değil, bunların içerisine bir şekilde sızmış, bir şekilde bu camiayı da kendisine alet ederek hükümet, devlet aleyhinde bir takım yasa dışı işler yapanlarla bir kavga var. Bunlar çok küçük sayıda, dolayısıyla bu tartışmalar bugün bu noktaya geldi. İstenmeyen, hoş olmayan bir şey. Keşke bu noktaya gelinmeseydi ama hükümete karşı bir komplo kurulduğunu, bu hükümeti itibarsızlaştırmak, yıkmak, önümüzdeki seçimlerden başlayarak geriletmek amacının ve bunun için de Türkiye'nin dış itibarının yok edilmek istendiğini fark ettik. Bizim mücadelemiz bunu yapmak isteyenlerle. Yoksa tertemiz o kitleyle en ufak birbirimizin yüzüne bakamaz hale gelecek bir sıkıntımız söz konusu değil. Zannediyorum ki bir kısım çalışmalar da sonuçlandığında yanlış yapanlar, kötü işler yapanlar ortaya çıkacak ve camia da aslında bunlardan kurtulmuş olacak. Biz yine o güzel insanlarla birlikte yolumuza devam edeceğiz."

Arınç, "Bu noktada hükümetin Pensilvanya'dan bir beklentisi var mı" sorusu üzerine de şunları kaydetti:

"Biz muhterem hocaefendiden Türkiye'de yaşanan bu olaylara bakarak hem bu camia içerisinde yanlış yapanlar varsa, öyle inanıyorsa ki ben onu etkileme noktasında değilim. Tamamen onun bu konuda ciddi bir araştırma yaparak, bu konuda yanlış yapanların da mevcut olabileceğini, kendilerini bugünlere kadar dualarla, hem fiili hem kavli olarak destekledikleri hükümetimizin aleyhinde çalışanların varlığına inandığı takdirde, buna yönelik bir mesaj vermesini ve camianın bütününün tekrar bu güzel yolda yürüyenlere destek olmasını arzu etmesini isterim. Böyle bir konuşma yaparsa hem Türkiye'ye sükunet gelir, hem aradaki kırgınlıklar giderilmiş olur. İlhan İşbilen gibi arkadaşlarımızı da kaybetmemiş oluruz. Madem ki iş, bu noktaya geldi bundan sonra hiçbir şey geçmiş değildir. Necip Fazıl merhumun çok güzel bir sözü vardır, 'Vakit o kadar geç ki artık erken sayabiliriz' der. Hiçbir şey için geçtiği düşünülmemeli. Her şey yeniden başlayabilir. Esasen bunlar mutlaka tamir olacak, giderilecektir. Çünkü iki hayırlı hizmeti yapan grubun birbirine hasım olması elbette beklenemez."

Arınç, Milletvekili İlhan İşbilen'in AK Parti'den istifasını duyduğunda çok üzüldüğünü, daha önce Ertuğrul Günay, Erdal Kalkan'ın istifa ettiğinde de "Oh ne iyi oldu, iyi ki gitti" demediğini söyledi.

İstifa eden kişileri de severek ve onlara güvenerek partiden aday gösterdiklerini belirten Arınç, "İşbilen de bu arkadaşlarımızdan biridir. Şahsen istifasına çok üzüldüm. Aslında istifasını en sona geciktiren arkadaşlardan biriydi. Çünkü bu istifalar başladığında bütün projektörlerin ona döndüğünü ve 'Acaba ne zaman istifa edecek' diye beklendiğini biliyorum" diye konuştu.

İşbilen'in çok sevilen ve sayılan biri olduğunu dile getiren Arınç, şunları kaydetti:

"Son yaşadığımız süreçte, şüphesiz kendisinin Fethullan Gülen Hocaefendi ile de bu cemaatle de çok yakın ilişkileri var. 'Bütün gözler, ona dönmüştü' derken boş söylemiyorum. 'O nasıl hareket edecek acaba' diye düşünüldü. O da partisine bağlılığını bu tarihlerde ifade etti. Hatta 'Siz beni kovana kadar ben bu partide kalacağım' dediğini arkadaşlarım nakletmişti. Demek ki son yaşanan gerilim içinde daha fazla dayanamadı ve istifasını verdi. İyi bir arkadaşımızdı. Parlamentoda da en müdavim milletvekillerindendi. Arkadaşlarımızla da ilişkilerinin iyi olduğunu söyleyebilirim."

Arınç, daha önce Bursa'da yaptığı konuşmada ne demek istediğini "sağır sultan"ın bile duyduğunu belirterek, "Ama görüyorum ki, İlhan İşbilen kardeşimiz buradan cemaat aleyhinde bir sonuç çıkartmış olmalı. Burada yanılmış. Yanıldığına da ayrıca üzüldüm. Çünkü o 1975'den beri bizim ne düşündüğümüzü, cemaatle ilişkilerimizin ne derecede güçlü olduğunu herhalde ondan başka iyi bilen insan yoktur" dedi.

İşbilen'in evine dinleme cihazı konulduğuna dair iddiaları da değerlendiren Arınç, "Eğer evinde dinleme cihazı varsa, bizi de dinlemişlerdir mutlaka. Çünkü o evde biz de bulunduk. Bunlar iyice sokağa dökülen, iyice artık insanların iflah ettiği bir noktaya geldi. Kim, nerede, kiminle konuşmuş? Bu rezaletin önüne geçmek için aslında kanuni düzenlemeler de yapıyoruz. Yani İlhan Bey bunu niçin söyledi, gerçek midir, değil midir bilmiyorum" diye konuştu.

Özel hayatı tespit etmek fevkalade yanlış

Yasal olarak da kayıt altına alınmış kayıtlarının olabileceğini, buna rağmen birilerinin bunu dışarıda yayabileceğini belirten Arınç, şunları kaydetti:

"O da Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur. Bu suçu bilerek işleyenler var şu anda Türkiye'de. Yasal dinlemenin dışında çok küçük ses aygıtları her yere konabilir. Bu, bazen kesme şeker bazen dolma kalem büyüklüğünde olur, bazen saksının içine yerleştirilebilir, bazen bir kapı mandalı içine konabilir.

Bunlar yasa dışı dinlemeler. Bunların amacı nedir? Bu, insanın özel hayatına, kişilik haklarına saldırı ve bunu bir şekilde kullanmaktır. Nasıl kullanacaksınız? Şantaj veya tehdit ile kullanılır. Bu, para sızdırmaktan tutun, bir insanın sevgilisiyle veya başkasıyla olan ilişkisine kadar... Kanun dışı dinlemelerin hepsi ahlaksızlıktır, hepsi büyük bir suçtur. Çünkü insanın özeline girmenin bu kadar çirkin olduğunu herkes kabul eder. Bunlara karşı yasal tedbirler var ama bunları uygulamakta zorluk çekiliyor. Kim ne yaptı, ne amaçla yapıldı, nasıl ifşa edildi? Bazen kasetler yoluyla milletvekillerinin adaylık süreci etkilendi. Bunlara karşı tedbir almak lazım. Kim ne yaparsa yapsın, özel hayatı tespit etmek, hele hele bunu ifşa etmek fevkalade yanlış."

Yolumuz doğrudur, yaptığımız işler güzeldir

Aınç, "17 Aralık'ta başlayan operasyonların sandığa yansıması"nın nasıl olacağı sorusu üzerine şöyle konuştu:

"Bana sorarsanız, biz yine en yüksek oyu alacağız. AK Parti'ye olan ilgiden, destekten, güvenden bir milimetre geriye gidiş yok. Hatta meydanlara bakarsanız kalabalık da bir misli artmış görünüyor. Her yerde toplantılar yapıyoruz, nabız yokluyoruz. Bu seçimlerde de açık ara önde olacağız. Buna inanıyoruz. Şüphesiz bu münakaşalar sırasında gönülleri, kalpleri kırılan insanlar, farklı tercihlerde de bulunabilir. Onların tercihlerine de saygı duymak lazım ama bizi gerçek anlamda bilmelerini, anlamalarını, bize karşı yöneltilen bu hareketin de temelinde hangi düşmanca hareketin yattığını bilmeleri lazım. Onlardan eksilecek oyları Allah dilerse başka taraflardan takviye eder. Unutmayalım ki hükümetin bu aşamada yıprandığını düşünenler, asıl o camiaya karşı da fevkalade bir yıpratma kampanyasının mevcudiyetini de gözardı etmesinler. 17 Aralık'a kadar Türkiye'de kimse bu camiayı tartışmazdı, en azından bu kitle içerisinde. CHP, her zaman eleştirir, her zaman tehlikeli bulurdu. Unutmayalım ki 'fetoş' diyenler de onlardı, 'fethullahçı' diyenler de onlardı, 'f tipi örgütlenme' diyenler de onlardı. Sayın Bahçeli'nin ağzından ve MHP'den camiaya karşı bir sevgi ifadesi duymak mümkün olmadı, bir başkasından da aynı şekilde. Şimdi camiayla hükümet arasındaki çekişmeye bakıp hükümetin yıpranmasını amaçlayanlar, camianın yanında yer almaya başladı. Bunu her şeyde görmek mümkün. Cemaatin o güzel insanlarına 'Sizin geçmişte her türlü hakaretini gördüğünüz ve göğüslediğiniz bu insanlarla şimdi aynı safa gelmek hoş bir şey değil. Yani yapılanın içinde bir yanlışlık var. Lütfen biraz daha bunu idrak edin' demek istiyorum. Biz siyasi partiyiz, seçimlerde kaybetmek de kazanmak da bizim işimiz ama onlar, siyasi bir parti değil. Biz bugün kaybederiz yarın kazanırız.

Biz yıpranırsak, Türkiye bundan çok şey kaybeder. Yerimize bizden daha iyisi gelecek gibi görünmüyor. Ne böyle bir parti var ne de böyle bir partinin şansı var ama camianın yıpranması, hatta dindar kesimlerin bir kısmının onları eleştiriyor hale gelmesi, hocaefendi hakkında hiç müstahak olmadığı halde birtakım eleştirilerin yapılması, hoş bir şey değil. Ben bu seçimlerde AK Parti aleyhinde sonuç çıkacağını kesinlikle düşünmüyorum. Yolumuz doğrudur, yaptığımız işler güzeldir. İnşallah bu seçimlerden de başarıyla çıkacağız."

Tutukluluk süresi

Tutukluluk sürelerinin 5 yıla inmesi halinde Ergenekon sanıklarının durumun ne olacağı sorusunu da yanıtlayan Arınç, şunları kaydetti:

"Özel yetkili mahkemelerin ve katalog suçların muhakemesinde, yani terörle bağlantılı suçlar veya kanunda sayılan suçları işleyenler hakkında 10 yıla kadar tutukluluk süreleri vardı. Bunlar bir miktar daha aşağıya indirilmişti. 2012'nin sonunda zannediyorum süre sınırı olmayanlar da tahliye edilmişti. Şimdi şahsa özel bir hukuki düzenleme yapamazsınız, genel bir hüküm koyacaksınız. Genel hüküm koyduğunuz zaman da bunun içinden herkes istifade edecek. Bu yüzden ben şahsen 3 seneden beri şunu söylüyorum, 'Tutukluluk istisnaidir, tutuksuz yargılamak da esastır'. Siz soruşturmayı yapar, davayı açarsınız. Sorgular biter, durumuna bakarsınız sanığı tahliye edersiniz.

Biz dedik ki 'Bu kadar uzun tutukluluk süresi olmasın, kanun çıkarmayalım. Ey hakim, savcı tahliye kararını siz verin çünkü biz kanun koyduğumuzda bunun içinden herkesi ayıramayız, genel hüküm koymamız lazım.' Ama bizim güzel hakimlerimiz, bizi dinlemedi. Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuru üzerine verdiği karara kadar hiç tahliye kararı vermedi. Yalvardık, yakardık. 'Yapmayın bu, sonunda kötü işler getirecek başımıza, siz insanları şahsi hürriyetinden mahrum ediyorsunuz, sonra bunlar karşımıza çıkacak, toplumsal bir yara meydana gelecek. Ne olur, tahliyeleri geciktirmeyin' diye ısrar ettik. Geciktirmek şöyle dursun, hükümlülük süresini bile geçenler oldu. Hadi bakalım madem öyle, işte böyle. Şimdi bir kanun teklifi geliyor. Göreceksiniz, 'Komisyonda bundan kim istifade edecek' diye bunu çok savunanlar bile endişelerini ortaya koyacaklar. Biz bunu 3, 4 sene evvel söyledik. Dilimde tüy bitti."

Arınç, tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlanması halinde herkesin bundan istifade edeceğini dile getirerek, "Öyle Ergenekon sanıkları var ki kimse bunlar için ağzını açmıyor. Mesela 'Veli Küçük çok yattı içeride, çıksın' diyen var mı ? Ama İlker Başbuğ için herkes, 'çıkmalı bu şahıs, genel kurmay başkanlığı yapmış' diyor" dedi.

 

HABERE YORUM KAT