1. YAZARLAR

  2. Abdülkadir Selvi

  3. Bu da YSK sendromu
Abdülkadir Selvi

Abdülkadir Selvi

Yazarın Tüm Yazıları >

Bu da YSK sendromu

23 Haziran 2011 Perşembe 22:20A+A-

"Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti"

Bu sözler İhsan Sabri Çağlayangil'e ait.

Çağlayangil kime anlatıyor bunu?

Kemal Kılıçdaroğlu'na...

Peki Dersim'de mağaralarda Kürtleri fare gibi kim zehirledi?

CHP...

Peki Kemal Kılıçdaroğlu kim?

CHP Genel Başkanı...

Tunceli'de seçimi kim kazandı?...

CHP...

"Stockholm Sendromcusu" Kılıçdaroğlu ağzını kullanacak olursak, bu duruma, "Dersim Sendromu" dememiz lazım.

Peki biz öyle diyecek miyiz?

Hayır.

Tunceli'de tecelli eden, milli iradedir.

Ama sisteme yaptıkları müdahalelerle, siyasi krizlere, sosyal sendromlara neden olan kurumlar yok mu bu ülkede?

Seçim sürecine YSK'nın kararları damgasını vurdu.

Seçimden önce Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ile doğrudan milletvekili dağılımına müdahale etti, YSK...

AK Parti'nin güçlü olduğu Orta Anadolu'dan 32 milletvekilini, nüfusu artan illere kaydırdı.

AK Parti yüzde 50 oy almasına rağmen, 2007'deki milletvekili sayısının gerisine düştüyse nedeni bu.

Eğer bu müdahale olmasa 341 milletvekili çıkaracaktı.

Seçimlerden önce BDP kökenli 7 bağımsız milletvekili adayı hakkında verdiği, "seçimlere giremezler" kararı ile YSK, bölgede normal bir şekilde cereyan eden seçim sürecinin rayından çıkmasını sağladı.

Bölgede siyaset, şiddete tutsak oldu. YSK kararını 2 gün sonra geri aldı ama bunu fırsat bilen PKK, bölgeyi gerilim ve şiddet üzerinden kontrol etti.

Ciddi bir oy artışı sağlayamamasına rağmen milletvekili sayısını 2 katına çıkarmayı başardı.

YSK verdiği kararla BDP'nin değirmenine su taşıdı.

Kemal bey sendrom arıyorsa, bundan ala sendrom olur mu? Hem öyle Stockholm'e filan gitmesine de gerek yok.

Tam iş bitti derken, bu kez Hatip Dicle kararı çıktı.

Hatip Dicle hakkındaki hapis kararı, 22 mart 2011 tarihinde onanıyor.

Dicle'nin avukatları bunu gizliyor.

Dicle kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde alınıyor. Kararın altında imzası olanlardan Hakim Halim Aşaner, aynı zamanda YSK üyesi.

Ancak seçimden 3 gün önceye kadar YSK'nın bu karardan haberi olmuyor!...

Seçimler bitiyor, Halim bey'in de üyesi olduğu YSK, bu kez Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürüyor.

YSK kararı başta bölge olmak üzere bir kez daha Türkiye'yi geriyor. Çünkü bu kararın sadece hukuki bir karşılığı yok. Bunun Manisa'da bir arazi davası olmadığı, tarihi geçmişi ve sosyal karşılığı olan hadise olduğu her nedense unutuluyor.

Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesiyle birlikte Kürt sorunu çözüldü, PKK tasfiye edildi mi?

Biz 1994 yılında Hatip Dicle'yi Meclis'ten apar topar alıp, cezaevine tıkmadık mı? Ne oldu? Sorunu çözdük mü?

Ha bir eksik, ha bir fazla.

Örgüt şiddetten besleniyor. Eline yeni bir fırsat verildi.

Sorun o değil. Sorunun çözümü daha derinlerde yatıyor. Yasağın, cezanın, şiddetin her çeşidi uygulandı bu ülkede. Çözüm oldu mu? Ayrıca sorunun asıl nedeni, yasakçı zihniyet değil mi?

O gün DGM eliyle, Nusret Demiral kafasıyla yapılanlar, bugün YSK marifetiyle yapılmaya çalışılıyor.

Seçimden önce 7 adayın veto edilmesi kararıyla seçim sürecini sabote eden YSK, Dicle kararıyla da BDP'liler henüz meclise gelmeden, yeni dönemin ruhuna fatiha okumuş oluyor.

Seçimden önceki YSK kararı sırasında olduğu gibi, AK Parti, Hatip Dicle kararında da sessiz kaldı. Yanlış yaptı.

Kendisi de bir YSK mağduru olan Başbakan, "Biz rakiplerimizle siyaset meydanında mücadele ederiz. BDP ile seçim sandığında yarıştık. YSK kararıyla rakibimizin önünün kesilmesini doğru bulmuyoruz" diyebilmeliydi. Hadi Başbakan tatilde. AK Parti de güçlü bir ses verecek kimse yok mu?

Haksızlık etmeyeyim, birtakım değerlendirmeler oldu.

Ancak, "Başkalarının mağduriyeti üzerinden başarı aramayan" bir parti; AK Parti...

Demokrasi adına gür sesli ve ilkeli bir tavır konulmalıyıydı.

Çünkü Kürtler gerçek temsilcileri olarak AK Parti'yi görüyorlar.

BDP'nin en güçlü olduğu söylenen Diyarbakır Bağlar semtinde dahi bazı sandıklardan AK Parti çıktı.

Bugün siyaset yapma hakkını savunduğumuz BDP ne yazık ki, Bağlar'daki sandıklara da müdahale etti, Hakkari ve Şırnak'ta sandık terörü estirdi.

BDP'nin terörüne, YSK'nın yasaklarına rağmen yine de sandıktan Hatip Dicle çıktıysa meclise o gelmeli.

MHP seçmeni Engin Alan'ı, İzmir'in CHP'lileri Mustafa Balbay'ı seçtiyse, parlamentoda da onlar olmalı.

YSK yasaklıyor, BDP bu yasaktan besleniyor. Diğer partiler ise buna sessiz kalıyor.

Burada güçlü sese, ilkeli ve demokrat bir duruşa ihtiyaç var.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum