1. YAZARLAR

  2. Sadık Aydın

  3. Bir Sınavın Anatomisi
Sadık Aydın

Sadık Aydın

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir Sınavın Anatomisi

07 Temmuz 2009 Salı 17:46A+A-

Açık Öğretim sınavında görevli olarak sınıflarda bekliyoruz. Birden, okul yarısı başörtülü bayanlardan oluşan bir kalabalıkla doldu. Erkeklerin birkaçı cübbeli, yarıya yakını da sakallıydı. Ne sınavı olduğuna baktık, İlahiyat bölümü çıktı.

Yanımdaki gözcü “ “Tarikatçılar bastı okulu” diye laf attı. “Dikkatli konuş sonunda onların eline düşeceksin” dediğimde, yanlış anlamış olacak ki “Hangi çağda yaşıyoruz, memleket sahipsiz değil” dedi. “Niye! Kefensiz mi yatacaksın teneşire” dediğimde ise “Teneşir ne?” sorusunu, öğrencilerden biri kısaca cevapladı. Öğrenci, ironik sataşmanın bir ucunun kendine dokunduğunu fark etmeden, kasılarak sıraya yerleşti. Gözlerinde hafiften o gün alacağı intikamın keyfi de gözleniyordu.

Sınava giren bayanların bir bölümü,  kenarda başörtülerini çıkardı, çoğu ise üzerine yüne benzeyen perukları yerleştirdi. Hemen hemen tamamında başörtüleri alttan görünüyordu. Hatta çoğu peruğu kippa(takke) gibi iliştirmişti. İlginç bir protesto gibi geldi bana, inceden bir hoşnutluk duydum.

Başörtülü bir bayan öylece oturdu sıraya, ona doğru hareketlenen holigan gözcüyü, cevap anahtarlarını dağıtmasını söyleyip, oyaladım. Döndüğünde başörtüsünü geriye doğru sıyıran öğrenciyi gördü. Holiganın yüzüne baktım, gözlerini yere eğdi. “Acaba!” dedim içimden hala utanma varsa, umut da var mıydı?

Siyah başörtülü ikinci bir bayan, tam orta sıraya oturduğunda holigan daha sakindi. “Uyarmayacak mıyız” diye fısıldadı. “Sen işine bak! Salon Başkanı benim” dedim ve sınav kurallarını okumaya başladım. Okurken kılık kıyafet maddesini atladım, sonuna da “Rahat olun, bütün kurallar gelip geçicidir.” maddesi ekledim. Bizim holigan, şaşkın şaşkın yönergeden son maddeyi ararken, sınavı başlattım.

Kutsal metinlerini tahrif etmenin dayanılmaz keyfini tam yaşayamadan, Bina Sınav Sorumlusu geldi. Orta yerdeki siyah başörtülüyü görünce telaşlandı, koridora göz attı, sanki birileri gözetliyormuş gibi garip hareketlerle bana yöneldi. “Gerekeni yapacağım” diye rahatlattım kendisini. Daha sonra arkadaşlar, cuma namazında görmüşler kendisini. 20 dakika sonra tekrar geldi, kapıdan kaçamak bakış attı, orta yerde duran başı açık kızı gördü, yerini değiştirdiğim, köşedeki başörtülü kız muzipçe gülerken, adam sessizce uzaklaştı.

80. Dakika da, YÖK Temsilcisi geldi. Kısa boylu, penguen gibi göğsü ileride, kafası yukarıda, takım elbisesi ile içeri daldı. Gözlerini kısıp sınıfı tararken, köşeye takıldı. Bana döndüğünde, tutanağı uzattım, bir şey söylemesine fırsat vermeden. Gülümsedi ve imzaladı, peruklara baktı uzun uzun, ne yapacağını bilmiyordu ya, kafasını sallayarak uzaklaşırken, tutanaktaki kurşunkalemle(!) yazdığım kısmı silmeye başlamıştım bile.

96. Dakikada, bütün sınıf tiz bir horlama sesi ile irkildi. Sınıfın yarısı gülerken, yarısı rahatsız bakışlar fırlattı. En arkadaki orta yaşlı öğrencinin yanına gidip, “Mesleğini en iyi yapan arkadaşınız” dedim. “İleride Diyanet İşleri Başkanı bile olur”. Sonra hafiften utandım, gariplerle dalga geçmek hoş değil diye. Uykusuz gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışan öğrenciden özür diledim. Pazar gününün sabahında, kim bilir neyin yorgunluğu vardı üstünde.

Sınav bitti. Kippalar(!) birkaç saniyede çantaya girdi. Siyah başörtülü kız, diğerlerine nispet yapar gibi, dik dik yürüyerek dışarı çıkarken, kendi kendime kızıyordum; Günü kurtarıp, kendimi, avuttuğum için.

*Okurlar kusura bakmasın, iki ayrı sınavda yaşadıklarımı birleştirerek yazdım.

YAZIYA YORUM KAT

3 Yorum