1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. Bir ÖSS daha geride kaldı
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir ÖSS daha geride kaldı

17 Haziran 2008 Salı 05:02A+A-

Uzunca bir süre o yılın ÖSS Türkçe-Sosyal Bilimler sorularını gözden geçirip izlenimlerimi okurlarıma aktarmayı eğlenceli olduğu kadar yararlı bir hizmet olarak da gördüm. Bıkmış olacağım ki, iki yıldır bu işten vazgeçtim. Vazgeçişimin bir diğer nedeni de Genç Siviller'in artık bu işi de üstlenmiş olmaları. Ama mutlaka biliyorsunuzdur; onlar benim izlediğim yoldan tamamen farklı bir biçimde soruları sınav öncesinden açıklıyorlar.

Genç Siviller'in bu yıl da açıkladıkları gerçekten son derece “öğretici” soruların heveslendirmesiyle de olacak, bu yılki ÖSS sorularından hiç değilse bir ikisine bakmak isteği bu yıl bende tekrar uyandı.

Söylediğim gibi Matematik ve Fen Bilimleri sorularını atlıyor, Türkçe ve Sosyal Bilimler faslını önüme açıyorum.

Türkçe sorularını gözden geçirmekle başladım işe. Ve gördüm ki, benim birkaç yıldır ilgilenmediğim soruların tarihten getirdikleri özellikleri olduğu gibi devam ediyor... Belli ki sorular 82 Anayasası'ndan bile daha dirençli. İkincisinde hiç değilse bir iki fasılın değişikliğe uğramasına rağmen, “sorular” -sanki- zaman mefhumunu tanımıyor. Ha 2000 ÖSS soruları, ha 2008 ÖSS soruları, değişen hiçbir şey yok.

Sorular değişiyor tabii ki, ama sorular değişse de soruların ölçmeye çalıştığı şey hep aynı.

Ölçülmek istenen şey, ana çizgileriyle şöyle bir şey: Öğrencinin dershaneye devamı yeterli mi? Öğrenci “sorular dünyası”nın gerçek üstü bir dünya olduğunu kavradı mı? Öğrenci, Türkçe ve Sosyal Bilimler adı verilen alanların yanına sınavdan sonra bir daha yaklaşmamak konusunda kararlı mı? Öğrenci Türkçe ve Sosyal Bilimler'in hayatın en manasız şeyleri olduğunu iyice belledi mi?

“Sorular dünyası” gerçekten bambaşka bir dünya. Böylesi ile ne televizyon ekranında, ne sinema perdesinde ne de gazete ve kitaplarda karşılaşıyoruz. “Osmanlı Tarihi”ne ilişkin kurduğu tuzaklarla ara sıra “Kim 500 milyon ister”i hatırlatmıyor değil ama tam o da değil. “İnkılap Tarihi” alanında kurduğu tuzaklarla da bir şeyleri hatırlatıyor, ama tam olarak o da değil.

Türkçe bölümünün birinci sorusu:

“Ozanın ilk şiir kitabını bunca yıl ertelemesinin nedeni, gizlenmeyi seven bir kişiliğinin olmasından çok, yazdıklarını kolay kolay beğenmeyen, kusursuzu arayan biri olmasıydı sanıyorum.

Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdaki deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir?”

Aşağıda yer alan deyimler içinden “İnce eleyip sık dokuyan”ı işaretlediyseniz, Kutlarız kazandınız!

Kazanıldı (doğru seçenek de tartışmalı ya) ama ne oldu şimdi? Genel olarak öğrencilerin eline hiçbir “ozan”ın -yayını “ertelenmiş” ya da “ertelenmemiş” fark etmez- doğru dürüst bir şiir kitabı geçmemiş; çocukluktan beri şiir diye “Bu vatan kimin?”i haykırıp durmuşlar; ozanların “ince eleyip sık dokuyan” (“mükemmeliyetçi” demek istiyor aslında) ya da “kalın eleyip gevşek dokuyan” olup olmaları onları yakından hiç ilgilendirmemiş ise biz bu doğru cevap ile neyi ölçmüş oluyoruz şimdi?

Anaokulu ve hazırlıkları da sayarsak neredeyse 15 yıldır okul yolunda olan üniversite adaylarına böyle bir soru sorulur mu? “Öyle diyorsunuz ama bu soruyu bile cevaplamayan binlerce öğrenci var” diyorsanız, onun da cevabı hazır: O takdirde o öğrenciler için okul yıllarından başlayarak üniversiteli olma dışında başka amaçlar oluşturacaksınız.

Sosyal Bilimler-1 başlığı altında gözüme çarpan iki soru ise, bana göre, sorusundan cevabına hepten yanlıştır. Şunlar yanı:

11. Soru: “ I – Saltanatın kaldırılarak Cumhuriyet'in ilan edilmesi

II – Toplumsal ve siyasal hayatta cinsiyet farkının kaldırılması

III – Gelen çağrı üzerine Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne üye olması

Yukarıdakilerden hangilerinin amacı demokrasinin sağlanmasıdır?”

“Cevap anahtarı”na göre bu sorunun doğru cevabı da, “I” ve “II”. seçenekleri bir araya getiren “C” şıkkı imiş.

Oysa, “İnkılap Tarihi” çerçevesinde sorulan bu sorunun doğru cevabı “hiçbiri” olmalıydı. Çünkü Cumhuriyetin ilanı ile demokrasinin amacı arasında doğrudan bir ilişki yok; çünkü erkeklerin siyasal haklarının olmadığı bir dönemde kadınlara siyasal haklarının tanınmasından söz etmek mânasız. Ama belki, çok zorlanırsa tek başına üçüncü seçenek işaretlenebilir. Ama o zaman da puan kaybediliyor.

Sosyal Bilimler'in şu 12. sorusu da problemli:

“Devletçilik ilkesi, mülkiyet hakkının ulusun yararlarına aykırı biçimde kullanılmasına karşıdır.

Bu durumun,

I – halkçılık,

II – laiklik,

III – inkılapçılık

İlkelerinden hangilerinin doğrudan bir gereği olduğu savunulabilir?”

Doğru cevap “halkçılık” imiş...

Tamam, ÖSS'ye değil çocuklar, onların yerine anneleri babaları da girse, tereddüt etmeden “halkçılık” işaretlenip bir puan da buradan kazanılır.

İyi güzel, puanı kaptık ama sorunun doğru cevabı “halkçılık” değil ki...

“Olsun, doğru-yanlış puanı kaptık ya önemli olan o” diyorsanız mesele yok tabii ki.

Ama ülkenin üniversite kapısına dayanmış gençlerinin böyle yanlış soru ve cevaplarla zorlu bir yarışmaya zorlanmasının toplumun yarını açısından getireceği maliyeti hesap eden var mı?

Yeni Şafak gazetesi

YAZIYA YORUM KAT