1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Bir milletin mezarı ailenin çöküşüyle kazılır
Bir milletin mezarı ailenin çöküşüyle kazılır

Bir milletin mezarı ailenin çöküşüyle kazılır

Hüseyin Demir, modernliğin özgürlük ve bireysellik adına aileyi çökerttiğini, toplumun yeniden dirilişinin Kur’an merkezli bir ahlaki inşayla mümkün olduğunu aktarıyor.

03 Kasım 2025 Pazartesi 11:34A+A-

Hüseyin Demir /Yeni Akit

Bir Milletin Mezarı, Ailenin Çöküşüyle Kazılır

Bir toplumun yıkılışı, çoğu zaman savaşla değil, aileyle başlar.
Bugün Türkiye, tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar büyük bir kimlik ve değer krizinin içinden geçiyor. Modernliğin parlak vitrininde, aile kurumu sessizce çöküyor.
Kur’an’ın, sünnetin ve asırlık İslam medeniyetinin üzerine inşa ettiği aile modeli; artık yerini geçici birlikteliklere, tüketim merkezli ilişkilere ve sorumluluktan kaçan bir hayat tarzına bırakıyor.
Bu çöküş, sadece “nüfus”la ölçülmez. Bu, medeniyetin kalbinde açılmış bir yaradır.


Modernliğin Parıltısı Altında Ailenin Karanlığı

Bugün modern dünya “özgürlük” adı altında insanı özgürlüğün esiri yaptı.
Kadın, “bağımsızlık” uğruna yalnızlaştı; erkek, “sorumluluk”tan kaçarken değersizleşti.
Evler, yuva olmaktan çıktı; “birliktelikler”, geçici konaklamalara dönüştü.
Kur’an’ın, “Siz birbirinizde sükûnet bulasınız diye eşler yarattık” (Rum, 21) buyurduğu o derin hikmet, artık modern hayatın gürültüsünde kayboldu.

Artık evlilik, yük; çocuk sahibi olmak, “maddi külfet”; sadakat ise “modası geçmiş bir kavram” sayılıyor.
Televizyonlar, diziler, sosyal medya… Hepsi aynı şeyi fısıldıyor: “Kendin için yaşa.”
Oysa İslam, “kendin için yaşa” demez; “emanet için yaşa” der.
Çünkü aile, bir aşk kurumu değil, bir emanet kurumudur.

Kur’an’ın Aile Modeli: Adalet, Merhamet, Sorumluluk


Kur’an-ı Kerim’in aileye yaklaşımı, bireysel arzulara değil, toplumsal dengeye dayanır.
“Erkekler, kadınlar üzerinde koruyup gözetici (kavvâm)dır.” (Nisâ, 34)
Bu ayet, bir tahakküm değil, sorumluluk yüklemesidir.
Erkeğe, kadını ezme değil; koruma görevi verilmiştir.
Kadına ise, eşini tamamlayan, yuvasını dirlik yurdu kılan bir misyon.

Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurur:

“Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olandır.” (Tirmizî, Menâkıb, 63)


Bu ölçü, ailede sevgi kadar adaleti de merkeze koyar.
İslam’da aile, bireylerin menfaati üzerine değil, Allah’a karşı sorumluluk bilinci üzerine kurulur.
Modern dünyanın “ben” merkezli anlayışına karşı, İslam “biz” merkezli bir hayat inşa eder.
Çünkü aile, sadece iki insanın birleşmesi değil; neslin, ahlakın ve imanın devamıdır.


Ahlaki Çöküşün Anatomisi

Bugün boşanma oranları artıyor, evlilik yaşı yükseliyor, doğum oranları çöküyor.
Sebep yalnız ekonomi değil; inançsızlık ve anlam yoksunluğu.
Kur’an’ın, “Zina’ya yaklaşmayın” (İsra, 32) uyarısı, yalnız bir fiile değil; bir zihniyete karşıdır.
Bugün zinaya değil, zinanın reklamına sessiz kalan bir çağdayız.
Sosyal medya, mahremiyetin mezarlığına dönüştü.
Kadın, güzelliğiyle ölçülüyor; erkek, kazancıyla.
Maneviyat, “gerilik”; sadakat, “bağımlılık” sanılıyor.


İşte bu çarpık anlayış, İslam aile sisteminin temellerini sarsıyor.
Aile, artık güvenin değil, çıkarın kurumu haline geliyor.
Bu yüzden “kadına ömür boyu nafaka” gibi yanlış uygulamalar, kadını korumuyor; aileyi cezalandırıyor.
Aileyi korumanın yolu, adil hukukla birlikte ahlaki yeniden inşadır.


Yeniden Diriliş: İslam’ın Aile Ruhu

Sezai Karakoç’un “Diriliş” fikrinde aile, medeniyetin hücresidir.
Necip Fazıl’a göre ise, “Aileyi yıkarsan, milletin ruhunu öldürürsün.”
İkisi de haklıdır.
Çünkü milletin ruhu, evin içindeki huzurda yaşar.
Kur’an’ın bize çizdiği yol, bu huzurun anahtarıdır:

  • Tevazu: “Onlarla güzel geçinin.” (Nisâ, 19)
  • Sadakat: “Kadınlar sizin için bir elbise, siz de onlar için bir elbisesiniz.” (Bakara, 187)
  • Sorumluluk: “Aileni namaza alıştır.” (Tâhâ, 132)

Bu ayetlerin her biri, bir medeniyet tasarımıdır.
Kur’an bize aileyi sadece kurmayı değil, korumayı ve yaşatmayı öğretir.
Modern toplumun yaptığı gibi eşleri birbirine düşman etmek değil; birbirine rahmet vesilesi kılmayı öğütler.



Çözüm: Öze Dönüş, Ahlakın İhyası

Bugün çözüm arayanlara cevap yine İslam’dadır.
Ekonomik teşvikler, reklam kampanyaları yetmez; ruhu yeniden inşa etmek gerekir.
Kur’an ve sünnet merkezli bir aile eğitimi, çocuklara verilmelidir.
Gençlik, modernliğin gürültüsünde değil, vahyin rehberliğinde yetişmelidir.
Okullarda “aile ahlakı”, “evlilik bilinci” dersleri olmalıdır.
Medya, tüketimi değil, sadakati yüceltmelidir.
Camiler, aileyi sadece nikâhın başlangıcında değil, hayatın içinde anlatmalıdır.

Bu toplumun yeniden dirilişi, İslam ahlakının yeniden hayata dönmesiyle mümkündür.
Çünkü İslam, yalnızca ibadet değil; bir hayat nizamıdır.


Beşik Susarsa, Medeniyet Susar

Bugün çocuk sesinin azaldığı her ev, aslında bir medeniyetin sessiz cenazesidir.
Toplum, evlerinden çekilen çocuk gülüşleriyle birlikte yaşlanıyor.
Eğer Kur’an’ın aile anlayışına dönmezsek, ne teşvikler kurtarır bizi, ne istatistikler.


Çare, öze dönüşte.
Çare, imanın ailede yeniden dirilmesinde.
Çare, Kur’an’ın ışığını evlerin içine taşımakta.

Unutmayalım:
Bir milletin geleceği fabrikalarda değil, annelerin duasında, babaların vakarında, çocukların masumiyetinde şekillenir.
Ve o masumiyet, sadece İslam’ın aile anlayışıyla korunabilir.

Selam ve dua ile.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum