
Bir çekimlik yıkım
“Bağımlılık, çoğu zaman bir tercih değil, bir yakalanma hâlidir. İlk çekimde ruhuna değen o sahte mutluluk dokunur dokunmaz, beyninde bir kapı açılır. O kapıdan sadece karanlık içeri girer ve zamanla bütün ışıkları söndürür.”
Bir Çekimlik Yıkım
Mehmet Beyhan / Milat
Bu hafta dış politikadaki önemli gelişmelere rağmen, uyuşturucu konusunu ele almak istedim. Çünkü toplumsal ve bireysel bir kriz olan uyuşturucu bağımlılığı, iç ve dış siyasetin gölgesinde kalmasını istemedim. Zira toplumda hayatları doğrudan etkileyen uyuşturucu bağımlılığının neden olduğu dramlar yaşanırken, dış politika yazmanın bir anlamı yoktur.
Ancak her kesimden duyarlı insanlar, bu konuyu gündemlerine alırlarsa, toplumda bir farkındalık oluşur. Uyuşturucu bağımlılığına ilişkin toplumda şikayetler artıyor. Bağımlılığın artması gençlerimizi, ailelerimizi ve toplumumuzun geleceğini ifsad eden büyük bir tehdit oluşturuyor.
İçinde muhabbetin, umudun yeşermesi gereken evlerde korku ve gözyaşı ile yürekler parçalanıyor. Çünkü o evlerden çok sevilen gençler, uyuşturucunun karanlık çukuruna düşüyor. Bağımlılık sadece gençleri değil, annelerin sabrını, babaların direncini, bir kardeşlerin çocukluğunu mahvediyor.
Bir an bir anneyi hayal edin, oğlunun ayak sesini duymak için gece boyunca uyumaz, kapı her tıkırdadığında çaresizce ‘’inşallah bu defa eve temiz gelmiştir’’ diye içten içe dua eder. Baba, oğlunun gözlerine bakamaz. Zira her bakışta yetersizliğini hisseder. Bağımlılık, önce aileyi perişan eder.
Uyuşturucu, insanın yalnız bedenini değil, onurunu, kişiliğini, insanlığını da yavaş yavaş söküp alır. Gözler soluklaşır, yüz çöker, gülüşler unutulur. Odalarının duvarlarında aslı eski fotoğraflarda gülümsediği hâli, artık kendisinin bile tanımadığı bir yabancıdır.
Bu illete düçar olmuş kişileri anlamak için, bağımlılıktan kurtulmuş bazı insanların hayatlarını okudum. Kısaca anladığım şudur: Bağımlılık, çoğu zaman bir tercih değil, bir yakalanma hâlidir. İlk çekimde ruhuna değen o sahte mutluluk dokunur dokunmaz, beyninde bir kapı açılır. O kapıdan sadece karanlık içeri girer ve zamanla bütün ışıkları söndürür.
Her şey, yalnızca bir çekim ile başlar ama insan, hem kendini hem çevresini altüst eden bir acının, bir felaketin, bir yıkımın fitilini ateşler. Zira bir çekimin yerini iki çekim alır. ‘’Bir daha olmayacak’’ sözleri ‘’sonra bırakırım’’a dönüşür. Bu kısır döngü böyle devam eder gider.
Anne gözyaşlarıyla kapı arkasında bekler. Baba, sessizce umutlarını gömer. Ailenin diğer çocukları kardeşlerinin yavaş yavaş yok oluşunu izler. Her biri içten içe çökerken, bağımlı kişi hâlâ o ilk “çekim”in peşindedir. Hâlbuki bir çiçeğin solması gibi her gün biraz daha solar. Önce kendisine duyduğu saygıyı, sonra iradesini, ilişkilerini ve nihayet bütün geleceğini esir alır.
Ancak ‘’Bir çekimlik yıkımın’’ bir çıkış kapısı her zaman vardır. Zira uyuşturucu bağımlılığı, bir kader değildir. Tedavi, destek, profesyonel yardım, aile dayanışması zorlukları kolaylaştırır. Karanlık ne kadar derinse, çıkış yolları da o kadar önemlidir. Bir çekimle başlayan yıkım, bazen bir karar, bir cesaret ve bir yardım eliyle son bulabilir.
Burada ailelerin yaşadığı drama dikkat çekmeye çalıştık ama bu işin bir de güvenlik boyutu var. Milli ve manevi değerleri önemsediğine inandığımız insanların iktidarında, uyuşturucu satıcıları, gençlerimizi nasıl zehirleyebiliyor? Milyonlarca insan, bu sorunun cevabını yetkililerden bekliyor...







HABERE YORUM KAT