1. YAZARLAR

  2. Adem Yavuz Arslan

  3. Bilgisayar oyunu mu sandınız?
Adem Yavuz Arslan

Adem Yavuz Arslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Bilgisayar oyunu mu sandınız?

04 Ağustos 2010 Çarşamba 00:23A+A-

'Bizi bu Heronlar mahvetti' dersek abartı olmaz.

Önce, Bugün Gazetesi olarak son yılların en büyük skandalını tüm boyutlarıyla ortaya döktük.

Devletin resmi istihbarat örgütü (MİT), ordu içindeki birtakım tuhaf ilişkileri tespit etti. Mahkeme kararlarıyla delillendirip muhatabına iletti.

Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ'un talimatıyla soruşturma açıldı. Fakat aradan geçen üç yıl içinde ihanet konuşmasını yapanlar hakkında yasal bir işlem yapılmadığı gibi söz konusu subaylar terfi de ettiler.

Biz gündeme getirdikten sonra konu tekrar tozlu raflardan indirildi. Kamuoyu hassasiyeti en üst seviyeye çıktı. Konu yazıldı, çizildi. Herkes Genelkurmay'dan tatmin edici bir açıklama beklerken cevap Kandil'den ve BDP'den geldi. Nedense olayı yalanlama yarışına girdiler.

 Genelkurmay günler sonra konuştu ama cevabı, haberi teyit etmenin ötesine geçemedi. Sahte çürük raporu verdiği iddiasıyla tutuklanan 'bamya' kod adlı savcı Zeki Üçok çarpıtılmış bilgiler dağıttı basına. Tam anlamıyla özrü kabahatinden büyük bir açıklamaydı.

Sonra telefon görüşmelerinin tape'lerini yayınladık. Birden fazla görüşme var ve 'her şey fazlasıyla' net. Artık hiç kimsenin çıkıp da 'Bunlar iftira, böyle bir şey olmamıştır' deme şansı yok.

Milletin kafası zaten allak bullak olmuştu, Taraf asıl şok edici belgeleri yayınladı.

3 yıldır bir kez olsun Kandil üzerinde uçmayan Heronlar karakol saldırılarını saniye saniye görüntülediği ve bunu ilgili her yere ulaştırdığı halde hiçbir tedbir alınmadığı ortaya çıktı.

Sanki birileri 'göstere göstere gelen saldırıya göz yummuş.' İnsanın aklı almıyor.

Üstelik bu saldırının istihbaratı tam 12 gün önce alınmıştı. Tedbir alınmıyor. Sonra saldırı anı geliyor. Çatışma sürüyor. Garibim Mehmetçikler ateş altında. Yardıma gidecek üs 7 dakika ötede ama kimse gelmiyor. Bir süre sonra görüntüler donuyor. Çünkü o mevzideki Mehmetçikler artık hayatta değiller.

PKK'lılar mevziler arasında gezinip sonra sallana sallana gidiyorlar.

Eğer o görüntüler bilgisayar oyunu olsaydı kolaydı. 'Restart' butonuna basar oyunu tekrar başlatırdınız.

Fakat o gece o mevzide aslan gibi 7 Mehmetçik şehit oldu. Milletin yüreğine ateş düştü. Ve maalesef birileri de o şehitler üzerinden siyasi proje üretmeye kalktı. Keşke o çevreler 'Nasıl oluyor da karakolda baskın yiyoruz, bu ülkenin çocukları hayatlarını kaybediyor. Nasıl oluyor bu?' deselerdi.

Şimdi şapkayı önümüze koyup düşünmemiz lazım. İzlediklerimiz bilgisayar oyunu değil. Bugün ve Taraf'ın yayınladığı bilgiler, belgeler ortada esaslı bir skandalın olduğunu ortaya koyuyor.

Eğer konunun tarafları 'Kol kırılır yen içinde kalır' mantığında olmaya devam edeceklerse görev siyasi iradeye düşer.

Hantepe'de hayatlarını kaybedenler Mehmetçikler'in vebali, ihmali olanları tespit edip, gereğini yerine getirmeyenlerin yakasında olacak.

Hukuk yoksa gerisi teferruattır

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül her ne kadar 'Her şey gayet normal' dese de ortada anormal bir durum olduğu belli.

Çünkü son yıllarda hiçbir Yüksek Askeri Şura toplantısı bu kadar gergin bir ortamda geçmemişti.

Kulisler çelişkili bilgilerle dolu. Taraflar ketum. Toplantıların ilk güç günü geçti ama somut olarak hiçbir şey belli olmadı. Taktik savaşlarının yaşandığı artık aşikâr.

Dün akşam saatlerinde resmin netleşmesi bekleniyordu. Fakat bırakın netleşmeyi daha da karmaşık bir hale geldi. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı son bir hafta içinde üçüncü kez bir araya geldi. Başbakan birkaç kez Adalet Bakanı ile toplantı yaptı.

Bu durumu 'Iğsız üzerindeki kriz sürüyor' şeklinde anlamak mümkün. Çünkü Kara Kuvvetleri Komutanı olması beklenen Org. Hasan Iğsız'a karşı hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı'ndan bir rezerv olduğu biliniyor. Aynı zamanda Başbuğ'un Iğsız üzerindeki ısrarı da.

Bu arada İstanbul'daki tuhaflıkları da bu resmin bir kenarına iliştirmek lazım. Tutuklamalara itirazı değerlendiren 11. Ağır Ceza Mahkemesi bir türlü karar veremiyor. Aynı zamanda 102 sanıktan 100'ünün hâlâ firarda olduğunu da hatırlatalım.

Dün mahkemeden karar beklenirken bir sürpriz gerçekleşti. Özel yetkili savcılardan sorumlu Turan Çolakkadı'ya vekâlet eden Savcı Selim Berna Altay, Balyoz sanıklarının yakalama kararlarının ertelenmesini istedi. Hukuksuz bu girişim birkaç saat sonra reddedildi ama Altay'ın hukuken böyle bir hakkı yokken bu girişimi yapması manidar.

Özetle, YAŞ kararlarını bu akşam saatlerinde göreceğiz. Burada önemli olan kimin hangi makama geldiği değil.

Sivil irade 'Hukukun gereğini yapabilecek mi?' yoksa 'teamül' denilerek sanık da olsalar askerlerin ayrıcalıklı konumları sürecek mi? Bu yılki YAŞ'ın özü burada. Dolayısıyla diğerleri teferruattır...

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT