1. YAZARLAR

  2. Roni Margulies

  3. Bayrak, ırk ve DNA
Roni Margulies

Roni Margulies

Yazarın Tüm Yazıları >

Bayrak, ırk ve DNA

07 Temmuz 2010 Çarşamba 11:20A+A-

Türkiye’de hava koşullarının bile muhalif olabilmesi ne kötü, değil mi?

“Türkiye’de” diyorum, çünkü bildiğim başka hiçbir dilde hava “muhalefet” etmiyor. İyi veya kötü oluyor, perişan veya müşfik olabiliyor, ama “muhalif” olduğu tek yer burası.

Üstelik, sınırsız bir muhalefet sergileyebiliyor hava bazen. Vatan hainliği sayılabilecek düzeye varabiliyor!

İnternet erişimi olanlarınızın http://video.milliyet.com.tr/Karadag-sirtinda-Ataturk-silueti_1_41435.htm?auto=1 adresine bakmasını öneririm.

Videonun altında “Karadağ sırtında Atatürk silueti” başlığı ve şu haber var:

“Ardahan’ın Damal ilçesindeki Karadağ sırtlarında ‘doğal mucize’ olarak nitelendirilen Atatürk’ün silueti hava muhalefeti nedeniyle iki hafta gecikmeyle göründü.”


Kavgada yapılmaz ulan! Atatürk’ün mucizevî siluetini geciktirmek ne demek? Hava da kimmiş be?


Gerçi, muhalefet etmekten ziyade, havanın kafası karışmış olabilir. “Atatürk’ün silueti” doğalsa, niye “mucize”? Mucizeyse, niye “doğal”? Bunu düşünürken geciktirmiş olabilir silueti.


Geç olsun da güç olmasın. Sonunda siluet görünmüş.


Ve ben videoyu izlerken, “Türklük niye önemli?” diye düşünüverdim.


Bu gazetenin okurlarıyla ve benimle aynı olan ilk insan 150-200 bin yıl önce Afrika’da ortaya çıktı. “Aynı” derken, hayat tarzı, giyim kuşam ve saç stili değil de, anatomik yapısı ve şekli şemaili açısından aynı demek istiyorum.


“Ortaya çıktı” derken de, “yaratıldı” demek istemiyorum, ama n’olur, şu anda o tartışmaya girmeyelim. Nasıl ortaya çıktığımız açıkça ve somut kanıtlarıyla biliniyor çünkü. O ilk insandan geriye doğru bize hep biraz daha az benzeyen ve yedi milyon yıl kadar önce şempanzelerden farklılaştığımız noktaya kadar giden düzinelerce fosil var. O günden bu güne tam da “insan” olmayan atalarımızın yaptığı âletler, silahlar ve hatta 3,5 milyon yıl önce bıraktıkları ayakizleri var.


Evvelce sadece bu kemik ve aletlerden sonuç çıkarmak zorundaydık. Artık öyle değil.


Moleküler biyolojinin gelişmesi öyle bir hale geldi ki, bizlerin, yani Homo sapiens’in şempanzelerden; şempanzelerle bizim gorillerden; şempanze, goril ve bizim orangutandan ayrıldığımız noktalara kadar geri gidebiliyor, zamanlamaları ve farklılıkları saptayabiliyoruz. Ve tabii orada durmayıp tüm bu saydığım yaratıklarla tüm diğer yaratıklar arasındaki ilişkiyi, akrabalığı ve farklılıkları ve ne zaman farklılaştıklarını biliyoruz.


Biliyoruz, çünkü tüm yaratıkların genetik yapısını inceleyebiliyor, DNA’larının arasındaki farkları görebiliyor, bu farkların “mesafesini” ölçebiliyor, bu mesafenin ne kadar zamana denk düştüğünü hesaplayabiliyor ve, dolayısıyla, insanla şempanzenin en son ne zaman aynı olduğunu, yani ortak atalarının ne zaman yaşamış olduğunu biliyoruz.


Provokatif olacak ama, insanla hamsinin DNA’sı da sandığınız kadar farklı değil. Ve onların da ortak bir atası var ve o yaratığın ne zaman yaşadığını saptamak mümkün.


Ama asıl derdim şu: İnsan Afrika’da insan olduktan çok kısa bir süre sonra, yaklaşık 80 bin yıl kadar önce, uzun bir yolculuğa çıkmış. Ya hava koşulları değiştiğinden ya insanın o bitmez tükenmez merakı nedeniyle ya da canı sıkıldığı için, Kızıl Deniz’in güneyinden Asya’ya geçmiş. Bir kısmı oralarda kalmış, bir kısmı yola devam etmiş, yaklaşık 20 bin yılda Avustralya’ya ulaşmış.


Genellikle deniz kıyısını veya nehirleri izleyerek, bir kısmı kuzeye doğru dönüp Bering Boğazı’na ulaşmış, karşıya geçmiş ve yaklaşık 12-13 bin yıl önce “Amerikalı” olmuş.


Bir kısmı ya Ortadoğu’dan ya da Hindistan üzerinden kuzeybatıya doğru geri dönmüş, 40 bin yıl kadar önce “Avrupalı” olmuş.


Atalarımız Kızıl Deniz’den karşıya ilk geçtiklerinde Afrika’da toplam insan nüfusunun 10 bin kişi kadar olabileceği düşünülüyor. Geçenlerin kaç kişi olduğu bilinmiyor elbet. Ama 50 kişi kadar az olabilmeleri mümkün.


Şu anda dünyada Afrika dışında yaşayan herkes o 50 kişinin torunlarının, torunlarının... torunları.


Hepimiz çok ama çok yakın akrabayız.


O 50 kişinin ne ırkı, ne bayrağı vardı. Hepsi aynı dili konuşuyordu.

Ve o dil Türkçe değildi.

 

TARAF

YAZIYA YORUM KAT