1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Basmakalıp Sloganlar, Mesnetsiz İftiralar ve Çürümüş Tezler
Basmakalıp Sloganlar, Mesnetsiz İftiralar ve Çürümüş Tezler

Basmakalıp Sloganlar, Mesnetsiz İftiralar ve Çürümüş Tezler

Türkiye solu, bir yandan Beşşar katili ile aynı safa düşme çirkinliğini tevil çabalarını sürdürürken, Müslümanları karalama kampanyasına da tam gaz devam ediyor.

28 Ekim 2013 Pazartesi 11:24A+A-

HAKSÖZ-HABER

Altan Tan’ın HDP projesine ilişkin eleştirileri üzerinden başlayan tartışmalar hem Kürt milliyetçi çevrelerde hem de Kürt milliyetçiliğine iliştirilmiş sol kesimde gündem olmakta. Altan Tan’ın öneri ve eleştirileri bahsi geçen kesimleri ilgilendiren ve politik düzlemde tartışmayı hak eden sözler olarak görülebilir. Mamafih bu tartışmanın doğrudan bizi ilgilendiren bir boyutu olduğunu düşünmüyoruz.

Kürt milliyetçi hareketinin bağımsız ve ilkeli bir politika geliştirme düzleminde herhangi bir siyasal oluşumla hiçbir biçimde sağlıklı bir ilişki geliştirme zemininin bulunmadığı çok açıktır. Ayrıca İslami bir kimliği ve izzetli bir duruşu olan hiçbir yapının Kürt milliyetçi hareketinin “kapsayıcı kanatları altında” yer almayı kabul etmesi zaten söz konusu olamaz. Bu yüzden Tan’ın İslami çevrelerle ilgili olarak iyi niyetle dillendirdiği belli ama temelsiz olduğu da aşikâr önerilerini geçmek gerekiyor.

Bununla birlikte EMEP’in yayın organı konumunda olan Evrensel gazetesinde bugün yayınlanan bir köşe yazısına malum çevrelerin düşünce fukaralığını yansıtması açısından dikkat çekmekte yarar görüyoruz. Evrensel yazarı Yusuf Karataş “Altan Tan’a Bir Hatırlatma” başlıklı yazısında Özgür-Der özelinden kalkarak İslami camiaya bir dizi eleştiri, daha doğrusu iftira yöneltmiş. Suriye meselesinde Özgür-Der’in emperyalistlerle aynı çizgide buluştuğu vs. tezlerle Altan Tan’ın önerisinin gerçekliğinin olmadığını söylüyor.

Suriye meselesinde Özgür-Der’in nerede durduğu bellidir. Türkiye solunun da durduğu yer bellidir. Hiç utanmadan, vicdanları sızlamadan komik bir anti-emperyalizm iddiası üzerinden katil bir diktatörlüğe sahip çıkanların söyleyecekleri sözlerin bir anlamı olamaz. İslami hareketin bütün dünyada emperyalizmin korkulu rüyası olduğu gerçeğine gözlerini kapayanların gerçekle yüzleşmekten bu derece korkmaları üzücüdür.

Aslında Müslüman halkların kıyamını, direnişini işbirlikçilik olarak karalamanın solda güçlü bir gelenek olduğunu biliyoruz. Bu yüzden söz konusu bu halin gerçekten üzülsek de hiç de şaşırtıcı olmadığını ifade etmek durumundayız. Komik olan şey şu ki, Kürt halkının TC zulmü altında yaşadıklarını zulüm olarak gören ve açık bir şekilde milliyetçi bir hareketi Kürt halkının öncüsü konumuna oturtabilen bu anlayışın Baas diktatörlüğü altında Suriye halkının yaşadığı zulmü, zorbalığı bin dereden su getirerek tevile çalışmasıdır. Ama herkes de bilir ki, zırva tevil götürmez!

Türkiye solunun düşünce fukaralığını yansıtan Yusuf Karataş’ın söz konusu yazısı:

***

Altan Tan'a bir hatırlatma

Yusuf Karataş / Evrensel

Geçtiğimiz hafta sonu ülkedeki demokrasi güçlerinin mücadele cephesi olarak kurulan HDK ve HDP’nin genel kongreleri yapıldı. Üç BDP’li vekilin ve Levent Tüzel’in katılımı sonrasında medyada tartışma konusu olan HDP ile ilgili en dikkat çekici değerlendirmelerden biri, BDP’nin İslamcı Milletvekili Altan Tan’dan geldi. Altan Tan, HDP’nin “marjinal solla sınırlı kalan; Kürt ve Türk Müslümanlar ile liberallere de sıcak bakmayan kadük bir proje” olduğunu söyledi. Tan, BBC’ye yaptığı söz konusu konuşmasında Demokratik Toplum Kongresini (DTK) de “BDP’nin İslami kesimle sıhhatli bir ilişki kurmasını engellemek”le eleştiriyor. 
Altan Tan, HDP ve DTK ili ilgili düşüncelerini açıkça söylüyor. İyi de yapıyor. Ancak nasıl Tan’ın durduğu yerden HDP ve DTK’yi eleştirme hakkı varsa, bizim de onun durduğu yeri sorgulamaya hakkımız var. 
İslami çevrelerle ilişkiden başlayalım. Uzun analizler yapıp lafı dolandırmadan söyleyelim. HDK/HDP’nin bileşenlerinden Emek Partisi, bu İslamcı çevrelerden Özgür Der ile ABD’nin başını çektiği emperyalist koalisyonun Irak’a müdahalesine ve yine Filistin’e yönelik İsrail saldırılarına karşı ortak eylemler düzenlemişti. HDP bugün Suriye’ye müdahaleye karşı ama Özgür Der; Türkiye, Katar ve S. Arabistan ile Batılı güçlerin yedeğindeki İslamcı grupları destekliyor. Özgür Der gibi İslamcı çevreler, Bölge’deki egemenlik mücadelesinin Sünni-Şii çatışması gibi gösterilmesi üzerinden emperyalizm ve gericiliğin politikalarına yedekleniyor. Irak’ta düşman olarak gördükleri güçleri, bugün kurtarıcı olarak görüyor. 
Yine Türk İslamcı çevrelerin Kürt sorununa yaklaşımına bakalım. Bu çevrelerin büyük çoğunluğu Çeçenistan’dan Filistin’e, Uygur’dan Burma-Arakan’a kadar her yerde Müslümanlara karşı yapılan zulme karşı seferber olurken, kendi ülkelerinde Kürtlere karşı yapılan zulme sessiz kalıp kendi egemenlerini desteklemediler mi? 
Demek ki, ortadaki mesafe solun inançlı Müslümanlarla değil, İslami çevrelerin savunduğu politikalarla mesafesidir. Yoksa 2011 Haziran seçimlerinde ortak demokratik talepler için beş vakit namazını kılan Kürt, sosyalist adaylar için ve sosyalistler de Altan Tan için çalışmakta bir sorun görmemişlerdi.
Liberallerle ilişkilere gelince…Gerek Kürt hareketinin ve gerekse HDK’nin birçok etkinlikte liberallerle yan yana geldiğini Tan da biliyor. Ama o liberallerle ilişki derken, aslında Batılı güçlerin demokrasi kriterlerine uygun bir çizgiyi savunup savunmamayı kastetmektedir. Çünkü Tan, DTK Daimi Meclis toplantılarında dinlediğimiz birçok konuşmasında söylediği gibi, Kürt hareketinin çıkarının ve Kürt sorununun çözümünün ancak böylesi bir politikanın benimsenip uygulanmasından geçtiğini düşünmektedir. Tan’ın “68’lerde kalan bir sol söylemle bugünkü dünyayı doğru okuyamazsınız” derken söylemek istediği de budur.
Tan’ın DTK’den da muzdarip olduğunu söylemiştik. Ona göre Kürt hareketi, solla ortak projeler peşinde koşmaktan vazgeçip yüzünü Bölge’deki İhvan gibi İslamcı çevrelere dönmelidir. DTK’yi de, Suriye’de Esad rejimine karşı Türkiye-Batı yanlısı muhalefetle birleşmek yerine bağımsız bir politika ortaya koyan PYD’yi de Bölge’deki gelişmeleri doğru okumamakla eleştirmiştir. Oysa Kürtlerin (PYD’nin) bağımsız bir politika geliştirebildiği oranda kendi geleceklerini belirleme yönünde adımlar atabildikleri ve herkes tarafından kabul edilir bir güç haline geldikleri ortadadır. 
Daha çok şey söylenebilir ama Tan’ın değerlendirmelerinin toplamından çıkan şey değişmeyecektir. Altan Tan’ın önermesi, ülkede ve Bölge’de “Batı demokrasisi” ile uyumlu İslamcı bir çizgidir. Dolayısıyla HDP ve DTK’ye yönelik eleştirilerinin amacı da, bu önermenin doğruluğunu kanıtlamaktır.
Bitirmeden önce bir hatırlatma yapalım. Altan Tan’ın eski çalışma arkadaşı Mehmet Metiner de 2000’li yılların başında HADEP Genel Başkan Yardımcısı iken eleştirilerine 2002’de sol-sosyalist güçlerle kurulan bloğun eleştirisiyle başlamıştı. Kürt hareketi, Kürtlerin AKP’si olma çizgisini benimsemediği için de Erdoğan’ın partisine geçmişti. Bugün Metiner’in düştüğü durumu en iyi bilenlerden biri de Altan Tan’dır. Son söz olarak söyleyelim. Demokrasi güçlerinin birliği bakımından hem HDK, hem de DTK tarafından önemsenen Altan Tan, bu güçlere yönelik eleştirileri konusunda en büyük desteği AKP’nin akıl hocalarından Taha Akyol’dan alıyorsa, durup düşünme zamanı çoktan geldi de geçiyor demektir.

 

 

HABERE YORUM KAT