1. YAZARLAR

  2. Ahmet Altan

  3. Başbuğ, Uludere ve şeffaflık
Ahmet Altan

Ahmet Altan

Yazarın Tüm Yazıları >

Başbuğ, Uludere ve şeffaflık

07 Ocak 2012 Cumartesi 01:50A+A-

Yıllar önce de birkaç defa yazmaya çalışmıştım, gelişmiş dünyada “sosyal anlaşma” herkesin güvende olmasıdır, Türkiye’de “sosyal anlaşma” ise kimsenin güvende olmaması üzerine kurulmuştur.

Bu ülkede kimse güvende değildir.

Her ne kadar emekli Orgeneral Başbuğ “Cumhuriyet tarihinde tutuklanan ilk eski Genelkurmay Başkanı” olarak tanımlansa da benim hatırladığım kadarıyla 1960 darbesinde o zamanki Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun da tutuklanmıştı.

Yassıada’da yargılanıp idama mahkûm edilmişti.

Sonra cezası affedildi.

Bu ülkenin egemenleri geçmişi çok çabuk unuturlar.

Burası, kendini “dokunulmaz” sanan insanların çok olduğu ama “dokunulmaz” kimsenin bulunmadığı bir ülkedir.

Biz, padişahların bile öldürüldüğü, sadrazamların kellelerinin kesildiği Osmanlı geleneğinden geliyoruz.

Herkesi birden “güvenceye” kavuşturacak bir hukuk sistemi kuramadığımızdan, herkesin güvencesiz olduğu bir hukuksuzluk içinde yaşadık.

Hâlâ da öyle yaşıyoruz.

Emekli Orgeneral İlker Başbuğ, “hükümeti devirme girişiminden” tutuklandı ama onun “suça bulaştığı” iddia edilen, onda keyfince davranabileceği inancı yaratan o hukuksuz sistem aynen devam ediyor.

Başbuğ’un göreve ilk geldiği günlerdeki halini, konuşmalarını, tehditlerini hatırlıyorum, bir genelkurmay başkanı gibi değil bir “padişah” gibi konuşuyordu.

Halkından epeyce gerçeği sakladı.

Devletin şeffaf olmaması, devletin günahlarının kalın sır duvarlarıyla saklanması, medyanın bu sırların üstüne gitmemesi, “yönetenlerde” büyük cüret patlamaları yaratıyor, istediklerini yapabileceklerine, hesap vermeyeceklerine olan güvenleri hep taze kalıyor.

Başbuğ tutuklandı, peki devlet şeffaflaştı mı?

Sistem değişti mi?

Artık gerçekler halka anlatılıyor mu?

Hayır.

Bunun en yakın örneği Uludere.

Uludere’de büyük bir katliam yaşandı.

Peki, biz orada neler olduğunu, kimin bu katliamdan sorumlu olduğunu biliyor muyuz?

Hayır.

Bize gerçekleri anlatıyorlar mı?

Hayır.

Başbuğ’un ve diğer generallerin yargılanması, bundan sonra suç işlemeyi aklından geçirecek generalleri caydıracak bir gelişme ama siz sistemi değiştirmezseniz, devleti halktan gizlenen bir karanlık içinde tutarsanız, asker ya da sivil sonunda yeniden o karanlığa güvenip suça bulaşacaktır.

Çünkü o karanlık, yönetenlerde “suç işlerken görünmez olmak” gibi olağanüstü bir güce sahip oldukları yanılgısını yaratıyor.

Öyle bir “yanılgı” olmasa Hrant Dink’in katilleri, Behçet Oktay’ın katilleri, Uludere katliamının sorumluları hâlâ saklanır mıydı?

Hiç unutmayın, Osmanlı’da bir sadrazamın kellesini kestikten on beş dakika sonra başka bir sadrazam bulurlardı, kimse “yahu bunlar benim de kellemi keserler” demez, “mührü” alırdı.

Bugün de aynı anlayış sürüyor, “benim başıma gelmez” diye düşünüyor insanlar.

Ve, şeffaflık yoksa “suç” mutlaka vardır.

Suçu, sadece suçluların bazılarını yakalayarak önleyemezsiniz, suçu ancak suç işlenemeyecek şeffaf bir sistem kurarak önleyebilirsiniz.

Nedense, AKP böyle bir şeffaf sistem kurmaya yanaşmıyor, Ergenekon’u, Balyoz’u, andıçı yakalıyor, sorumlularını yargı önüne çıkartıyor ama o suçların içinde beslenip büyüdüğü karanlık sistemi yok etmiyor, şeffaflaştırmıyor.

Hrant Dink’in, Behçet Oktay’ın ölümlerinin üstüne gitmiyor, Uludere katliamının hesabını halkına vermiyor.

Bugün AKP “devletin yöneticisi benim” diyor güvenle, bu, aynı zamanda, “yaşanan her şeyin sorumlusu da benim” demek.

Bu sorumluluğun bir suça dönüşmesini önleyecek tek yöntem “gerçek bir hukuk sistemi” kurmak, halkın devleti denetleyebilmesini sağlamak, hiçbir suçun üstünü örtmemektir.

AKP, bu ülkeyi değiştirme, yeni bir sistem kurma şansına ve gücüne sahip, bunu yapmıyorsa gücü olmadığından değil, “karanlığın verdiği olağanüstü iktidar duygusundan” hoşlandığı için yapmıyordur.

Ama bu çok tehlikeli bir iktidar.

İğfal edici bir iktidar.

Suç yaratmaya çok müsait bir iktidar.

Herkesin güvende olacağı şeffaf bir hukuk düzeni kurmak yerine, hiç kimsenin güvende olmadığı karanlık bir yapıyı sürdürmek, insanın geleceğini ciddi biçimde tehlikeye atar.

Hayat hızlı değişir çünkü.

Ve, Türkiye gibi lanetli bir dönme dolaba benzeyen ülkede hiç kimse ama hiç kimse güvende olamaz.

[email protected]

TARAF

 

YAZIYA YORUM KAT