1. YAZARLAR

  2. Ali Ünal

  3. Başbakan'ın telefonuna düşen mesaj
Ali Ünal

Ali Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Başbakan'ın telefonuna düşen mesaj

25 Şubat 2008 Pazartesi 03:13A+A-

Kur'an-ı Kerim'den ilk inen kelime "Oku!" emridir. Bu emri, herhangi bir nesne takip etmez; yani, neyin okunması gerektiği belirtilmez. Bunun yerine, "Rabbi'nin adına/adıyla oku!" buyrulur.

Türkçe'de nasıl Besmele "Rahman, Rahim Allah'ın adıyla" diye eksik çevriliyorsa, aynı şekilde bu ilk âyet de ne yazık ki, "Rabbinin adıyla oku!" şeklinde eksik çevrilmektedir. Oysa, Besmele'nin manâsında "Allah'ın adıyla"dan önce "Allah'ın adına" söz konusu olduğu gibi, bu ilk inen âyette de "Rabbi'nin adıyla"dan önce "Rabbinin adına" anlamı vardır. Yani, Besmele her yaptığımızı Allah için yapmamızı, dolayısıyla yaptığımız işin Allah için yapılabilecek bir iş olması gerektiğini bize hatırlatır ve böylece hem niyetlerimizi tayin eder, hem de bizi meşru işlere yöneltir. Bunun gibi, Kur'an'ın okumamızı emreden ilk âyetinde de neyi okumamız gerektiği değil de niçin, ne adına, ne niyetle okumamız gerektiği ifade buyrulur. İnsan, her yaptığını Allah için yaptığı zamandır ki, yaptığı iş hem meşru, hem dünya ve Âhiret adına yararlı olur, hem de niyet yapılan işin ruhu olması hasebiyle, Allah adına yapılan iş hayat kazanır, ruh kazanır . Meselâ, Allah adına yapılan bir işte kişi şahsî, ailevî çıkar düşünemez; gayr-ı meşru bir hedef takip edemez; masumların hayatına, canına, malına, inancına kastedemez. Suçlu-masum ayrımı yapmadan insanları öldürecek silahlar kullanamaz; bırakın böyle silahlar kullanmayı, bunları üretemez. Allah adına yapılan bir iş, hiçbir zaman gayr-ı meşru olamaz; bunun içindir ki, gayr-ı meşru işlere Besmele de çekilemez.

Evet, Kur'an, ilk âyetinde bizi Rabbimiz için okumaya çağırır. Okumanın "yaratan Rabbimizin adına ve O'nun adıyla" olması gerektiğini ifade buyurmakla, yani "Allah'ın adına/adıyla, Rahman'ın adına/adıyla" gibi Cenab-ı Allah'a ait başka bir isim yerine, "Rabbinin adına/adıyla" diyerek Rab ismini kullanmakla ve O'na "Yaratan" sıfatını eklemekle de bizi yaratılmışı, yani varlığı, kâinatı ve insanı okumaya sevk eder. Belki daha önce de bu sütunda üzerinde durulmuş olan bu hususu yeniden hatırlatma gereği duymamın sebebi, geçenlerde haber sitelerine düşen, Sayın Başbakan'ın her sabah telefonuna çocukları tarafından, "Mağrur olma, senden büyük Allah var!" mesajının gönderildiği haberidir. Evet, Cuma selâmlığına çıktıklarında Osmanlı padişahlarına bu hatırlatmada bulunmakla vazifeli kimseler vardı ve onlar, bunu padişaha söylerlerdi. Özellikle yöneticileri gurura düşmekten alıkoyma adına bu güzel bir hatırlatma olsa da, belki Sayın Başbakan gibi idarecilerin, belki hepimizin bundan da önce ihtiyacımız olan mesaj, Hz. Ömer'e ait bulunan "(Bugün) Allah için ne yaptın?" hatırlatması olmalıdır. Çünkü, yukarıda arz edildiği gibi, "Allah için yapmak, Allah için işlemek, Allah için boşlamak," hem kişinin niyetini duru tutmasının garantisidir, hem de kişiyi yanlış yapmaktan, haset gibi duygulardan alıkoyacak en önemli frendir. Niyetlerimizde kalb ibremizin sürekli Allah'ı göstermesi sürekli bir iç cehdi, sürekli bir murakabe ve kalb kontrolü gerektiğinden ve bu da belki insan için en zor bir mesele olduğundan, insanı ister istemez "Her bilgi sahibinin üstünde (Allah'a varıncaya kadar) bir bilen vardır" âyet-i kerimesinde buyrulduğu üzere, kendine, kendi bilgi ve becerisine güvenmekten kurtarır; onu istişareye, meselelere daha kuşatıcı bakmaya, adımlarını daha dikkatli atmaya sevk eder; ayrıca, "Mağrur olma, senden büyük Allah var!" hatırlatmasının fonksiyonunu hem de daha etkili olarak yerine getirir.

Türkiye'de üzerinde ciddî durulması gereken bir mesele olarak, siyasî iktidarlar ikinci iktidar dönemlerinde inişe geçiyor ve çok çabuk ve hızla yıpranma alâmetleri gösteriyorlar. Umarım yanılıyorumdur, ama sanki mevcut iktidar da çok çabuk yaşlanma emareleri gösteriyor. En azından bu sebeple, hepimizden öte Sayın Başbakan'ın "Allah için ne yaptın?" hatırlatmasını kalbine nakşetmesi gerekiyor.

Zaman gazetesi

YAZIYA YORUM KAT