1. YAZARLAR

  2. Gülay Göktürk

  3. Askeri yargı hiç olmasa olmaz mı?
Gülay Göktürk

Gülay Göktürk

Yazarın Tüm Yazıları >

Askeri yargı hiç olmasa olmaz mı?

01 Temmuz 2009 Çarşamba 04:07A+A-

Yaşanan hızlı değişim, bütün maskeleri indire indire, özenle yaratılmış imajların cilasını söke söke; bütün takiyeleri deşifre ede ede ilerliyor.

Düşünün ki, iki gün önce 12 Eylül Anayasası'nın 15. maddesini kaldırmaktan bahseden "sosyal demokrat" bir parti, iki gün sonra darbecileri sivil yargının karşısına çıkarabilecek bir yasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi'nde iptal ettirmeye çalışıyor. Arada bir sıkışıp "Biz de askerin siyasete müdahalesine karşıyız" demek zorunda kalanlar bugün bir bakıyorsunuz, "Bu değişikliği neden askerlere sormadan yaptınız?" diyebiliyorlar utanmadan.

"Evet, sormadık" diyor AK Parti yetkilileri; "Neden soracakmışız ki" demiyorlar kibarlıklarından; ama onu da biz söyleyelim: Bir makamın ya da kurumun yetkilerini kısıtlamak için o makamdan ya da kurumdan onay istenmesi hangi mantığa sığar?

Türkiye'de siyasetçiler zaten şimdiye kadar hep ordunun onayını almadan adım atamadıkları için kaybettiler. Sorunlar o yüzden çözülemedi ve kronikleşti. Eğer siyaset bunca yıl bu kadar icazetli bir alanda sıkışıp kalmamış olsaydı, sivil anayasa sorunumuz da çoktan çözülmüştü,  Kürt sorunumuz da, başörtü sorunumuz da, Ermeni sorunumuz da, Kıbrıs sorunumuz da...

Neyse ki galiba artık siyasetin kendisine biçilen dar alanda boğulup gitmesine razı olmayacak bir hükümetimiz var ve bu hükümetin bu yolda devam etmesi için ne yapsak azdır.

AK Parti'nin yaptığı bu son büyük atağın, hâlâ bu partiye destek olmayı "ilerici kişiliğiyle" bağdaştıramayan, açık destek verirse aydın pullarının döküleceğinden korkan kesimin, bu saçma kompleksinden kurtulmasına yol açacağını umalım ve tartışmanın bir başka yönüne geçelim:

X                 x                    x

Herhangi bir konuyu tartışırken "bakalım dünyanın başka yerlerinde insanlar ne yapmışlar" diye bakmak başka şeydir; "dünyanın başka yerlerinde böyle yapılıyor; öyleyse biz de öyle yapmalıyız" diye düşünmek başka şey.

Ufkumun ve hayal gücümün başkalarının yaptıklarıyla sınırlanmasına hiçbir zaman razı olmayan biri olarak, bugün yürüyen askeri yargı tartışmalarında da "ama başka yerlerde de var" argümanlarına prim verecek değilim.

Gerçi Yasemin Çongar dünkü yazısında Başbuğ'un iddiasına gayet ayrıntılı bir cevap vermiş. Adı anılan ülkelerde askeri yargının hangi sınırlar içinde çalıştığını tek tek anlatmış. Askeri yargının bizdeki yetki ve sınırlarını korumaya çalışanların dünyadaki örneklerden medet umamayacaklarını pek güzel ortaya koymuş.

Ama ben yine de her zamanki tutumumu sürdüreceğim: Başka ülkelerde öyle de olsa ne değişirdi ki... Bu bizim aklımızı devre dışı bırakıp "Askeri yargı hiç olmasa olmaz mı?" sorusunu zihnimizden silip atmamıza yol açabilir miydi? Ya da yol açmalı mı?

Bence asıl tartışılması gereken şey, askeri mahkemelerin görev tanımını daraltıp daraltmamaktan öte, bu mahkemelerin varlığı olmalıdır.

Askeri yargıya neden ihtiyaç var?

Her kurumun kendi içinde, kendi özel durumundan kaynaklanan özel ihtiyaçlar, özel kurallar, özel yasaklar olabilir. Ama bunlar için mahkeme kurulmaz; sadece özel bazı yönetmelikler, özel disiplin kuralları, bunları uygulayan disiplin kurulları olabilir ve nitekim var da...

Peki, bunun dışında neden bir asker bir suç işlediği zaman, aynı suçu işleyen bir sivilden başka bir mahkemede yargılanır?

Milli savunma görevi bütün diğer görevlerden daha kritik olduğu için mi?

Öyleyse, TCK'nın ilgili maddesine asker kişi tarafından işlenirse uygulanacak ağırlaştırıcı bir fıkra koyarsınız. Tıpkı kimi suçların basın yoluyla işlenmesi halinde koyduğunuz fıkralar gibi...

Kaldı ki, bir ekonomik kriz ya da salgın hastalık gibi olağanüstü hallerin savaş halinden çok daha sık başımıza gelen bir felaket olduğunu da unutmayın. Ülke ekonomisini altüst eden büyük bir ekonomik krizde üst düzey bir ekonomi bürokratının işlediği suç ya da bir salgın hastalık halkı kasıp kavururken bir ilaç karaborsacısının işlediği suç, savaş halindeyken bir komutanın işlediği suçtan daha mı az tahribat yaratır? Neden Merkez Bankası Başkanı'nı İktisat Mahkemesi'nde, ilaç karaborsacısını Sağlık Mahkemesi'nde yargılamıyoruz da subayı Askeri Mahkeme'de yargılıyoruz? TCK, bu tip olağanüstü hallerle ilgili olarak istisnalar getirip farklı hükümler koyarak sorunu halledemez mi?

Bu konuda daha birçok soru sorulabilir.

Ben bu soruları günlerdir rastladığım bütün hukukçulara soruyorum. Ve şimdiye kadar hiçbirinden ayrı bir askeri yargının var olmasını haklı kılacak bir cevap alamadım.

O yüzden de askere sivil yargı yolunu açan bugünkü değişikliği sadece bir başlangıç olarak kabul ediyor; herkesi kafalarındaki ipotekleri kaldırıp daha geniş düşünmeye çağırıyorum. 

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT