1. YAZARLAR

  2. Cengiz Çandar

  3. 'Askeri darbe vatana ihanettir...'
Cengiz Çandar

Cengiz Çandar

Yazarın Tüm Yazıları >

'Askeri darbe vatana ihanettir...'

26 Ocak 2010 Salı 08:39A+A-

‘Balyoz cuntası’nın ‘listeleri’ düzmece mi değil mi?
Öyle olmuş olduğunu temenni edenler, ‘faydalanılabilir ve tutuklanacak gazeteciler listesiyle ilgili soru işaretleri yabana atılır gibi değil’ diyerek tutunulacak bir cankurtaran simidi arıyorlar. Çünkü listede tutuklanacak isimlerden birinin, 2003’te siyaset dışı yazılar yazdığı saptanmış, faydalanılabilir isimlerinden biri ise o sırada işsiz olduğunu iddia ediyor.
Yani ‘listeler’e güvenilmez mi? ‘Listeler’ düzmece olabilir mi?
Hayır. ‘Listeler’, içinde hata barındırmakla birlikte, gayet isabetli. ‘Listeler’deki yanlışlar istisna, doğrular kural. Bu, sadece gazeteciler listesine ilişkin de değil, ‘Cunta hükümeti’ listesine baktığınızda, Başbakan dahil 25 bakanın hiç değilse 16-17’si böyle bir hükümette yer alacağı neredeyse kesin isimlerden oluşturulmuş. 2002-2003 cuntacıları, Başbakan ve Başbakan Yardımcısı tercihlerinde yanılmış olmalılar, zira Rifat Hisarcıklıoğlu ve Hikmet Çetin, söz konusu tercihe sert tepki gösterdiler.
Cuntacıların, 2002-2003 itibarıyla ‘darbe planı’, bugüne dek ortalığa saçılanlarla karşılaştırıldığında çok vahşi ve bir o kadar da ‘fantastik’ gözüküyor. Hal böyle olunca, içinde bir sürü hata barındırması da doğal.
Nitekim, uygulanamadı.
***
Hatalar arasında listelerdeki isim tercihleri var. Listelerde bazı olması gereken o dönem itibarıyla bile- isimler yok; olmaması gereken bazı isimler var.
Bununla birlikte, ‘listeler’in, ‘cuntacılar’ın beklentileri ve kafa yapıları göz önüne alındığında, genel anlamda yanlış düzenlendiği söylenemez. ‘Tutuklanacak gazeteciler listesi’ndeki 36 isme baktım. Bunların 25’i darbeciler nezdinde ‘İslamcı’ bilinen isimler.
36 kişiden 11’i ‘İslamcı’ etiketine uymuyor ama onların önemli bir bölümü 28 Şubat’a karşı duran isimler. Ahmet Altan, Mehmet Altan, Murat Belge, Gülay Göktürk, Nazlı Ilıcak, Perihan Mağden, Ali Bayramoğlu, Etyen Mahçupyan vs. gibi isimlerin ‘darbeciler’ için hayli ‘alerjik’ olduğuna kuşku var mı?
Aynı şekilde ‘faydalanılabilir’ diye belirlenen 137 isme defalarca baktım. Bazılarının adını ilk kez duymuş oldum. Kim olduklarını, nerede yazıp çizdiklerini bilmiyorum. Ancak, söz konusu 137 isim arasında yaklaşık 100 ismi,
bana da sorsalar bir ‘askeri darbe yönetimi’nin ‘faydalanılabilir’ isimleri arasında sayardım.
40 yıla yaklaşan bir meslek hayatı ve 12 Mart’tan beri her askeri darbeyle ters düşmüş ve mücadele etmiş birisi olarak, askeri
darbelerin medya sektöründe ‘faydalanabilecekleri’ isimleri, haliyle, biz de biliyoruz.
137 isim arasında bir 10-15 isim, darbecilerin ‘algılama yanlışı’na işaret ediyor. Girmemeleri gereken listeye giren isimler. Zaten onların önemli bir bölümü seslerini yükselttiler. Köşelerinde ve ekranda tepkilerini ortaya koydular. Sedat Ergin’den Erdal Güven’e vs. uzanan bir dizi ismin o listede yer alması yanlış, haksız, isabetsiz.
Bir ‘askeri darbe’ halinde ‘faydalanılabilir’ olduklarında hiç kuşku bulunmayan ve dahası buna ‘gönüllü’ olanlardan hiç ses soluk çıkmıyor. Bir de kendini ‘faydalanılabilir’ olduklarına, listeye isabetli biçimde yerleştirildiklerine ilişkin ‘ele verenler’ var.
Böyleleri, kendilerini o listeye uygun görenlere feveran edeceklerine ve ‘darbe karşıtı-demokrasi yanlısı’ olduklarını hatırlatacaklarına, Taraf gazetesine ve askeri darbe karşıtlarına ağız dolu hakaret ve polemikle saldırıyorlar. İki şey yaptıklarının farkında değiller?
1. Geçmişte ‘faydalanılabilir’ olduklarının;
2. Gelecekte ‘faydalanılabilir’ olacaklarının.
‘Balyoz cuntası’ sıfatlı darbeciler, kalemlerini, sayfalarını, ekranları kendilerine karşıt kullanacaklarını düşündüklerini ‘tutuklanacaklar’ listesine alırken, bunları aynı sektör içinde ‘içten vuracakları’nı tasavvur ettiklerini ‘faydalanılabilir’ler listesine almışlar. Liste düzenlemesinde ne kadar yanlış yapmış olurlarsa olsunlar, esasta yanlış yapmadıklarının örneklerini birkaç gündür görüyoruz.
***
‘Balyoz cuntası’nın ‘listeleri’nin düzenlenmesinin zamanlaması önemli. O gözden kaçırılırsa, listelerin neden ve nasıl öyle düzenlendiği anlaşılamaz.
Söz konusu ‘darbe’ çalışmasının yapıldığı tarih 2002-2003 dilimi.
Yani Ak Parti’nin tek parti olarak iktidara gelmesinin hemen ertesi.
Ak Parti, bu çalışmayı yapan ‘cuntacı ekip’ nezdinde ‘irtica’yı temsil ediyor.
‘İrtica’ ise, bir numaralı ‘iç tehdit’ sayılıyor. 28 Şubat ‘postmodern darbesi’nin 1997-1999 arasında gerçekleştiğini ve ‘iç tehdit-iç düşman’ kavramlarının o dönemde öne çıktığını, öncelik olarak irticanın terörün yerini aldığını unutmayalım. 1999’da Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden sonra, ‘irtica’ kesin olarak ‘iç tehdit önceliği’nde terörizmin yerine geçmişti.
Ve düşünün ki, 28 Şubat’ın hedef aldığı ve iktidardan düşürdüğü siyasi kadronun bir bölümü, aradan üç yıl geçtikten sonra yeni bir isim altında ve tek başına iktidara geliyor.
28 Şubat’ın belediye başkanlığından indirdiği ve içeri attığı birisi, Recep Tayyip Erdoğan,
Başbakanlık makamına yürüyor.
‘Balyoz cuntası’na göre2002-2003 diliminde olan-bitenin 31 Mart vak’asından bir farkı yoktur. ‘İrtica’ iktidar olmuştur.
Bir numaralı ‘iç tehdit’ halkoyuyla iktidara gelmiştir. ‘İç düşman’ ülkeyi yönetmeye başlamıştır.
Bu durumda ‘Cumhuriyet’i koruma ve kollama görevi’ni omuzlarına binmiş olan TSK’nın harekete geçmesi gerekmektedir.
Ak Parti’yi iktidardan seçimle indirmek mümkün olmadığına göre seçim Kasım 2002’de yapılmıştı- silahla indirmek ve buna ortamı hazırlamak gerekecekti.
İndirdikten sonra ise bir hükümet kurmak gerekiyordu.
Nasıl bir hükümet?
Ölçü belli ve henüz taze.
28 Şubat ‘postmodern darbesi’nin kurdurduğu hükümet gibi bir hükümet. ‘Balyoz cuntası’nın hükümet listesine bakın, 28 Şubat hükümetlerinin bakanlarının önemli bir bölümünü orada göreceksiniz.
Gazeteciler listesi de, 28 Şubat performanslarına ve ‘cunta’nın algılamasına, bulundukları yayın grubuna, o yayın grubundaki sıfatlarına ve yayın gruplarının 28 Şubat’taki tavrına göre oluşturulmuş.
Yani, ayrıntıda yapılmış olsa da, esasta hata yapılmamış.
En büyük, temel hata ‘darbe hesabı’ gütmekle yapılmış ve zaten ‘Balyoz Darbesi’ gerçekleşmemiş.
TSK bünyesinden ‘kirli çamaşırlar’ bugünlerde ortaya döküldüğünde, en doğru sözü Rifat Hisarcıklıoğlu söyledi. “Askeri darbe, vatana ihanettir” dedi.
Bu cümleyi, aynı cümleyi, bugünlerde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ çıkıp söylediği an, Türkiye’nin önü ardına kadar açılacaktır.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT