Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

Yazarın Tüm Yazıları >

Altın vuruş

01 Ağustos 2010 Pazar 17:20A+A-

İnegöl ve Hatay’da olanları analiz edenlerin çoğu ya provokasyonu gerekçe gösteriyor ya da demokratik açılımın düzgün yürümediğinden mütevellit sorunlar yaşadığımızı. Kimi de terör örgütünün yüreklendirildiğini, olayların bu yüzden çıktığını. Hepsi doğru.
Doğru: Demokratik açılım doğru yürümedi, ama her halükârda önemli mesafeler kaydedildi; tüm hatalara rağmen, “Kürtler” ilk kez başrole çıktılar. Şikâyetlerini, taleplerini, gördükleri işkenceleri anlatabilmek ve ifade edebilmek için bir fırsat elde ettiler. Hem de ellerine silah almalarına gerek kalmadan. Bu durum herhalde vaktiyle aynı şeylerin sekizde birini ifade edebilmek için dağa çıkmış olanlarda sitemle karışık bir öfke yaratmıştır, demokratikleşme ve terörün yüreklendirilmesi arasındaki ilintide bu etmenin de tesiri var.
Doğru: Şartlar, terör üzerinden Türkiye gündemini belirlemeye çok müsait. Tutuşmaya hazır fitillerin olduğu yerlerde provokasyon, bir siyaset yapma biçimi olarak tezahür eder. İçinde bulunduğumuz şartlar, referandum arifesi zemini, hükümetin ülkeyi yönetemediğini kanıtlamak isteyenlerin “köprüden önceki son çıkış” şansıdır. Bunu tepe tepe kullanacaklar. Ülke gerçekten yönetilemediği için mi? Hayır, bir parça demokrasi, bir parça şeffaflık geldiği ve bu hali bile çok fazla endişe yarattığı için.
Bir örnekle açıklayalım.
“Altın vuruş” tabirinin sadece ilk anlamını biliriz. Yüksek doz eroin alarak yaşama son vermek. Ama işin operasyon kısmını ilgilendiren bir anlamı daha var.
Şehrin emniyet müdürü, “Artık kimse uyuşturucu satamayacak” dedi ve narkotik
şube müdürlüğü eliyle büyük bir operasyon başlatıldı diyelim. Birçok irili ufaklı çete düşürüldü, baskınlarda pek çok eroin yakalandı. İşler iyi gidiyor, azar azar ve fakat
tam gaz. Derken “tutuklanmaması gereken bir uyuşturucu baronu” içeri alınıyor. Sağlam yerlerle dirsek teması olan... Sokaklarda sözü geçen, selamını almayanın bunu kellesiyle ödediği bir şahıs. Tutuklanması bile büyük risk taşıyan adam sorgulandıktan sonra da bırakılmıyor. Peki ne oluyor dersiniz? İçerideki baron, sokaklardaki adamlarına haber salarak piyasaya bol miktarda, gramajları ve içerikleriyle oynanmış eroin paketleri çıkarılmasını emrediyor. Sağda solda birçok genç sözde “altın vuruş” yapmışçasına ölü bulunuyor. Ve medya, emniyet müdürüne, narkotik şube müdürüne yüklenmeye başlıyor: Polis uyuyor mu? Emniyet dedik taş çıktı! Gençlerimiz eroin batağında, şube müdürü okey masasında! Çocuklarımızın canı Allah’a emanet!
Vs. vs. Yıpratma, hırpalama ve derken uyuşturucu operasyonu duruyor.
Asıl altın vuruşu, içeriye alınmaması gereken adamı tutuklayan amir yapmış
oluyor. Yerinden oluyor. Kimsenin trafiğine çomak sokmayalım, kimsenin kurulu düzenini bozmayalım, gelen ağam giden paşam olsun dese başına hiçbir şey gelmeyecekti. Tanıdık değil mi?

ÜLKE YÖNETİLEMİYOR MU?
Demokratik açılım diye ortaya çıkmamış olsa, bir avuç liberal ve demokrat dışında
kimseler bu iktidara “Vay neden açılım yapmadın” demeyecekti, Kürtler adına siyaset yapanlar bile... Zira onlar da, sorunun çözülmemesine fazla alışmış olmanın rehavetiyle ya bize ihtiyaç kalmazsa hesapçılığının arasında kaldılar.
İrtica artık satmıyor, terör de biterse gücümüzün, tahtımızın, apoletlerimizin hali nice olur acep diye düşünenler de vardı tabii. Bazı sorunlar kolay kolay çözülmez. Bazen zamana bırakmak en doğru yol olabilir. Fakat sorunun çözülmemesi üzerine mutabakatlar, şebekeler inşa ediliyorsa, en hafifinden psikolojik eşgüdüm sağlanarak bu düzen üzerinde uzlaşmaya varılıyorsa, o kötü. Kötü, çünkü birileri çıkıp “bir deneyelim” dediğinde, bütün uzlaşımlar sarsılıyor. Denemek isteyeni “altın vuruş” ile çökertmek istiyorlar. Bu ülke artık yönetilemiyor diyorlar.
Ülke yönetilemiyor değil. Eski kirli mutabakatlar çözülüyor, sorunları dondurup deep freez’e atarak, ihtiyaca göre az az çözdürüp üzerinden nüfuz edenlerin düzeni bozuluyor.

HABERTÜRK

YAZIYA YORUM KAT