1. YAZARLAR

  2. Sibel Eraslan

  3. Ali Bardakoğlu’na teşekkürler...
Sibel Eraslan

Sibel Eraslan

Yazarın Tüm Yazıları >

Ali Bardakoğlu’na teşekkürler...

07 Aralık 2009 Pazartesi 02:13A+A-

Diyanet İşleri Başkanımız Sn.Ali Bardakoğlu’nun “kadınların daha rahat şartlarda ibadet etmesine uygun cami mimarisi” üzerinde çalıştıklarını duymak hepimizi çok sevindirdi...

Uzun yıllardır pek dile getirmediğimiz bir sorundur bu... Kadınların günlük şehir hayatının içinde giderek artan sorumlulukları, kadın ve ibadet konusu üzerinde ciddi yeni ihtiyaçlara sebep olmuştur. Çalışma hayatı, ekonomik yükümlülükler, şehir yaşamının zorladığı trafik ve nüfus yoğunluğu gibi sebeplerle, erkekler için konuşlandırılmış şehir mimarisi, hepimizi cidden zorlar hale geldi...

Mütedeyyin Kadın denince ilk akla gelen şey, çalışma hayatında yaşadığımız kılık kıyafet sorunu olageldi bugüne kadar. Kamusal alanda yaşanılan kılık kıyafet yasaklamaları ile kırk yıldır meşgulüz. Ama bu devasa sorunun arkasında kalmış ve henüz dillendirilmemiş başka dertlerimiz de var... Mesela, “dinin direği” olduğunu küçük yaşlarımızdan beri öğrenegeldiğimiz; Namaz... Şehir hayatı içindeki çalışan kadının, öğrenci, hasta, yolcu da olabilir bu kadın, günlük namazını kılabilmesi, hakikaten çok zorlaştırılmış bir mevzudur. Pek çok ofis ve kurumda mescit veya namaz odası olmadığı için, yakın yerlerdeki ulu camiler veya mescitler kullanılmaktadır. Özellikle işyerlerinin kombine bir şekilde dizayn edildiği merkezlerdeyse, büyük camiler hayli uzak olduğu için, küçük ve derme çatma mahallerdeki namaz kılma telaşı, adeta cinsler arası bir yer kapma mücadelesine dönüşmekte, hatta en pratik şekliyle gazete üzerinde namaz kılmaya dönüşmektedir çözüm... Tahmin etmekte zorlanmayacağınız üzere, bu yer kapma yarışmasını da çoğu kez erkekler kazanmaktadır. Namaz sırası bekleyen kadınlaraysa, burada ne aradıklarını soran bakışlar eşliğinde en iyi yüreklisi “hasbünallah, hafezanallah, sübhanallah” şeklinde başlayan tenkitlerin diğer ucu, kadınların sosyal hayattaki varlığını bir tür kıyamet alameti veya fitne olarak gören söylemlere kadar yaslanabilmektedir... Daha geçenlerde Sultanahmet Camii’nde namaz kılmaya çalışırken (nasıl bir şeydir bu; namaz kılmaya çalışmak?) iki yaşlı amca birbirine şöyle diyordu yüksek sesle: “Dünyanın sonu geldi azizim, her yerde bu kadınlar, her yerde bu kadınlar”... Oysa zaten kadınlara ayrılmış o daracık mahalde namazınızı kılmaya çalışıyorsunuzdur...

Kadınlar olarak, evet, namaz kılmaya çalışıyoruz...

Geçen hafta tefsir dersimizde “cennet ayetleri”ni çalışırken, Müslümanların huşu içinde namaz kılmaları bahsi hepimizi derinden etkiledi. Mü’minun Suresi 2. ayet: Onlar ki namazlarında huşu içindedirler diyor. Huşu’yu, makbul namazın rükünlerinden sayan bu ayet karşısında insan kendi kendini gözden geçirmek zorunda kalıyor. Huşu, derin saygı ve kulluk bilinci gerektiren, kalbi ve düşünceyi kulluğu odaklayan bir hal... Sadece bedenî değil, ruhanî bir hal... Huşunun alametlerini; başın eğik, gözlerin secdeye inik, sesin alçaltılmış halleriyle anlattı Fatma Kutluoğlu... Namazı yine aynı surenin 6. ayeti doğrultusunda “muhafaza etmekten”, “namaza devam etmekten” söz etti...

Açık, apaçık bir kulluk görevidir namaz... Ona huşu içinde yaklaşıp, arınmak, sekinete kavuşmak, Rabbani huzura vardığının bilinciyle riayet etmek... Ne kadar mümkündür şehir hayatının keşmekeşinde? Ya sıra kadınlara gelince, iş daha da sarpa sarıyor...

Peki kadınların dışarı çıkması ve mescide gitmesi zannedildiği gibi bir ahir zaman problemi midir? Yani modern bir sorun mudur, kadınların camiye gidip gitmemeleri konusu? Sonradan bid’at olarak çıkarılmış bir fenalık, bozulma emaresi, ahlak kaybı veya fitne çıkarıcı bir müptezellik işi midir kadınlar için namazı camide kılma konusu?

Medine’deki Mescit’e “Kadınlar Kapısı” (babün nisa) açılması talimatını veren kişi Hz. Resulullah’tır (sav). Kadınlar, artan kalabalıktan dolayı Mescit’e giremediklerini, Efendimizin öğretisini rahatlıkla dinleyemediklerini şikayet etmişler, o da kadınlara kolaylık olması açısından bu girişi açtırtmıştır. Ne gariptir ki günümüzde, Medine’deki Mescit’in Kadınlar Kapısı’ndan dahi erkekler girmekte, kadınlar sokulmamaktadır...

Abdest ve tuvalet gibi ihtiyaçları görmekse hepten zordur kadınlarımız için. Ya uygun müştemilat yoktur veya erkekler için düşünülmüş mimaride kadınlar yana yakıla aransa dahi müsait bir yer bulamazlar...

Diyanet İşleri Başkanımızın kadınlara kolaylık ve katılım sağlayacak yeni sivil mimariden bahsetmesini sevinçle ve şükranla karşıladım... Rutubet kokulu izbe bodrum katlarından kurtulacağız demektir bu... Namazı kılmaya çalışan değil, namazı kılan kişi olabilmek hepimizin muradı!

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT