1. HABERLER

  2. HABER

  3. GÜNDEM

  4. Afganistan ve Suriye’den göçün sebebi Türkiye’nin dış politikası mı?
Afganistan ve Suriye’den göçün sebebi Türkiye’nin dış politikası mı?

Afganistan ve Suriye’den göçün sebebi Türkiye’nin dış politikası mı?

Haber Global'de Senem Toluay Ilgaz'ın moderatörlüğünde yapılan "Neden?" programında Afganistan'ın geleceği, Taliban'ın nasıl bir yönetim kuracağı ve Türkiye'nin Afganistan'a ilişkin nasıl bir vizyonu olduğu yönünde değerlendirmeler yapıldı.

24 Ağustos 2021 Salı 13:53A+A-

HAKSÖZ-HABER

İYİ Parti Genel Sekreteri Av. Uğur Poyraz, Gazeteci Necdet Saraç ve Avukat Aydın İşkur'un da katıldığı programda Kenan Alpay Türkiye'nin Afganistan'a NATO misyonu içinde gittiğini fakat orada Amerika, İngiltere, İspanya veya İtalya gibi işgalci ve katliamcı bir rol oynamadığını vurguladı.

"Türkiye emperyal bir politikayı, sömürgeci bir siyaseti icra etmedi"

Türkiye’nin NATO üyesi olduğundan hareketle Afganistan’da, Katar’da, Libya’da, Dağlık Karabağ vs.de emperyal bir güç olarak tanımlamanın doğru olmadığını belirten Kenan Alpay şunları söyledi:

“Türkiye'nin NATO üyesi olması yanlış bir şeydir, NATO'dan ayrılmasını isteriz. Ama Türkiye'nin NATO'dan ayrılması ile birlikte Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerle ilişkilerini nasıl tanzim edeceği üzerine de hesap yapmak mecburiyetindeyiz.

Siz sadece Türkiye'yi NATO üyesi olduğu için, NATO ile birlikte Afganistan'a gittiği için Amerika gibi İngiltere gibi Almanya, İspanya, İtalya gibi katil bir ülke pozisyonuna sokarsanız bunu yanlış bulurum. TSK bu ülkeye muharip bir güç olarak gitmediği için ne helikopterleriyle ne de uçaklarıyla şehirleri, köyleri, kampları bombalamaya girişmedi. 

Türkiye Libya'da, Dağlık Karabağ'da ve Katar'da emperyal bir siyaseti, sömürgeci bir politikayı icra etmedi. Aksine işgale ve askeri darbelere karşı bir rol üstlendi.

Bir ordunun bir bölgeye işgali, katliamı, darbeyi engellemek maksadıyla gitmesiyle bir başka ordunun işgali, katliamı, tehciri ve askeri darbeyi örgütlemek üzere gitmesini eşitlerseniz, aynı şemsiye altında toplarsanız bu en büyük mantık hatası, ahlaki ve hukuki açıdan da zulüm olur. Türkiye'nin Afganistan'da bulunma maksadı Afganistan'ı terbiye etmek veya Taliban'ı hizaya çekmek değildir, olamaz da.”

"Ensar-Muhacir kardeşliği" söylemini neden bırakalım?

Göç özelinde Ensar-Muhacir kardeşliği söylemine karşı hazımsızlık yaşayan, her fırsatta bunu aşağılayıp saldıranların basitliğine de dikkati çeken Kenan Alpay şunları ifade etti:

"Bir kere Türkiye’nin bir dostluk, bir kardeşlik bağı var. Bunu çok kolay bir biçimde geçiştirmemek icap ediyor. Bundan bahsettiğimiz zaman hemen arkadaşlar ‘Bırakalım o Ensar-Muhacir kardeşliğini filan’ diyor. Hayır! Biz bırakamayız efendim. Bırakmamalıyız da. Bıraktığımız zaman da Amerikan’ın ve bölgedeki diğer güçlerin kucağına affedersiniz düşmüş oluruz. Neden bırakalım ki? Neden Pakistan’la dostluğumuzu bırakalım? Neden Azerbaycan’la olan dostluğumuzu bırakalım? Neden Afganistan’la olan dostluğumuzu bırakalım? Biz mesela Kıbrıs’a ilişkin ‘Kıbrıs bize sürekli yük oluyor. Bırakalım orayı tek bir bayrak altında, tek bir çatı altında Kıbrıs Rum Cumhuriyeti olsun’ diyebilir miyiz? Kıbrıs’tan çekilmemenin sadece kardeşlik bağıyla, sadece tarihsel bağlarla, dil bağıyla, kültür bağıyla, din bağıyla ilgisi yok. Bunların hepsiyle, tamamıyla bir ilgisi var."

"Göç sorununu çözmek için göçü ortaya çıkaran faktörleri ortadan kaldırmamız lazım"

Afganistan özelinde Türkiye’ye yönelik göç meselesini Afganistan’daki acı arka plan ve Türkiye’nin dış politikasıyla birlikte değerlendiren Kenan Alpay şunları kaydetti:

“Dolayısıyla burada önerilen şey şu: Çok affedersiniz Türkiye adeta hadım edilmiş bir ülke olarak o sınırların içerisine çekilsin. Herhangi bir şekilde dünyanın hiçbir yerine dönük diplomatik, askeri, siyasi, stratejik bir faaliyette bulunmasın anlamına geliyor bu. Bunu savunan arkadaşlar meseleyi ‘Burada bir macera var’ söylemiyle dile getiriyorlar. Yani nereye gitsek orası bir macera, nereye yönelsek orası bir bataklık… İyi de kardeşim biz Amerika ya da Rusya gibi gelmiyoruz ki! Çin ya da İngiltere vs. gibi gitmiyoruz ki! Aradaki farkları görmek icap ediyor. Çünkü Türkiye eğer bölgesindeki barışı, düzeni, istikrarı inşa edemezse istediği kadar sınırlarında duvarları yükseltsin, engelleyemezsiniz. Adam gelmiş yüzbinlerce ton bomba atmış Afganistan’a. Sadece 2018 senesinde Centcom’un açıklamasına göre 7 bin ton bomba atıldı Afganistan’a. Tora Bora dağlarına atılan bombaların haddi hesabı yok. Düşünebiliyor musunuz; 2,5 trilyon dolardan fazla harcama yapılmış… Yani uçakların yaptığı sortiyi bilmiyoruz. Dolayısıyla arkada büyük bir acı, büyük bir yıkım bırakmış. Dolayısıyla böylesine büyük bir acının, büyük bir yıkımın olduğu ülkede insanlar kimi zaman insanlar uçağın kanatlarına tutunmaya çalışır, kimi zaman sınırları aşarak dağları ovaları aşıp buralara gelmeye çalışır,  kimi zaman başka bir şey yapmaya çalışır. Bu sebeple yani işgalin, katliamın, tehcirin, despotizmin üretmiş olduğu sorunlarla mücadele etmeden sürekli olarak diyoruz ki ‘göç sorununu çözelim.’ Zannediliyor ki Göç Bakanlığı diye böyle sihirli bir değnek var ve bu bakanlığı kurunca, orada birtakım profesyonel isimleri istihdam edince, Göç Bakanlığı da sınırlara yüksek duvarlar ve dikenli teller örülmesini öngörünce oh ne Afgan gelir, ne Suriyeli gelir, ne bir başkası gelir… Değil efendim! Bu insanlar sadece buraya gelmiyorlar. Ta İngiltere’ye, Kanada’ya ulaşıyorlar. Amerika’ya ulaşıyorlar. Şimdi bizim bunları makul, mantıklı bir biçimde görüp değerlendirmemiz icap ediyor. Yani göç sorununu çözmek için göçü ortaya çıkaran faktörleri ortadan kaldırmamız lazım.

"Haleb’i, Hama’yı, Humus’u Türkiye mi yıktı?"

Son olarak Muharrem İnce'nin dağıttığı incilerden yola çıkarak Suriyelileri memleketlerine göndermek üzerine ucuz siyasete yönelenleri eleştiren Kenan Alpay şu değerlendirmelerde bulundu:

"Birkaç gün önce Sayın Muharrem İnce bir konuşma yaptı. ‘Ben’ dedi, ‘Cumhurbaşkanı seçilirsem yapacağım ilk iş Gel kardeşim Esad, oturalım masaya şu adamları al diye konuşacağım.’ Esed’le biz konuşuyoruz, fıstık gibi davul zurnayı çalıyoruz ve gönderiyoruz! Nereye gönderiyorsun? Kimi gönderiyorsun? Nasıl gönderiyorsun? Bunları konuşmuyoruz. Nedenine gelince; şundan ötürü: Burada siyaset çok kısır, çok dar ve maalesef çok gündelik/aktüel bir meseleye hapsediliyor. Evet, Türkiye’de enflasyon sorunu var; yüksek oranda bir işsizlik sorunu var, geçim sorunu var; vergilerin ağır yükü sorunu var; kovid-19 ile ortaya çıkan sorunlar var; devletin şeffaf olmamasına ilişkin sorunlar var vs. Bunların hepsi doğru ama Suriye’deki savaşı Türkiye çıkartmadı ki? Kimyasal silahları Türkiye mi kullandı? Varil bombalarıyla Haleb’i, Hama’yı, Humus’u Türkiye mi yıktı? Hiçbir kimse Rusya’nın, İran’ın elbirliği yapıp koskoca Suriye’yi nasıl bir cehenneme çevirdiğine ilişkin tek bir cümle kurmuyor. Varsa yoksa AKEPE, AKEPE, AKEPE… Yani zannediyorsunuz gitmiş Tayyip Erdoğan Hama’dan, Humus’tan, Rakka’dan, Deyrizzor’dan ta Doğu Guta’ya kadar her tarafı yakmış yıkmış ve Suriyelileri de göçertmiş!”

 

HABERE YORUM KAT