1. YAZARLAR

  2. Ayşe Hür

  3. ABD'de 'fanatik' tehlike
Ayşe Hür

Ayşe Hür

Yazarın Tüm Yazıları >

ABD'de 'fanatik' tehlike

04 Nisan 2005 Pazartesi 05:44A+A-

Sosyolog Robert Bellah 1967 yılında Daedalus'da yayımlanan ünlü makalesinde Amerikan sivil dininin temel karakteristiğinin "egemenliğin halka değil, bazen örtük bazen de açık biçimde belirtildiği gibi aslında Tanrı'ya ait olması" olduğunu söylemişti. 'Sivil din' terimi ilk kez J. J. Rousseau tarafından 'Toplumsal Sözleşme'de kullanıldı, Alexis de Tocqueville tarafından ABD'ye taşındı. Buna göre sivil din, bir ulusun kendi hakkındaki kutsal inanışlarının kurumsallaşmış toplamıydı. Bellah'a göre Amerikan sivil dininin dört temel öğesi üstün bir varlıktan (Tanrı) söz etmesi; Amerikalıların 'seçilmiş bir ulus' oluşundan söz etmesi; kamusal söylem ve ritüellerde dinsel ima ve sembollerin egemen olması ve tarihsel olay ve metinlerin adeta dinsel metinlermiş gibi kutsallaştırılmasıdır. Bu söylemin G. Washington, R. Reagan, Martin Luther King, J. F. Kennedy, Bob Dylan, B. Clinton veya Bruce Springsteen'ın da içinde olduğu geniş yelpazede kullanılmasına bakılacak olursa, ABD sivil dini toplumun tüm katmanlarınca içselleştirilmiş durumdadır. Peki Amerikalıların -kelimenin sözlük anlamıyla- dindarlıkları hakkında ne söyleyebiliriz.

Dini derneklerde patlama
1831-1832 arasında ABD'de yaşayan Fransız düşünür Alexis de Tocqueville Amerikalıların dünyada gördüğü en dindar toplum olduğunu söylemişti. 1990-1993 yılları arasında yapılan Dünya Değerler Anketi'ne göre ABD; Nijerya, Polonya, Hindistan ve Türkiye'nin ardından ancak 5. gelebildi ama 1999'da Amerikalılara Tanrı'nın ya da evrensel başka bir varlığa inanıp inanmadıkları sorulduğunda yüzde 86'sı Tanrı'ya, yüzde 8'i ise evrensel bir varlığa inandığını söyledi. 2003'te kısaca Tanrı'ya inanıp inanmadıkları soruldu, cevap yüzde 92 ile 'evet' oldu. Bugün ülkenin en elit üniversitelerinde dine dayalı derneklerin sayısında patlama görülüyor. Örneğin Harvard'daki kulübün üye sayısı 1996-2000 arasında 250 binden 500 bine çıktı. Tüm Amerikan paralarında Tanrı'ya inanıyoruz (In God we trust) sözü basılıdır. Her 500 nüfusa bir rahip düşer, askeri teşkilatların rahip ordusu vardır, bazı eyalet hapishanelerinde din dersleri verilir ve Kongre'nin oturumları duayla açılır. Hatta İsveçli teolog Krister Stendhal'e göre "ABD'nin ateisleri bile dindar bir tonda konuşur!"

Doğru bilinen yanlışlar
Geçtiğimiz aylarda ABD mahreçli bir raporda Türkiye'nin 'tarikat haritası' çıkarılmıştı. Başka ülkeler hakkında bu tür haritalar çıkaran ABD'nin tarikat haritasını çıkarmak ise pek kolay değil. Çünkü ülkede çeşitli dinlerin bünyesinde gelişmiş onlarca mezhep, yüzlerce tarikat var. Dahası neredeyse her televizyon kanalında, her kasabada, her köşe başında özel cemaatini genişletmeye çalışan (ve elbette bol bol para toplayan) vaizleri görmek mümkün. Ancak ABD'de dindarlık konusundaki rakamları ihtiyatla ele almak gerekiyor. Bu 'dindar Amerikalı' retoriği muhtemelen insanların inançlı toplumlara duyduğu saygıdan yararlanmak için, gerçeklerin anketler, filmler, romanlar ve diğer kitle iletişim araçlarını kullanarak sistematik çarpıtmasına dayanıyor.
Bilindiği gibi ABD'de dinsel eğilimlerin ölçümünü 1946'dan beri özel kuruluşlar yapıyor. Örneğin bu tür araştırmaların uzmanı sayılan The National Opinion Research Center (NORC) ve The Gallup'a göre yetişkin nüfusun yüzde 52'si Protestan (110 milyon civarı) yüzde 24'ü ise Katolik (45 milyon civarı) olduğunu beyan ederken, kiliseye devam etme konusundaki sorulara "hafta en az bir kere" diye cevap verenlerin oranı yüzde 40'ı buluyordu (Yahudiler, Müslümanlar, Hindular ve diğer dinlere dahil olanları bu yazının dışında tuttuk). Bu rakamlar tartışılmaz gerçekler olarak her yerde kullanıldı. Ancak 1998'de Maryland Üniversitesi'nden sosyolog Stanley Presser önderliğinde beyana değil, kişisel günlüklere dayalı bir çalışma, kiliseye devam oranının yüzde 26'yı geçmediğini gösterirken Amerikalıların toplumsal onay kazanmak için kiliseye devam etme konusunda yalan söyleme eğilimlerinde artışa da dikkat çekti.
Aynı şekilde NORC ve Gallup'a göre ABD'ye özgü bir tele-rahiplerin (Televangelistler) yürüttüğü 220 televizyon programının izleyici sayısı yetişkin nüfusun yüzde 32'si, yanı 70 milyon kişi iken, bir başka bağımsız araştırmacı Sarah Diamond bu oranın sadece yüzde 6,2 (13 milyon kişi) olduğunu gösterdi. Ünlü Evangelist Billy Graham'ın oğlu New York Times yazarı Franklin Graham 11 Eylül'ün dinsel bağları artırdığını ileri sürmüş, en ünlü televangelist Pat Robertson saldırıyı ABD tarihindeki en büyük ruhani uyanış olarak kutsamıştı. Ama bu uyanışın New York şehir merkezi haricinde en fazla iki ay sürdüğü ortaya çıktı.

Evangelist: Müjdeciler
Gallup'un araştırmaları bile kiliseye devam oranlarının saldırıdan sonra yüzde 40'tan 47'ye çıktığını, ancak sonra 42'ye düştüğünü kabul etti. Geçen yıl ABD'nin en büyük kilisesi olan Roman Katolik Kilisesi, Boston'da 60 kadar kilisesini cemaat yokluğu yüzünden kapatma kararı alması da tablonun bir başka yüzüne işaret ediyor. Yine de, Tocqueville'in biraz alaycı biçimde söylediği gibi "Amerikalıların kalplerinin derinliklerini bilemeyiz" ama biçimsel bile olsa dinsel söylemin ortalama Amerikalı'nın hayatındaki yeri önemli görünmekte. Amerikan dindarlığı deyince aklımıza ilk gelen Evangelizme gelince, bu adı ilk kullanan kişi Reform hareketinin öncüsü Martin Luther'dir. Aslında Hıristiyan terminolojisinde liberal Protestanların ve Baptistlerin dışında kalan tüm Protestanlar Evangelist adını alır. Adı Yunanca'da 'müjde' anlamındaki evangelion'dan gelen bu mezhep dilimizde 'İncilci' olarak biliniyor. Bilindiği gibi ABD, Avrupalı Püriten yerleşimciler tarafından kuruldu. Püritenlik 16. yy sonu ile 17. yy başlarında İngiltere'de İngiltere Kilisesi'ni Katolikliğin kalıntılarından arındırmayı amaçlayan bir reform hareketinin adıydı. O dönemde Avrupa'da Protestanlara yönelik ağır baskılara dayanamayan bazı gruplar "Yeni Kudüs'ü bulmak için" Amerika'ya göç etmişlerdi.

Sanattan nefret ediyorlar
Püritenliğin en önemli özelliği Luther ve Calvin'in başlattığı "Eski Ahit'e yönelme" hareketini daha da radikal bir çizgiye götürmesi ve Eski Ahit'i yani Tevrat'ı neredeyse inançlarının tek kaynağı haline sokmaları oldu. Eski Ahit'teki kişileri, İsa'nın yansımaları olarak yorumlayan ortaçağ teologlarının etkisi altında kalarak, kendilerini "Tanrı tarafından seçilmiş", "yeni bir ülke sözü verilmiş" eski İsraillilerle karşılaştırıyorlardı. Sanattan ve eğlencenin her türünden nefret eden Püritenler iyi bir Hıristiyan olmanın yolunu Kitab-ı Mukaddes'te bulmuşlar, aradan kiliseyi çıkararak müminle Tanrı'yı karşı karşıya getirmeyi amaçlamışlardı. Nitekim R. Bellah'a göre bugün Amerikan sivil dininin sembolleri arasında Musevilerin Mısır'dan çıkışı, vaad edilmiş topraklar, yeni Kudüs, çarmıha geriliş, yeniden doğuş kavramları çok önemli yer tutar.
Bugün pek çok kişi Armageddon'u (doğrusu: HarMeggiddon) çabuklaştırmak için dünyayı ateşe atmaya hazır 70 milyon fanatik Evangelist'in olduğunu düşünüyor. Hakikaten de Eski Ahit'in ABD'deki yorumları kıyamet ve Mesih düşüncesine özel bir yer verir. İnanca göre, iradenin Tanrı tarafından çizilen kaderin dışına çıkamayacağını öngören Evangelistler, Armageddon'la yani 'iyi' ile 'kötü' arasındaki o efsanevi büyük savaşla gelecek olan kıyameti ve Mesih'in gelişini hızlandırmak için ellerinden geleni yapmaya söz vermişlerdir. Armageddon Kudüs'ün güneyindeki Kidron Vadisi'nde gerçekleşeceği varsayıldığı için Armageddon kavramı Bush'un Şaroncu İsrail'i neden desteklediğini açıklamakta kullanılıyor. Kendisini "Tanrı'nın kelamını dünyaya getiren adam"; WASP diye bilinen beyaz-Anglo-Sakson, Protestan Amerikalı'yı da "Tanrı'nın seçtiği halk" olarak tanımlayan Bush'un Evangelist gelenekten beslendiği açık ancak Evangelistlerin sayısı ne kadar konusu biraz tartışmalı.

Armageddon'u beklemek
Bu konuda ciddi çalışmalar yapan iki bilim adamı R.Stephen Warner ve J. Davison Hunter'dır. 1983'ten beri Gallup verileri üzerinde titiz çalışmalarıyla tanınan Hunter'a göre bugün ABD'de yaşayan Evangelist sayısı, Evangelizm'i nasıl kavramlaştırdığımıza, yani hangi kriterlere göre tanımladığımıza bağlı olarak yetişkin nüfusun yüzde 5'i ile yüzde 46'sı arasında değişiyor. Bu kriterlerden birincisi İncil'e doktriner düzeyde yapılan dört ayrı vurgudur. Ana hatlarıyla, bunlardan birincisi ilahi kurtuluşa İsa'ya iman ederek varılacağına inanmak, ikincisi 'yeniden doğuş'un mümkün olduğuna inanmak, üçüncüsü İncil'in müjdeci misyonuna inanmak, dördüncüsü ise İncil'in metin olarak yanılmazlığına inanmaktır.
İkinci kriter, ayin usullerine ilişkindir. Buna göre Fundamentalist, Karizmatik veya Pentekostal ve Evangelikal (ki bu Evangelist'ten ayrı bir terimdir) olmak üzere üç ayrı akım vardır. Son kriter ise bu tarikatların hangi gelenekten (Evangeliskal Protestanlar, ana akım Protestanlar, vb.) doğduğuna bakmaktır. Bu üç kriterin kesişim kümesini araştıran Hunter'ın bulgularına göre doktrinin dört unsuruna da inanan ve pratikler açısından Evangelist ekolden olan ve Evangelikal Protestan gelenekten gelenlerin ABD'nin yetişkin nüfusuna oranı yüzde 5'dir, ki bunlara 'fanatik Evangelist' adını takabiliriz. Eğer doktrinin dört unsuruna inananlar esas alınırsa, Evangelistlerin oranı yüzde 14 olur, tek bir unsur ele alınır, örneğin 'yeniden doğuş'a inanan kişiye Evangelist denirse oran yüzde 46'ya ulaşır ki, gazetelerde sıkça rastladığımız 70 milyon rakamı buradan çıkmış olmalıdır. (Geniş bilgi için: http://hirr.hartsem.edu/ency/evan.htm)
ABD'deki fanatik Evangelistlerin yetişkin nüfusun yüzde 5'ini oluşturması içimizi pek rahatlatmaz çünkü bunların en fanatiği ABD'nin en yetkili kişisidir. Başkan Bush'un 71 kişilik neo-cons (yeni muhafazakârlar)
ekibinin içinde fanatik Evangelistlerin bulunduğu bilinmektedir. Üstelik Evangelistler ABD'de en hızla büyüyen dinsel gruptur. Ancak Cumhuriyetçi Parti'nin başından beri Evangelist Protestan gelenekten beslenmesine ya da Başkan Bush'un bağnaz, hoşgörüsüz, aydınlanma felsefesine ve entelektüel düşünce biçimine düşman bir Evangelist olmasından hareketle ABD dış politikasını sadece Evangelist fanatiklerin biçimlendirdiğini söylemek gerçeği eksik kavramak olur. ABD'nin nasıl bir dünya tasarladığını anlamak için bu dinsel söylemin ikiz kardeşi olan 'Sınır Miti' ve Manifest Destiny (Kader İnancı) gibi sivil doktrinleri de iyi tanımak gerekir.

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT