1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. MALEZYA

  4. 300 Milyonluk Malay Dünyası Araştırılacak
300 Milyonluk Malay Dünyası Araştırılacak

300 Milyonluk Malay Dünyası Araştırılacak

Dünyanın güç dengesi Asya Pasifik'e kayarken, Türkiye'nin bölgeyle ilişkileri de gelecek açısından önem taşıyor. Bölgeyle ilgili araştırmalar yapmak amacıyla Osmanlı-Malay Dünyası Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi kuruldu.

14 Haziran 2016 Salı 12:26A+A-

Sümeyye Ertekin / Al Jazeera

II. Abdülhamit döneminde Malezya Sultanlığı'na hediye edilen cariyelerin torunları yıllardır Malezya Devleti'nin çeşitli kadrolarında görev yapıyor. Kimi başbakan oldu kimi bakan. Tıpkı hâlihazırdaki Savunma Bakanı Hişamuddin Hüseyin Onn gibi.

Osmanlı İmparatorluğu, çeşitli dönemlerde coğrafi olarak çok uzak olmasına rağmen, Malay dünyasını unutmamış. İşgale uğradığında askeri yardım göndermiş, kimi zaman da cariye göndererek akrabalık ilişkisi kurmuş. Malay dünyası da Osmanlı'nın zor dönemlerinde, Kurtuluş Savaşı sırasında topladıkları yardım paralarını Osmanlı'ya göndermişler. Pek bilinmeyen bu olaylar, artık akademik çalışmaların konusu olacak.

Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Malezya İslâm Üniversitesi ile birlikte Osmanlı-Malay Dünyası Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi kurdu. Merkez ilk olarak 2015 yılında Malezya’daki Uluslararası İslâm Üniversitsi’nde açıldı. 11 Nisan  2016’da İsanbul’da Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi’nde merkezin açılışı yapıldı. Merkezde üç yıl eğitim görecek Türk öğrenciler, ilk 1,5 yılı Malezya’da, Malay dünyasından gelen öğrenciler ise Türkiye’de geçirecek. Daha sonra da alan araştırmaları yapacaklar.

Merkez, Türkiye’de Malay dünyası ile Osmanlı arasındaki ilişkiyi araştıracak olması açısından bir ilk. Zira, Türkiye’de bu alanda çalışan insanların sayısı yok denecek kadar az. Türkiye, Malay dünyasına yabancı, onlar Türkiye’ye... Malay dünyası nedir? Malezya'dan mı ibarettir? Kimlerden oluşur? Osmanlı ile Malay dünyasının ne gibi ilişkisi oldu?

 
 
 

Merkezin müdürü Doç. Dr. Serdar Demirel, bu soruların cevaplarının yanısıra, geleceğe de ışık tutacak çalışmalar yapacaklarını söylüyor. Demirel, lisans ve yüksek lisansını Pakistan İslâm Üniversitesi'nde yaptıktan sonra 12 yıl Malezya’da kaldı. Uluslararası İslâm Üniversitesi’nde Temel İslâmî İlimler alanında doktora, öğretim üyeliği ve idarecilik yaptı. Serdar Demirel, Türkiye’ye dönünce iki üniversite arasında bir merkez açmaya karar verdiklerini anlatıyor. Neden bu bölümü açmaya karar verdiklerine değinirken, Türkiye-Malay dünyası ilişkilerinin tarihsel süreçteki çok bilinmeyen ilişkilerine, etkileşimlerine dikkat çekiyor. 

500 milyonluk Müslüman bir coğrafya

Malezya, 28 milyonluk nüfusa sahip bir ülke. Ancak Demirel, Malay dünyasının sadece Malezya’dan oluşmadığını, 300 milyonluk bir alanı kapsadığını hatırlatıyor. Araştırmaların da bu alanda yapılacağını belirtiyor:

“Malay dünyası derken, özelde 300 milyondan, periferisi ile ele aldığımızda 500 milyondan bahsediyoruz. Büyük bir dünya var aslında. Malay Dünyası; etnik ve dilsel zenginliğine rağmen, tarihsel olarak geliştirdikleri dini, toplumsal, kültürel ve ekonomik ilişkiler ağı nedeniyle aynı kültür ve medeniyet içerisinde ele alınan geniş bir coğrafyayı ifade eder. Bu coğrafyanın sınırları Borneo Adası, Filipinler’in ve Tayland’ın güneyi, Malezya ve Endonezya devletleri sınırlarının ötesinde, Sri Lanka, Madagaskar ve Güney Afrika’ya kadar uzanan 300 milyonluk geniş bir coğrafyayı kapsar. Meselâ Endonezya nüfusu 270 milyon. Endonezya’nın yarısına yakınını Malay kültürü, Malay Müslümanları diye tanımlayabiliriz. Diğerleri de öyle. Dolayısıya burada geniş bir periferi de mevcuttur. Biz hangi ülkelerden bahsediyoruz? Endonezya, Malezya, Tayland, Singapur, Brunei ve Sri Lanka’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz. Ayrıca dünyada 1,6 milyar Müslüman'dan bahsediyorsak, bunun neredeyse üçte birine yakını orada ikâmet ediyor.”

Serdar Demirel, Malay dünyası araştırmalarının siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilere de katkı sağlayacağını söylüyor.
[[Fotoğraf: Sümeyye Ertekin]]

Serdar Demirel, Malay dünyası ile Osmanlı arasında dönem dönem yakın ilişkiler olduğundan bahsediyor. Ancak bu ilişkilere dair belgelerin arşivlerde durduğunu, sadece bir kısmının bilindiğini söylüyor. Demirel’e göre, Osmanlı ile Malay dünyası arasındaki ilişkileri Batılılardan öğrenebiliyoruz:

16. asırda Portekizliler, Malay dünyasına gidiyor, Endonezya’yı işgal ediyor. Orada bunlara karşı büyük bir mukavemet başlıyor. Osmanlı, oraya askeri yardım gönderiyor. Tarihsel süreçte bunun gibi örnekler bulmak mümkün. Yeter ki araştıralım. Batılılar bir yere işgal için gidince önce o bölgeyi tanımaları lâzım. Bir bakıyorsunuz birileri seyyah olarak daha farklı etiketlerle bilgi topluyor. Meselâ Portekizli meşhur tarihçi Fernando Mendes Pinto, 1556 yılına ait kapsamlı anlatısında Siam’da (Bugünkü Tayland) İslâm’ı yaymak amacıyla Mekke, Kahire ve İstanbul'dan gelen Türk ve Arap İslâm davetçilerinden bahsediyor. Hâlâ Malezya’da bazı yerel medreselerde Osmanlı usûlü din eğitimi veriliyor. Yani biz o dönemde o bölgeyle irtibatlıyız. Biz kendi arşivlerimizi, Malay arşivlerini derinlemesine incelediğimizde, kendimiz, kendi bakış açımızla bir çok bilgi ortaya çıkarabiliriz. Bizim ortak kimliğimiz var, bizi birbirimize bağlayan güçlü değerler var. Bizim o toplumla yeniden ilişkilerimizi sahih bir zeminde kurmamız lâzım. Bunun için de Osmanlı'yı da Malay dünyasını da çalışacak kişilere ihtiyacımız var.”

"Osmanlı torunu Malezya’da başbakan oluyor"

Serdar Demirel, Osmanlı ve Malay dünyası arasında ilişkilerde 16. yy’dan 2. Abdülhamit dönemine kadar çok fazla bilgi sahibi olmadıklarını söylüyor. 2. Abdülhamit’in İttihad-ı İslâm politikası çerçevesinde bir yakınlaşmadan söz ediyor ve Osmanlı’nın son dönemlerine ait hikâyeler anlatıyor:

“Malezya’da çok iyi bilinen ama Türkiye’de iyi bilinmeyen bir olay var. Abdülhamit döneminde saray içinde yetiştirilmiş iki Çerkes kızı cariye oraya genç yaşta gönderiliyor. Orada bürokrasi içi evlendiriliyor. Onlardan biri olan Rukiye hanım, genç olduğu için eşi vefat edince yeniden evleniyor. Üç evlilik yapıyor. Bu evliliklerden 11 çocuğu oluyor. Onun torunları Malezya bürokrasisinde başbakanlık, bakanlık gibi önemli görevlere gelmiş. Meselâ 1976-1981 yıllarında Malezya’nın üçüncü başbakanı olan Hüseyin Onn, onun torunudur. Hâlen de Savunma Bakanı olan Hişamuddin Hüseyin Onn da onun torunlarından. Malezya’nın çok önemli entellektüellerinden Seyit Nakıp El Atlas da bu hanımın torunlarından. Bu aile mensupları kendilerini Osmanlı torunu olarak görüyorlar. Türk olarak görüyorlar. Bunu bir gurur kaynağı olarak görüyorlar. Orada da öyle biliniyor. Yine Osmanlı’nın son dönemlerinde yapılan savaşlar sırasında oradan gelen para yardımları oluyor. Meselâ Kurtuluş Savaşı döneminde Selengor Eyaleti’ne bağlı Ululanka adında, İngiliz işgali altında, çok fakir, küçük bir kasaba var. Bu kasaba Osmanlı’nın zor durumda olduğunu duyuyor ve kasabada para toplanıyor. 79 dolarlık bir para bu. Sonra bu parayı oradaki İngiliz Vali'ye veriyorlar. O para Osmanlı’ya ulaşıyor. Onun makbuzu ise hâlâ arşivlerdedir.”

 

Osmanlı-Malay Dünyası Araştırma Merkezi nisan ayında FSM Üniversitesi bünyesinde açıldı. [Fotoğraf: FSM Üniversitesi]

 

 

Serdar Demirel, iki dünya arasında oluşturulan merkezin ortaya koyacağı bilgilerin Türkiye ile bu bölge arasında siyasi, kültürel, ekonomik bir çok alanda ilişkilerin geliştirilmesine de yardımcı olacağını söylüyor, bunun önemini de bir örnekle açıklıyor:

“Daha önceki cumhurbaşkanlarımızdan biri  Endonezya’ya ziyaret gerçekleştirecek. Ancak resmi ziyaret dışında orada kimlerle görüşüleceği konusunda ellerinde bölgeyi analiz edecek yeteri kadar bilgi olmadığını fark ediyorlar. Orası hakkında çalışmış biz uzman arıyorlar. Daha önce Malezya’da akademisyenlik yapmış bir hocaya ulaşıyorlar. O hocaya sehayat boyunca beyefendinin misafiri olarak ona danışmanlık yapmasını teklif ediyorlar. Hoca önce gitmek istemiyor. Diyor ki ben orada sadece hocalık yaptım, orayı çalışmış biri değilim. Daha sonra hoca gidiyor. Ve diyor ki, 'Benim çok yüzeysel bilgilerim onlar için derin bilgiler anlamına geldi. Kendilerine çok faydası oldu.' Buradan şu çıkıyor. O bölgeyi araştıran bilen uzmanlarımız olmadığı zaman siyasi, ekonomik, ticari ilişkiler geliştirmek de kolay değil. Beş milyar dolarlık ticaret hacmini 25 milyar dolara çıkaralım diyorsunuz ama çıkmıyor, çünkü iş birliği yapılacak alanlar çalışılmamış.“

ABD Başkanı Barack Obama, sık sık ülkesinin dış politikasında önceliği Pasifik’in alacağından bahsediyor. Serdar Demirel de bu bölgenin önemine dikkat çekerek dünyadaki güç dengesinin Asya Pasifik’e kaydığını belirtiyor. Demirel, buradaki ekonomik kaymadan Türkiye’nin istifade edebileceğine dikkat çekiyor.

“Orada büyük bir dünya var aslında. İktisadi olarak çok dinamik bir dünya, ürettiği yer altı zenginlikleri yer üstü zenginlikleri farklı bir kültür dünyası var. Şu anda dünyadaki güç kayması Asya Pasifik ülkelerine doğru yaşanıyor. Ortadoğu’daki siyasi ve askeri güç denklemi o bölgeye doğru kayıyor. ABD, Çin’i sınırlamak için oradaki ülkelerle bir takım iş birlikleri kuruyor. Türkiye güçlü bir ülke, onlar da Türkiye’yi yanlarında görmek istiyorlar böyle bir durumda. Çünkü kültür birliği var, din birliği var. Gelecek perspektifi yakın. Ama meselâ Türkiye’nin de onlara ihtiyacı var. Türkiye’nin de açılabileceği sırtını dayaybileceği müttefiklere ihtiyacı var. O bölgede kiminle ittifak yapabilir? Orası sizin doğal uzantınız zaten. Bu açıdan iki dünyanın da birbirine ihtiyacı var. Bunlar da hakiki bilgiler üzerine kurulabilecek ilişkiye dayanır. Şimdi bile bu merkezi duyan Malezyalı iş adamları bize ulaşıyor. 'Biz iş yapmak istiyoruz. Kimle ne yapabiliriz?' diye bize soruyor. Onlar buna çok hazırlar aslında.”

Serdar Demirel, merkezin zamanla bir düşünce kuruluşu gibi de çalışabileceğini ve iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunabileceğini belirtiyor.

HABERE YORUM KAT