1. YAZARLAR

  2. Hasan Ebu Talib

  3. 2011'in Türkiye'sine bakış
Hasan Ebu Talib

Hasan Ebu Talib

Yazarın Tüm Yazıları >

2011'in Türkiye'sine bakış

31 Aralık 2010 Cuma 23:27A+A-

2010 bitmeden Türkiye'nin yeni yılda mücadele edeceği birçok gösterge belirdi. Bir yandan Türk Dışişleri'nin İsrail ve Kıbrıs'ın deniz sınırlarını çizme anlaşmasına yönelik uyarıları geldi.

Diğer yandan Türk cumhurbaşkanının danışmanlarından Erşad Hürmüzlü'nün ülkesinin Ortadoğu'da Mısır'la rekabet etmediği, kahramanlık rolü oynamaya çalışmadığı ve hiçbir ülkenin iç işlerine karışmaksızın Türkiye'ye belirli sorumluluklar öngören coğrafik zorunlulukları dikkate alarak roller aradığı yönündeki güvenceleri geldi. Üçüncü gösterge ise Selçuk Üniversitesi'nin 'Yarın oyunu kime vereceksin?' başlığıyla yaptığı ve Haziran 2011'de yapılacak seçimlerde halihazırdaki siyasî dengenin süreceğini gösteren anket sonuçları oldu.

İşin aslı bu gelişmeler 2010'un bilançosunun önemli parçası olduğu kadar yeni yılda beklenen bilançoyu da bir nevi yansıtıyor. Zira birçok Ortadoğu sorununda artan Türk rolü sadece kazanımlara yol açmadı, Türk siyasetinin bölgedeki esaslı güçlerle sorunlarını etkiledi. Bu kazanımlardan biri de Arap kamuoyunun İsrail küstahlığına karşı ilave bir kredi olması itibarıyla Türk rolünü kabul etmesiydi. Ne var ki dış saha büyük sorunlar ve yükler taşıyor. Türkiye geçen yıllarda kendisi ile diğer ülkeler arasındaki sorunları ve çekişmeleri sonlandırmaya başladı, komşulardan biri ile diğer taraf arasında yaşanan gerginliğin kaynağını bitirmek için birkaç girişimde bulundu. Bu politika sıfır sorun politikası olarak biliniyor. Fakat sonuç öyle olmadı. Kıbrıs (Rum kesimi) ile İsrail arasındaki deniz sınırı etrafında doğan anlaşmazlıklar Filistin sorunuyla ilgili Türk-İsrail anlaşmazlığının göstergelerinden biridir. Türk siyaseti 2009 başında Gazze'ye yönelik İsrail saldırısına karşı aldığı ve Arap kamuoyunun geniş desteğini kazandığı sözlü sert tutumlarının İsrail'e Gazze ablukasında geri adım attıracağını düşündü. İsrail'in Türk aktivistlerin mayıs sonunda denizyoluyla ablukayı delmek için organize ettiği özgürlük kafilesine yönelik saldırgan misillemesi ve dokuz Türk'ü öldürmesi, Türkiye-İsrail ilişkilerinde dönüm noktası oldu. Ortadoğu ülkeleri arasındaki ilişkilerin süreçlerinde değişiklikler yaşandı.

Gözlemciler, İsrail-Yunanistan ilişkilerinde niteliksel bir gelişme gözlemliyor. Yunanistan, Arap ve Filistinlileri destekleyen tutumları ve İsrail tutumlarını eleştirmesiyle biliniyordu. Bu niteliksel gelişme yeni Türk rolünün kabul edilemez olduğuna dair Atina ve Tel Aviv'den bir çifte mesajdı ve ikili yanıtı gerektiriyordu. Yunanistan, İsrail savaş uçaklarının kendi hava sahasında eğitim yapmasını kabul etti. Ayrıca iki ülke arasında ekonomi, turizm, askeri ve güvenlik alanlarında ilişkilerin etkinleştirileceği ilan edildi. Ayrıca Yunanistan ve İsrail'e güçlü ilişkilerle bağlı Kıbrıs (Rum) ile deniz sınırlarının çizilmesi anlaşması güçlü uyarılarda bulunan Türkiye'yi kızdırdı.

Bu tür gelişmeler Türk taleplerine uymayan bölgesel çevrenin işaretlerinde değişim anlamı taşıyor. Türk siyasetinin İsrail'in saldırgan politikalarına toslamadan önce Batı'nın ve ABD'nin Türkiye'nin yeri rolüne bakışı olumluydu. Türkiye, Arap ve İslam dünyasına laik fikirlere, Batı'yla uzlaşıya inanan ve İsrail'le stratejik ilişkilere tutunan bir model sunuyordu. Şimdi ise Türkiye'nin büyük hedefleri açısından sonuç farklı görülüyor. Türkiye, İsrail'le siyasî mücadelede direkt unsur oldu ve yeni göstergeler bu mücadelenin Ortadoğu'da korkunç petrol ve gaz rezervlerinin bulunduğu deniz sınırlarıyla ilgili başka aktif alanlara taşınabilir. Aynı durum Türkiye'nin Amerikan karar alma organlarındaki yeni imajına uzanıyor ve bu imajın olumsuz olduğu söyleniyor. Bir başka ifade ile Türkiye'nin imajı sarsıldı ve bölgeye hakim olması istenen model değil artık. Türkiye'nin Batı'yla nükleer programı krizine siyasi çözüm bulmanın öncelik olması açısından İran'ı destekleyen tutumları ve yaptırım mantığını reddetmesi bu kanıyı güçlendirdi.

Burada önemli olan 2010'un sıfır sorun politikasının büyük sorunla karşılaştığıdır. Türk siyaseti için en iyisi Ortadoğu gibi çözümsüzlükler ve sorunlarla dolu bir bölgenin işlerinde mutlak kahramanlık yanılgılarının kurbanı olmaması. Acaba yeni yıl Türkiye için beraberinde bir dizi sorun mu taşıyor? ABD nezdindeki olumsuz imajı nasıl düzeltecek ve Ortadoğu'daki yeni koalisyonlarla nasıl mücadele edecek? Arap çekişmesinin çözümünde nasıl etkili rol oynayacak? Büyük sorular yeni yılın yanıtlarını bekliyor. Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Ahbar El Arap, Mısırlı yazar, 29 Aralık 2010

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT