1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. "15 Temmuz, Müslümanlar Açısından Bir Travma ve Bardaktan Taşan Son Damladır!"
"15 Temmuz, Müslümanlar Açısından Bir Travma ve Bardaktan Taşan Son Damladır!"

"15 Temmuz, Müslümanlar Açısından Bir Travma ve Bardaktan Taşan Son Damladır!"

Özgür-Der Çorum Şubesi'nin 2017-2018 Dönemi ''15 Temmuz Sonrası Müslümanların Görev ve Sorumlulukları'' üst başlıklı seminerler dizisinin ilki gerçekleştirildi.

27 Kasım 2017 Pazartesi 16:20A+A-

''İslami Kavramların Önemi ve Hayatımıza Yansımaları'' konulu seminerde;

-İslami Kavramlar Hayatımızı Ne Ölçüde Belirliyor?

-Kulluk, İbadet, İtikat, Cemaat Kavramlarının Değerlendirilmesi

-15 Temmuz sonrası yaşanan kavramsal erozyon ve yansımaları

-Kavramların hayatımıza yön verebilmesi için neler yapabiliriz? alt başlıkları ele alındı.

Dernek seminer salonunda gerçekleştirilen programı Ömer Bayram ve Av. İbrahim Güleç sundular.

Kavramlar hayatı anlamada en önemli araçtır

İlk sözü alan Ömer Bayram, öncelikle kavramların hayatı anlamada en önemli rolü üstlenen ve görüşlerimize şekil veren kelimeler olduğunu, birbirimizle olan iletişim, düşüncelerin ortak ifadesi ve inanç-fikir farklılığı olan bireylerin birbirlerinden ayrılması açısından önemli bir yere sahip olduğunu belirtti. Her düşünce ve inancın kendisini en doğru ve anlaşılır olarak ancak kendi kavramları ile ifade edebileceğinin bir gerçek olduğunu söyleyen Bayram, sunumunun devamında şunları vurguladı:

‘’Kuran’ı daha iyi anlayıp hayatımızın merkezine koyabilmemizin ilk ve en önemli adımı doğru kavramlarla düşünce dünyamızı inşa etmemizdir. Kavramlar hakkında doğru bilgiye sahip olmazsak kuranı anlamamız güçleşir. İslam’ın toplumdan ve hayattan dışlanması ve vahiyle olan irtibatımızdaki kopuşlar nedeniyle kavramlardan uzaklaştık. İslam sürekli gündemimizde ancak kavramlar arka planda kalıyor veya anlamları daraltılıyor. Biz kavramları kullanmayıp, onlara sahip çıkmazsak başkaları seve seve bunları kendi emelleri için kullanırlar. Malik Bin Nebi’nin söylediği gibi: Ya biz Müslümanlar kendi toplumumuzda değişimi kendimiz gerçekleştireceğiz. Ya da değişim bize çağın zorunluluğu olarak dışarıdan gelecek.’’

Konuşmasında ulus, ulus devlet, demokrasi, laiklik gibi kavramların batılı paradigmaya ait olduğunu ve doğa üzerinde mutlak hâkimiyet kurma ihtirasına dayandığını belirten konuşmacı, bunları İslami kavramlarla kullanmamamız gerektiğini ifade etti. Sunumuna itikat, kulluk, ibadet ve cemaat kavramlarını ele alarak devam etti. konuşmacı özetle şunlara değindi:

Cemaat ise bir fikir ve inanç etrafında bir araya gelen insanlar topluluğuna verilen addır. İslam’da cemaat İslam Ümmet’i topluluğunu ifade eden bir kavramdır. Kitabın bütününe baktığımızda Rabb’imiz bizden birlik olmamızı, ben değil biz bilinci içerisinde hareket etmemizi emrediyor. Oruç, namaz, hac gibi teknik olarak bireysel gözüken ibadetlerde dahi topluma yönelik kuşatıcılık ve cemaat olma sorumluluğu hep ön planda olmuştur.

Cemaat olmanın özellikleri nelerdir?

- Şura ve istişare esas alınmalıdır

- Peygamberin (a.s.) yaşamlaştırdığı ilkeler hayata taşınmalıdır.   

- Gönüllülük içerisinde, sorumluluk bilinciyle hareket edilmelidir.

- İş bölümünde liyakat esas alınmalıdır.

- Cemaat içerisinde ki şahsiyetler ahlaklı ve güvenilir olmalıdırlar 

15 Temmuz Müslümanlar açısından bir travmadır

15 Temmuz hadisesinin Müslümanlar açısından bir travma ve bardaktan taşan son damla olduğunu belirterek sunumuna başlayan İbrahim Güleç, hadisenin; ilahi hükümler doğrultusunda hayatlarını tanzim etmeyen, edemeyen Müslümanların halinin tezahüründen başka bir şey olmadığını belirtti.15 Temmuz’dan çıkarmamız gereken sonuçların önemine vurgu yapan Güleç şunları ifade etti:

‘’İçinde bulunduğumuz kötü durumun arka planında son yüz, yüz elli yılın uluslaşma ve işgal politikalarının, kültürel, siyasi, ekonomik ve askeri kuşatmaların olduğunu, bu hadiselerin mevcut duruma fazlasıyla katkı yaptığını belirtmek gerekir. Bu hadiseler çerçevesinde oluşan tartışmalara bakarsak durumu daha iyi anlayabiliriz. Ne olacak bu Müslümanların hali diye devamlı birbirimize sorduğumuz o can yakıcı sorunun cevabının çok büyük bir kısmı 15 Temmuz hadisesinde yatıyor aslında. Ne olacak bu Müslümanların hali sorusunun değil belki ama Müslümanların ne olmayacağının, ne hale gelmeyeceklerinin cevabı 15 Temmuz’da verilmiştir. 15 Temmuz hadisesi yıllardır ifade ettiğimiz çarpıklıkları, zaaflarımızı ortaya çıkaran bir turnusol vazifesi görmüştür. Hadiseden çıkarılacak çok ders var ama her zaman olduğu gibi bu hadiseden de ders almamakta direniyor ve FETÖ’nün geçmiş yıllarda çok sıkı bir din ve ahlak retoriğinden basbayağı dinsizlik ve ahlaksızlık üretmesi gibi biz de Allah korkusundan azade olarak dinimsi bir din dizgesi içinde dindar dinsizlik tecrübesini geliştirme yolunda hızla ilerliyoruz. Tevhidi esas alan, Allah’tan başka hiç kimseye kulluğa izin vermeyen, Allah’tan başka hiçbir otorite tanımayan İslam dininin mensuplarının ne hale gelmeyeceklerinin, en somut göstergesi 15 Temmuz’dur.’’

Müslümanlar olarak, kendimize ait olan kavramları hayatımıza tatbik etmediğimiz sürece sonuçlarının ne olacağını gördüğümüzü belirten konuşmacı, kavramları doğru anlamamız, hayatımıza doğru aktarmamız ve bunu yaparken de birlikte hareket ederek yapmamız gerektiğini vurguladı. Birlikte nasıl hareket edebiliriz, sorusunu cevaplandırmamız gerektiğini hatırlattıktan sonra ise şu hususlara değindi:

‘’Cemaat olmak için ilk önce selamlaşacağız, selamı aramızda yayacağız. Bizden başkalarına zarar gelmeyeceğini beyan edeceğiz. Hz. Peygamberin ifadesiyle “Müslüman, elinden ve dilinden başkalarına zarar gelmeyen kimsedir” düsturunun somutlaşmış hali olan selamı yine Hz. Peygamber’in tavsiyesi doğrultusunda aramızda yayacağız. O’nun gibi, Hz. Peygamber gibi tüm Müslümanların da “Emin” olduğunu beyan edeceğiz. Ama önce kardeş olacağız. Kardeşiz aslında, Allah “inananlar kardeştir” diyor çünkü. Ama biz kardeş olduğumuzu unuttuk. Bunu hatırlayacağız ve hatırlatacağız. Sadece bizim gibi düşünenlere değil, bizim gibi düşünmeyenlere de hatırlatmamız gerekiyor. Çünkü Allah, inananlar kardeştir diyor. Şu sendikaya üye olanlar, şu derneğe üye olanlar, şu partinin mensupları veya şu tarikatın müntesipleri demiyor. Hepimizi kapsayacak bir şekilde “inananlar kardeştir” diyor. Kardeşliğimizi yeniden tesis etmemiz gerekiyor. Kardeşliğimizi tesis ederken mutlaka bunun bir hukuku olmalıdır. Sadece kardeşlik için değil, her türlü iştigalimiz için mutlaka hukuku tesis etmeliyiz. Tabi bu sadece bana göre, bize göre veya ona göre değil. Güçlünün söz sahibi olduğu, güçsüzün söz söyleyemediği bir hukuk değil. Adil olan bir hukuku tesis etmez isek bırakın Müslüman olmayanlarla beraber nasıl bir toplum oluşturacağımızı, Müslümanlarla bile bir arada yaşama imkânımız kalmaz.’’

Program soru ve katkıların ardından sona erdi.

8-031.jpg

9-025.jpg

 

Haber: M. Yasir Bayram

Foto : Çağrı İslam

HABERE YORUM KAT

2 Yorum