1. YAZARLAR

  2. Faruk Beşer

  3. Unutturulan Toplumsal Bir Vacip; İtikâf
Faruk Beşer

Faruk Beşer

Yazarın Tüm Yazıları >

Unutturulan Toplumsal Bir Vacip; İtikâf

10 Temmuz 2015 Cuma 18:12A+A-

Ramazanın son günlerindeyiz, geç kalmış sayılırız ama kalan günler için ya da gelecek Ramazanlar için bir teşvik olması düşüncesiyle, bir dergiye yazdığım İtikâf yazısını buraya uygun ifadelerle özetlemek istiyorum.

İtikâf, Ukûf kökünden gelir. Sözlük anlamı saygı ve tazim amacıyla bir yerde durup beklemeyi ifade eder. Bir fıkıh terimi olarak ise itikâf, belli şartlarla mescitte Allah'ı zikretmek için beklemenin adıdır.
Bu çok önemli ibadet ne yazık ki, Türkiye gibi toplumsal yapılanması müslümanca olmayan ülkelerde unutulmaya yüz tutmuş sünnetlerdendir.

İtikâfta bulunana âkif denir. Bu kelime Kuranı Kerim'de yedi yerde geçer. İtikâf sünnet olmakla beraber Kuranı Kerim'de ondan bu kadar söz edilmiş olması onun sıradan bir sünnet olmadığını gösterir. Kurban da böyledir. Ona da Kuranı Kerim'de pek çok yerde değinilmiş olması onun da sıradan bir sünnet olmadığının işareti olsa gerektir. Onun için Ebu Hanife vacip olduğunu söyler.
Biz Kuranı Kerim'den öğreniyoruz ki, itikâf da aynen kurban gibi önceki dinlerde de vardı. Allah, Hz. İbrahim ve oğlu İsmail'den, tavaf edenler ve itikâf yapanlar için Beytullah'ı tertemiz tutmalarını ister (2/125). Hz. Meryem'in bir mihraba/mabede çekilip beklediğini bildirir (19/17, 3/37).

Denebilir ki, kurban nasıl fert için vacip düzeyinde bir sünnet ise, itikâf da toplum için vacip düzeyinde kifaî bir sünnettir.
Hz. Peygamber'in peygamber olmadan önce Hira Dağındaki mağarada uzlete çekilmesi ona özel ilk itikâf sayılabilir. Aslında bütün peygamberlerin hayatında böyle hazırlayıcı bir uzlet/itikâf dönemi vardır.

Mahiyeti ve Hükümleri
Tam bir itikâf Ramazanın son on günü ve oruçlu iken yapılan itikâftır, ama Allah'a ve O'nun şiarlarına/sembollerine tazim amacıyla O'nun beytinde/camide geçirilen her dakika, niyete bağlı olarak itikâf haline getirilebilir. Onun için kalan günlerimizin üçünde, beşinde, hatta birinde dahi itikâf yapabiliriz.

Allah Rasulü buyurur ki, “Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra da Allah'ı zikretmek için mescitte güneş doğuncaya kadar bekler, ardından da iki rekât namaz kılarsa bir hac ve umre sevabı kazanır”. Bu hadisteki beklerse ifadesi başka bir yerde itikâf yaparsa diye geçer. Şah Veliyyullah, işte Allah Rasulü'nün sözünü ettiği günlük itikâf budur der.
İslam'da ruhbanlığın kaldırıldığı bilinmektedir. Bununla birlikte Efendimiz pek çok hadisi şeriflerinde cihadı, bir yerde de mescitlerde Allah için beklemeyi ümmetinin ruhbanlığı, ya da ruhbanlığın alternatifi sayar.

Gazalî der ki: “Sadece niyetle ibadete dönüşen ve niyetine göre sevabı artan eylemler vardır, mesela mescitlerde Allah için oturup bekleme, yani itikâf çok niyetin sığdırılabileceği bir ameldir. İnsan bununla pek çok hayra niyet edebilir ve hepsinin sevabını alır. Mesela niyet eder ki, burası Allah'ın evidir, burada bulunanlar O'nun misafirleridirler, O'nu ziyarete gelmişlerdir. Ev sahibinin ziyaretçisine ikramda bulunmaması olmaz.

İkinci olarak bu bekleyişte, bir namazın ardından diğerini bekleme anlamı vardır. Bunun da Efendimiz, Allah'ın “ribat/rabıta yapın” (3/200) emriyle istediği şey olduğunu söyler.

Üçüncü olarak itikâf yapan gözünü kulağını ve diğer bütün azalarını günahlardan uzaklaştırmış olur. İşte itikâfın ruhbanlık ve oruç sayılmasının anlamı budur.

Dördüncü olarak mümin bütün himmetini, sırrını, fikrini Allah'a, O'nun zikrine ve O'nun sözlerini dinlemeye ayırır.
Beşinci olarak, böyle olan birisi, hadisi şerifte buyurulduğu gibi, Allah yolunda cihad etmeye denk bir iş yapmış olur.
Altıncı olarak, mescitte beklediği zamanlar için ilim elde etmeye ve onu camideki insanlara duyurmaya, onlara emribilmaruf yapmaya niyet etmekle de sevap alır.

Yedinci olarak mescitte Allah için yeni dostlar edinmeye, onları tanımaya sevmeye niyet eder.
Sekizinci olarak günahlardan kurtulmuş olmaya niyet eder ve bununla bir nevi hicret yaşamış olur…” (İhya, IV, 371 özetle). İtikâf yapan bütün bunları hesaba kattığında hepsinin sevabını alır.

İmam Rabbanî de bunu teyiden der ki:
“Bu Ramazanda arkadaşlarımı topladım ve onlara itikâfa girerken sünneti yerine getirmeden başka bir niyetle girmeyeceğiz dedim. Çünkü biz bir sünnete bağlılıktan bin hayır bekleriz, sünnet olmayan bin ruhbanlıktan bir hayır beklemeyiz, dedim”. Burada Sünnet, dinde aslı bulunan, bidat olmayan şey demektir.

Pazar günü de itikâfın hikmetlerinden söz edelim.

YENİ ŞAFAK

 

YAZIYA YORUM KAT