1. YAZARLAR

  2. Uğur Kömeçoğlu

  3. Şiddetin çarpıtılmış tarihi (1)
Uğur Kömeçoğlu

Uğur Kömeçoğlu

Yazarın Tüm Yazıları >

Şiddetin çarpıtılmış tarihi (1)

25 Kasım 2011 Cuma 04:02A+A-

PKK'ya ilişkin olarak dayatılan ve yine PKK tarafından üretilmiş kendi resmî tarih anlatımları var.

Basitçe ifade edersem, aslında deniyor ki; "Kürtler devletin baskı ve zulmü altındaydı, buradan kurtulmanın tek yolu insan öldürmekti". O zaman PKK'nın başlangıç momentinin derin devletin ülkedeki iç çatışmalarla daha ilgili olduğu bir dönemde bulunduğunu da hatırlamalıyız (70'ler). "Başka çıkış yolu olmadığı için silaha ve şiddete sarıldık, Kürtler bazı haklarını elde etmişlerse, bizim döktüğümüz kan sayesinde ve de ölüme yolladıklarımız sayesinde olmuştur, şimdi de böyle olacaktır" diyorlar. Bu tarih yazımının mitik bir anlatı olduğunu, yoğun çarpıtmalar içerdiğini aydınlarımız ve tarafsız tarihçiler ne zaman tartışmaya başlayacak çok merak ediyorum. Tartışma başlayamıyor, çünkü tartışması gereken aktörler şiddete "mesafe" alamıyorlar, PKK'nın geçmişi doğru düzgün anlatılmıyor ve bu mesafesizlik "... kendini demokrat, barışsever, solcu diye tanımlayan insanlar için de geçerli" (Yıldıray Oğur).

"Kürtler için başka çıkış yolu yoktu" iddialarına karşı çıkılmalı. Madem geçmişten böyle bahsediliyor, geçmişte ne olduğu iyi analiz edilmeli. Kan yolundan başka yol yoktu deniyorsa, tarih böyle çarpıtılıyorsa, PKK'yla ilgili başlangıçlar ve kökenler meselesi enine boyuna ele alınmalı. Kürtlerin mücadelesinde her zaman başka yöntemlerin olabileceği ve şiddet dışı yöntemlerin ortaya çıkamamasında PKK'nın başat rol oynadığı niye anlatılmıyor? 70'lerde sahneye çıkan PKK'nın yaptığı ilk iş ne olmuştur? Kan dökerek diğer Kürt oluşumları araziden temizlemek olmuştur. 70'lerin ikinci yarısında PKK'nın çıkarlarıyla derin devletin "örgütleri birbirine kırdırtma" çıkarı örtüşmüştür. Hadi PKK'yı çok basitçe derin devlet kurdurtmuştur demeyelim ama PKK'nın taşeronluk yaptığı ilk aktör 70'lerin derin devletidir veya bugün mahiyetini daha iyi kavradığımız devlet içinde etkili olan ulusalcı bir odak diğer Kürt oluşumları yok etsin diye bu örgüte "yürü" demiştir. Bu devlet hizbi "şartlar olgunlaştığı zaman", Kürt'ü Kürt'e kırdırtma sürecinden sonra, işini darbeyle taçlandırmıştır. Darbeyle üstüne inmediği tek aktör nedense Öcalan olmuştur. "PKK olmasaydı (yani PKK şiddete ve silaha başvurmasaydı) bugün Kürtler bu kazanımları elde edemezdi, mesele böyle rahatça konuşulamazdı" iddiasını gündeme getirenler, intihar bombacılarını kutsayanlar, PKK'nın sadece darbe öncesinde değil darbeden sonra da, kaç Kürt'ü öldürdüğünü niye anlatmıyorlar da "PKK olmasaydı..." diyerek Kürtleri uyutuyorlar? Bu çarpık yorum, psikolojik şiddet, endoktrinasyon ve sindirme yoluyla, o da bir kesime ve gençlere, tarihi farklı anlatarak kabul ettirilmiştir. Bu fikir, Kürtlerin büyük çoğunluğunun değil, daha çok BDP-KCK-PKK gölgesinde sosyalleşmiş aktörlerin fikridir. Bugün 18-20-25 yaşlarındaki gençlere bu tarih iyi anlatılmıyor. Öcalan ve ekibinin 1972'de bile aktif olduğu ortada. "Silah kullandıkları güne kadar itirazlar kimsenin umurunda değildi" yaklaşımı, özgürlükçü sayılan birçok aydının yaklaşımıdır. Bu dil PKK kökenine ilişkin her türlü çarpıtmayı içeriyor ve kan dökülmesini meşrulaştırarak ayrı bir şiddet arz ediyor. Mesafesizlik budur. Mesafesizliğin sebepleri sol ideolojilerin daha 70'li yıllardan aşina olduğu, farklı biçimleriyle iç içe geçtikleri, normalleştirdikleri şiddet olgusuyla ilişkilidir. Başka bir deyişle, bu konu birçok solcunun eleştirecek, karşı duracak bireyselliğe ve bağımsızlığa sahip olamadıkları "şiddet" fenomeniyle ilişkilidir. Daha başkasını pek düşünmek istemedikleri şiddet yöntemleriyle ilgilidir. Şiddet onlar için, sanki normal, sıradan, anlaşılabilir, göz yumulabilir, rasyonel, hatta desteklenebilir bir olguydu. Bu ülkede şiddet karşıtı toplumsal hareketlerin niye ortaya çıkamadığı incelenmelidir. Bugün gelinen noktada devrimci solcular kahir ekseriyeti itibarıyla anti-emperyalizm sosuna bulanmış, işler sarpa sarınca son kertede hep devletçi, güya tam bağımsızlıkçı, Stalinist laikçilikle iç içe yaşıyorlar. Şiddet örgütçüsü PKK karşısında alamadıkları tavrın sebebi çoktur, ama bir sebep de sol Ergenekon ve KCK arasındaki zihniyet yakınlığından bağımsız değildir. Bari güneydoğuyu (kafalarındaki) muhayyel güçlerden, güya faşizmden kurtaralım diye düşünen ve ruhen PKK-KCK çizgisine yakınlık hisseden, bazıları itibarıyla destekçi, en iyimser yaklaşımla sivil ölümlerine sessiz kalmayı tercih eden bazı solcular var bu ülkede. Ergenekon kıstırılınca, kara propagandaları için PKK-KCK-BDP'ye görev teslimi yapanlar da var. Görevi öpüp başına koyanlar dünden hazır zaten. Ayrıca Kürdistan devriminin Türkiye'ye bulaşacak yanları olacaktır diye düşünenler var. En özgürlükçüsü bile açık açık belirtmekten utansa bile yeri gelince, içten içe "ne yapalım bu Kürt solcularımız da böyle bir şiddet yöntemini benimsediler, dava aynı davadır" diye düşünebiliyor.

POZİSYON BELİRLEMEDE ŞİDDET AYRIMI

Yeni PKK çizgisi iyi bir turnusol kâğıdıdır. Saflar netleşecek. Şiddete soğuk bakmayanlarla şiddet karşıtları ayrışacak. Evet Türk solu, amaca giden yolda öldürmenin meşru olduğuna inandığı 70'lerde zirve yapmış bir paradigmanın içinden geliyor. Ama aradan 40 yıl geçmiş, PKK şiddetine karşı, ideolojilerinden bir an olsun sıyrılıp insan gibi, mertçe "yeter artık öldürdüğünüz siviller", "biz insanız, kan dökücü canavarlar değiliz" diyerek, neden vicdanlı Kürtler kadar sağlam bir silahlanma karşıtı ses çıkaramıyorlar biliyor musunuz? Neden bütün savunmalarını katledilen masumlar için değil de sadece yoldaşları için yapıyorlar, biliyor musunuz? Neden bu cinayetleri tepeden bir kukla oynatıcısı gibi örgütleyen bir hareketin uzantılarına, yani şiddet şebekesine yeterli derecede mesafe alamıyorlar biliyor musunuz? Çünkü içinden geldikleri o paradigma, yaşlısıyla genciyle kendilerine şunu fısıldıyor: "Devrimci kimse, onu destekle. Ezilen halka lâf dokundurtma. Silahlı mücadele veriyorsa, himaye et... Vicdanınızın sesini dinlemeye gerek yok. Paradigmatik çatı konuşuyor sizin yerinize..." (Halil Berktay) Evet Berktay gibi dönüp dönüp şiddetperver solun tarihine bakmalıyız ve PKK'nın gerçekte ne olduğunu yeniden yazmalıyız. PKK'nın kuruluş kongresi 1978, ancak belirttiğim gibi 1972'de bile örgüt aktiftir. Daha kuruluş aşamasında, 30-40 yıl önce örgütün stratejisinin nasıl tanımlandığına bir bakalım:

"... Kuzey Batı Kürdistan'da yaratılacak olan ulusal kurtuluş cephesinin çeşitli alanlarda geliştireceği ilişki ve ittifakları olacaktır. Her şeyden önce, Türkiye'nin anti-faşist devrimci demokratik hareketiyle ittifakını ve cephesini geliştirmek durumundadır. Türkiye'deki devrimci demokratik hareketle ortaklaşa bir iktidar savaşını yürütmek, Kürdistan devrimiyle Türkiye devriminin zamandaşlığını sağlamak, buna hem Kürdistan ve hem de Türkiye devrimi açısından özen göstermek gibi bir sorunu vardır..." (Kürdistan'da Örgütlenme Üzerine, s. 192-193) Evet, yıl 2011 olmuş ama şark cephesinde değişen bir şey yok. Berktay'ın ifadesiyle, "Bir de üstelik komünizmin tarihî yenilgisinden ötürü mutsuz ve müntekim [intikamcı]; dolayısıyla hırsını radikal Kürt hareketinin sırtından geçinerek çıkarmaya çalışan (İngilizcede piggy-back riding diyorlar) bir tür devrimcilik: Biz yapamadık ama bak onlar yapıyorlar; birileri şu devletin haddini bildirsin de oh diyelim. Ayrıca bir 'ezilen halk' ve 'ne yaparsa doğrudur' takıntısı; dolayısıyla 'haklı savaş' fetişizmi." "PKK olmasaydı..." diye düşünenlere "gerçekten de PKK olmasaydı, ne olurdu?" diye sormak ve başka türlüsünün olabileceğini hatırlatmak önemli. Geçmişte de başka türlüsü mümkündü, bugün de başka türlüsü için çok geç değil ama önce şiddet karşıtı seslerin yükselmesi lazım. Zira Kürtler 40 yıldır, tarih boyunca görmedikleri bir zulme maruz kalmıştır. Bu zulme vesayetçi derin devlet ve sonra JİTEM tek başına değil, meseleye devrimci halk savaşında zayiat olarak meşru biçimde yaklaşan PKK da ortak olmuştur. Derin PKK ve JİTEM arasında med-cezir olduğu konuşuluyor. JİTEM'le ilgili yargı sürecine BDP'nin niye kayıtsız kaldığı tekrar sorgulanmalı ve Ümit Fırat'ın son açıklamaları iyi okunmalı.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT