1. YAZARLAR

  2. Johann Hari

  3. Öteki 11 Eylül'ün Hayaleti Yeniden Latin Amerika'nın Üzerinde
Johann Hari

Johann Hari

Yazarın Tüm Yazıları >

Öteki 11 Eylül'ün Hayaleti Yeniden Latin Amerika'nın Üzerinde

05 Temmuz 2009 Pazar 03:57A+A-

Öteki, çok daha ölümcül olan 11 Eylül'ün hayaleti Latin Amerika'ya yeniden dadandı. Pazar sabahı bir tabur asker Honduras Başkanlık Sarayı'na doğru yola koyuldu. Demokratik yollarla seçilmiş olan Cumhurbaşkanı Manuel Zelaya'nın yatağının etrafını kuşatarak makineli tüfeklerini gırtlağına dayadılar.

Ona kalkması talimatını verip askeri bir uçağa doğru yürüttüler. Üzerinde pijamalarla Kosta Rika sahilindeki bir limana bırakarak, ona, onu özgür seçimlerde devlet başkanı olarak seçen ülkeye bir daha dönmemesini söylediler.

Generaller ülkedeki telefon şebekelerini, interneti ve uluslararası televizyon kanallarını kesti ve halka, görevi devraldıklarını bildirdi. Radyoda sadece rahatlatıcı ve boş müzikler çalıyor. Bakanlar tutuklandı ve tartaklandı. Halka, akşam saat dokuzdan sonra evden çıkmaları durumunda, vurulabilecekleri söylendi. Sokaklara akın eden protestocuların karşına tanklar ve gaz bombaları dikildi.

Latin Amerika halkı için bu, kendi 11 Eylül'lerinin bir tekrarı. 1973 yılının 11 Eylül'ünde Şili'de, serveti yavaş yavaş yoksul çoğunluğa bölüştüren barışçıl ve demokratik bir sosyalist olan Salvador Allende görevden alınmış ve intihar etmeye zorlanmıştı. Yerine, kendisini "faşist" olarak tanımlayan ve izleyen dönemde onbinlerce masum insanı "kaybeden" General Augusto Pinoşet geçti. Darbe Washington'da, Henry Kissenger tarafından tezgahlanmıştı.

Şili demokrasisinin icabına bakmanın resmi gerekçesi, Allende'nin "komünist" olmasıydı. Halbuki değildi. Öldürülmesinin sebebi, ülkenin servetini ve topraklarını, onlardan alarak kendi halkına doğru yönlendirmesi ve ABD'nin ve Şili'nin dev şirketlerinin çıkarlarını tehdit etmesiydi. Salvador Allende'nin dul eşi geçtiğimiz hafta hayata veda ettiğinde, başka bir çağın sembolü gibiydi. Bir kaç gün sonra ise darbe geri geldi.

Honduras, sadece yedi milyon nüfusa sahip küçük bir Orta Amerika ülkesi ama kendine has demokratik bir programa girişmişti. Zelaya 2005 yılında ülkenin yoksul çoğunluğuna yardım etme vaadiyle seçildi ve sözünü tuttu. Az paraya çok çalıştırmanın kabul edilemez olduğunu ve zenginlerin artık "kendi paylarını ödemeleri gerektiğini" söyleyerek asgari ücreti yüzde altmış oranında artırdı.

Ülkenin servetinin yüzde kırk beşini ellerinde bulunduran tepedeki üç beş kişilik seçkin takımı dehşete düştü. Eskiden Honduras'ı onlar, kendileri için yönetiyordu.

Ama bu serveti bölüştürme dalgası Latin Amerika'da büyük heyecan yaratıyor. Kenar mahallelerde, çamurdan ve paslı tenekeden yapılmış gecekondularla bezeli muhitlerin, petrol paralarının musluğunu kendi taraflarına doğru çeviren liderleri seçtikleri için, doktorlara, öğretmenlere ve süpermarketlere ilk defa olarak kavuştuğunu bizzat gördüm. Örneğin, nobel ödüllü ABD'li ekonomist Joseph Stiglitz'in çalışmalarına göre, Venezuella'da ülkenin en yoksul yarısının geliri Hugo Chavez'i iktidara seçmelerinden bu yana yüzde 130 oranında arttı. Çocuk ölümleri ciddi oranda azaldı.

Bir çok Latin Amerika ülkesinin bu örnekten ilham almasına şaşmamak lazım. Chavez'in Zelaya gibi insanlara rüşvet veriyor olması ya da beyinlerini yıkaması gibi kavramlar çok tuhaf.

Tepedekilerin, hak etmedikleri imtiyazları koruma kavgasını vermesi kaçınılmazdı. 2002'de, Venezuela oligarşisi, Hugo Chavez'in kaçırılmasını Bush idaresiyle birlikte planladı. Geri dönüşü, halkın kitlesel demokratik ayaklanmasıyla oldu. Şimdi aynısını Honduras'ta denediler.

Ancak asker-iş dünyası koalisyonu Batı dünyasının genelinde bir çok ahmakın coşkuyla tekrarladığı bir bahane/propaganda buldu. Generaller, demokratik yollarla seçilmiş lideri, demokrasiyi korumak için tutukladıkları iddiasında.

Bakın nasıl oluyor. Honduras'ın, 1982 yılında idareyi terk eden askeri dikta yönetiminin gözetiminde, oligarşi tarafından hazırlanmış bir anayasası var. Bu anayasaya göre, Cumhurbaşkanı sadece bir dönem görevde kalabilir. Orduysa, ülkedeki gerçek iktidar olarak kalmalarını teminen, daimi ve "bağımsız"dır.

Zelaye bunun demokrasinin önünde engel olduğuna inanıyordu ve halkın, yeni bir anayasa hazırlamak üzere bir kurucu meclis seçmek isteyip istemediğini görmek üzere bir referandum yapılmasını önermişti. Böyle bir gelişme askerin gücünü kısıtlayabilir, belki de, Cumhurbaşkanı'nın serbest seçimlerde tekrar aday olmasına sebep olabilirdi. Ancak Yargıtay, cumhurbaşkanlığı seçimiyle aynı yıl içinde bağlayıcı bir referandum yapmanın anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Zalaya da, bunun yerine, sadece kamuoyunu ölçmek üzere, bağlayıcı olmayan bir referandum yapılmasını önerdi. Bu, yasalara tamamıyla uygundu. Halkın kararından ödü kopan ordu silahlarıyla devreye girdi.

Ancak 1973'e, hatta 2002'ye oranla, ilerlemeler var. Allende ve Chavez'e yapılan darbeler CIA ve Beyaz Saray tarafından memnuniyetle desteklenmişti. Ancak bu kez; Barack Obama şöyle konuştu: "Darbenin yasal olmadığına ve Cumhurbaşkanı Zelaya'nın hâlâ Honduras'ın cumhurbaşkanı olduğuna inanıyoruz." Darbeyi "kokunç bir örnek" olarak tanımladı.

Tepkisi kusursuz değildi. Fransa ve İspanya'nın aksine, ABD, Büyükelçisi'ni henüz çekmedi. Latin Amerika demokrasileri için feci frenler işlevi gören Uluslararası Para Fonu'nu ve Dünya Bankası'nı destekliyor, Chavez'i yerden yere vururken ciddi şekilde yolsuz olan Kolombiya hükümetini güçlendiriyor. Ancak yine de, görevde olmaları durumunda şu anda "Hepimiz Honduraslı Generalleriz" nakaratını tutturacak olan Bush ve McCain'e göre önemli bir ilerleme.

Latin Amerika oligarşisinin en çirkin yüzü şimdi, kendi halkına ve demokrasiye nefretini gösterirken dünyanın karşında yapayalnız. Bir makineli tüfeğin ucunda tüm servetin kendilerine aktığı eski kıtayı korumaya çalışıyorlar. Bunun bedeline şahit oldum: bir kaç mil ötesinde Beverly Hills'e benzeyen mahalleler olmasına rağmen, kıtanın, koyu renk tenli, çöplerle beslenen çocuklarla dolu döküntü mahallelerde yaşadım.

Bu hafta sonu Zelaya, yanında Arjantin devlet başkanı ve Amerikan Devletleri Örgütü'nün başkanı olduğu halde, kendisine ait olan makamı almak üzere kendisini seçen ülkeye dönecek. Başarılı olup olamayacağı bize, döküntü mahallerdeki çocukların umut beslemeleri için sebep olup olmadığını ve en ölümcül 11 Eylül'ün dumanlarının sonunda bitip bitmediğini gösterecek.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT