1. YAZARLAR

  2. Mine Alpay Gün

  3. Ne kadar şehit, o kadar darbe…
Mine Alpay Gün

Mine Alpay Gün

Yazarın Tüm Yazıları >

Ne kadar şehit, o kadar darbe…

20 Temmuz 2010 Salı 08:31A+A-

Neredeyse bir hafta oldu. Genelkurmay sessiz. "Ordu içinde PKK'lı subaylar var" iddiasına henüz bir cevap yok.

Asıl üzüldüğüm, memleket medyası da haberi görmemezliğe çalışmakta.

Bir haftadır, öyle kuvvetli bir hayret nidası işitmedim.

Acaba olayın zaten vâkıfı oldukları için mi, herkes çok sıradan karşıladı?

Yoksa yıkılmaz tabu olan TSK ya söz söyleme cüreti bulamadıkları için mi?

Fakat namaz kılan subayın bile fişlenip, disiplinsiz davranışları görüldü gerekçesi ile ordudan jet hızı ile atıldığı bir süreçte.

Eşi başörtülü olan tek subayın orduda bırakılmaması için onca titiz davranılmasına karşın.

Ramazan oruçlarını bile saklayan inançlı evlatlarımız tespit edilmemek için, analarından emdikleri süt burunlarından gelirken.

PKK'lı subayların değil ordudan atılması, haklarında bir işlem yapılmaması, üstüne üstlük bir de rütbelerinin yükseltilmesi, milleti kan kusturmakta.

O dehşet konuşmayı bir kez daha anımsadığımızda; Üsteğmen FÇ. İle Yarbay SÇ. arasındaki şu diyalog, Türkiye'yi ayağa kaldırmalı idi:

"Adamlarımız (PKK'lılar) çok ağır zayiat verdi. Heron'u ya düşürün ya da koordinatlarını değiştirin"

Bu korkunç teklife hiç şaşırmayan Yarbayın cevabı ise, "çaresine bakarız".

Bu konuşmadan on gün sonra da Dağlıca baskını gerçekleşmişti.

Kanlı baskından Genelkurmayın nasıl haberi olmaz diye sorgulayan birkaç gazeteci de hainlikle suçlanmıştı.

Memleket evladının katledilişinde, bir ihmal var mı diye soranlar hain olurken, heronları düşürüp, koordinatları değiştirenler yükseltildi.

Bütün bu olup bitenlerden MİT haberdar oluyor.

Ama ne biçim bir ülke ki, kıyamet kopmuyor.

Sorumluluk dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı olan İlker Başbuğ'dadır.

Soruşturma emri verir.

Askeri savcı Üçok, şüphelileri serbest bırakır.

Terörün neden bitirilemediği de ortaya çıkmakta.

On, on beş yıl önce Güneydoğu'ya gittiğimde, ilginç olaylar anlatmıştı yöre halkı.

Sıkıyönetim, Olağanüsü hal gibi durumların ortadan kaldırılması için o gün Meclis'de oylama yapılacaktır.

O gece sabaha kadar evler taranır, kurşun sesleri kasabayı ya da ilçeyi inletir.

Ertesi gün olağanüstü hal uzatılır.

Şemdinli benzeri tezgâhları ne kadar sık izledik son yıllarda.

Tıpkı 12 Eylül öncesinde kan gövdeyi götürüp, oluk oluk cenaze kalkmasının; olası bir darbe için gerekçe gösterilmesi gibi.

Adeta millet bu darbeyi haklı buldu.

Cinayetleri önleyecek ihtilalcileri alkışlayacak hale geldi.

Çünkü ölümler, evlat yitimi istemiyordu halk.

Şimdi de, şehitlerin sayısı arttıkça; olası bir darbe heveslilerinin umudu artmakta.

Fakat içerdeki hainler deşifre oldukça, milletin yüreği kan dolmakta.

Yoksa çocukları,

Ordu içindeki hain işbirlikçilerin mi kurbanı oldu.

Yoksa ellerini kınalayarak askere yolladıkları yavrularını, göz göre göre mi katillere kırdırdılar.

Çıkarları için her şeyi yapabilen bu hainler, ancak yargılandığında bu millet; rahat bir nefes alabilecek.

Peygamber ocağı ordu, o zaman asil kimliğine kavuşacak.

MİLLİ GAZETE

YAZIYA YORUM KAT