1. YAZARLAR

  2. İbrahim Öztürk

  3. MÜSİAD'ın TÜSİAD'laşması meselesi
İbrahim Öztürk

İbrahim Öztürk

Yazarın Tüm Yazıları >

MÜSİAD'ın TÜSİAD'laşması meselesi

24 Mayıs 2010 Pazartesi 00:09A+A-

Türkiye son yıllarda inanılmaz bir hızla değişiyor. Aktörler, faktörler, paydaşlar ve tüm bunlar arasındaki dengeler değişiyor. Değişime ayak uyduramayanlar marjinalleşip devre dışı kalacak. Ancak ilkesiz değişimin getirdiği pragmatik angajmanların oluşturduğu 'değersizleşme' tehlikesi de büyük risk. Şu sıralar ülkemizde ikisine de bolca şahit oluyoruz.

Muhafazakar camia da son yıllarda değişim sürecinde. Bir nevi iktidara da geldiklerinden, şu sıralar Gandi Kemal'in yapmaya çalıştığı türden, sorumluluğu olmayan, 'bekara karı boşamak' türünden üçüncü dünyalı muhalif laflar da edemiyorlar. Muhalefet iken, yani sorumluluk yok iken bu tür laflar insanları ve kurumları ilkeli ve dik duruşa sahipmiş gibi gösterebilir. Ancak işin başına geçip de elini taşın altına koyduğunda hayaller ile gerçeklerin testi başlar. İdealler ile gerçekler arasında belli bir 'ayrışma' hızlanır. Hatta zamanla içinde yaşanılan 'devranın körlüğü' başlar. Kök değerler sırtta ağırlık olarak görülür. Değerler şimdilik 'başka baharlara' ertelenir. Ömür akıp giderken 'o bahar' hiç gelir mi bilinmez. Doğrusu bir gün geriye bakıp 'biz neyi kurtarmışız' pişmanlığı da yaşanabilir. Açıkçası ehramın son taşını koyduğumuzda kazandığımız 'büyük zaferin' bizi ehrama hapsettiğini fark edebiliriz. Kimse böyle bir 'Pirus Zaferi'ni istemez.

Böyle devranlarda dalgalara kapılıp gitmeyecek, dışarıdan bakan, 'kral çıplak' diyecek bir Molla Kasım gerekir. Lafı bu gazetede köşe arkadaşım olan Ali Bulaç'ın MÜSİAD'ı 'TÜSİAD'laşmakla' suçladığı konuya getireceğim. Bulaç benim için önemli bir münevverdir. Ben de aynı konularda bir iktisatçı olarak kafa patlatıyorum. Hatta yazılarımı takip eden bilir; 'kınayanın kınamasına aldırmadan' doğru bildiklerimi en zor mahfillerde pervasızca savunurum. Maddenin ve paranın kölesi değil, efendisi olmak esastır. Bir imtihan sırrı içerisinde ve Mustafa Özel'in ifadesiyle, meşru yolla kazanan, biriktiren, şükreden, sosyal sorumluluğunu unutmayan işadamına çok ihtiyaç var.

MÜSİAD'ın danışmanı bir akademisyen olarak Bulaç'ın değerlendirmelerine katkıda bulunmak isterim. Bir kere bazı iyi niyet yoksunu kişiler 'Zaman Gazetesi emir verip MÜSİAD aleyhine ısmarlama yazı yazdırdı' diye gerçekten ahlaki düzeyi sıkıntılı laflar ediyor. Ne hikmetse camiamızda hâlâ birileri Zaman'ı suçlamak için hazır kıta bekliyor. Ali Bulaç emir alacak bir münevver değil. Zaman'ın da böyle bir uygulaması yok. Ele avuca sığmayan ve başka hiçbir basın kuruluşunda görülmeyen yazar kadrosundaki çeşitlilik de bunun ispatı.

Biliyorsunuz önceki hafta MÜSİAD, yeni seçilen TÜSİAD yönetimine bir nezaket ziyareti yaptı. Onlar da iadede bulunacaklarmış. Konu aslında bu kadar basit ve burada bitiyor. Anadolu'dan bu gelişmeye çok da destek geldi. Konuyu bu noktadan alıp çok farklı noktalara taşıyan Bulaç'ın gazetede çıkan değerlendirmelerine MÜSİAD camiası çok alındı. Zira bu değerlendirmeden anlaşılan şu:

MÜSİAD başlangıç ideallerini bırakıp, TÜSİAD gibi rekabet etmeyip lobicilik yapan, Türkiye'ye dünya markaları kazandırma şansını bırakıp montajcılıkla yetinen, Anadolu'yu inkar etmiş, darbelere çanak tutmuş, cuntacıya kedi, milletin seçtiği hükümetlere aslan kesilen bir kurum. Böyle bir kuruma gidip Anadolu'da meşruiyet kazandırmanın gereği yok. Ayrıca bu, MÜSİAD'ın o dünyanın temsil ettiği değerlere teslim bayrağını çektiğini gösterir.

Oysa kimse kimseyi esir almaya ya da teslim olmaya gitmedi. Vakıa olayı böyle 'soğuk savaş' çerçevesinde ele almak da yanlış. Farklılıklarımız baki, ancak işbirliği imkanlarını konuşalım. Keza, hem MÜSİAD hem de TÜSİAD değişmeye çalışıyor. Özeleştiri yapıyorlar. Hep 'biz haklı, hep başkaları haksız' yaklaşımı da çıkmaz sokak. Değişirken, geçmişteki yanlışlardan arınmak ve doğrulara yaklaşmak da yürek ister.

Açıkçası kimsenin kendine tanıdığı değişim hakkını başkalarından esirgemesi hiç de adil değil. Bulaç 'TÜSİAD'laşma' iddiasının altını doldururken maalesef fena halde oydu. Düşünüyorum da, keşke boş kalsaydı!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT