1. YAZARLAR

  2. Hüsnü Mahalli

  3. Lübnan'a dikkat
Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Yazarın Tüm Yazıları >

Lübnan'a dikkat

02 Mayıs 2009 Cumartesi 13:36A+A-

Çarşamba günü Lübnan'da önemli bir gelişme yaşandı.
Lübnan eski Başbakanı Hariri'nin öldürülmesi ile ilgili olarak kurulan Uluslararası Mahkeme; konu ile ilgili olarak 4 yıldır Beyrut'ta tutuklu bulunan emniyet genel müdürü, jandarma komutanı, askeri istihbarat başkanı ve cumhurbaşkanlığı koruma komutanının serbest bırakılmasına karar verdi.
Lübnan ve bölgedeki gelişmelerle ilgili olarak çok önemli bir durum olmasına karşın her nedense Türk medyasında neredeyse hiçbir organ konuya ilgi göstermedi.
Peki konu neydi?
Lübnan ve Lübnan üzerinden bölgeye müdahale hazırlığı yapan ABD ile müttefiği Batılı ülkeler, 2 Eylül 2004'te BM Güvenlik Konseyi'nden 1559 sayılı kararı çıkarttı.
Karara göre Lübnan'daki yabancı askerler çıkmalı ve tüm grupların silahları alınmalı. 'Yabancı' kelimesinden Suriye ve 'gruplar'dan da Hizbullah kastediliyordu.
Oysa 1975'te patlak veren iç savaşı durdurmak amacıyla Lübnan hükümeti ve Arap Birliği'nin kararı ile bu ülkeye giren Suriye askerleri, Beşşar Esad'ın iktidara geldiği 2000 yılından itibaren çekilmeye başlamıştı. 1559 sayılı karar alındığında Lübnan'da 12 bin civarında asker kalmıştı.
14 Şubat 2005'te ise Lübnan eski Başbakanı Hariri öldürüldü.
ABD, müttefiği Batılı ülkeler ve onların yandaşları hemen Suriye'yi suçladı.
ABD'nin talebi üzerine 4 Nisan 2005'te acilen toplan BM Güvenlik Konseyi 1595 sayılı kararı aldı. Karara göre suikastı soruşturmak üzere Uluslararası İnceleme  Komisyonu kuruluyor. Komisyonun başına da Alman kökenli Yargıç Detlev Mehlis atandı.
Mehlis hemen Beyrut'a geldi ve yetkilerden yazının başlangıcında söz edilen ve  suikast sırasında görevde olan kişilerin tutuklanmsını istedi. Lübnan yetkilileri de bu isteme uyarak kişileri tutukladı.
Mehlis bununla da yetinmeyerek ortada hiçbir kanıt yok iken suikasttan Suriye'yi sorumlu tuttu.
Suriye ise Lübnan'da geri kalan askerlerinin tümünü 26 Nisan 2005'te çekti ve suikastla hiçbir ilgisi olmadığını açıkladı.
Ancak daha sonra İsraillilerle ilişkisi olduğu ortaya çıkan Mehlis görevinden alındı ve yerine hukuka saygısı olan Belçikalı Bremetez atandı.
Haziran 2005'te ise yapılan seçimlerde öldürülen Hariri'nin oğlunun lideri olduğu parti çoğunluğu sağladı ve hükümeti kurdu. ABD, Fransa, Batılı ve bazı Arap (Suudi Arabistan ve Mısır) ülkelerin desteklediği bu hükümet, Suriye ve Hizbullah karşıtı politikalar uyguladı .
30 Temmuz 2006'da ise İsrail Lübnan'a saldırdı.
Lübnan konusunda hep duyarlı davranan Batılılar bu kez saldırı karşısında sessiz kaldı.1600 kişinin öldüğü, binlerce evin ve Beyrut'taki altyapının yok edildiği ve hatta BM görevlilerin öldürüldüğü bu saldırı karşısında Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırma gereğini bile duymayan ABD ve müttefikleri, İsrail Hizbullah karşısında yenilip savaşı durdurunca bu kez Güvenlik Konseyi'nde 11 Ağustos 2006'da 1701 sayılı kararı aldırdı. Karara göre uluslararası bir güç oluşturulacak, Lübnan'a gönderilecek ve Hizbullah silahsızlandıracak.
Lübnan'a saldıran İsrail'e destek veren ABD ve müttefikleri bununla da yetinmeyerek 30 Mayıs 2007'de yine Güvenlik Konseyi'ni toplayarak yeni bir karar aldı. Karara göre Hariri suikastı ile ilgili olarak özel bir Uluslararası Mahkeme kurulacaktı.
Mahkeme geçen mart ayında göreve başladı. Ancak başlar başlamaz da sorunlar yaşadı. Savcı ile anlaşamadığını ilan eden mahkemenin raportörü istifa etti. Ancak bu sorunlara karşın mahkeme çarşamba günü çok önemli bir karar aldı ve 'suçlu' ya da 'sanık' olmadıklarına karar verdiği 4 Lübnanlı yetkilinin salıverilmesini kararlaştırdı.
Anlayacağınız bu dört önemli kişi ABD ve yandaşları istedi diye boşu boşuna 4 yıl içeride yatmıştı.
Başta ABD, Fransa, İsrail ile onların Lübnan ve bölgedeki yandaşları şoke olmuştu. Çünkü onlara göre Suriye destekli bu dört kişi suikasttan sorumlu idi.
Peki şimdi ne olacak?
Lübnan'da 7 Haziran'da seçim var.
İsrail ise psikolojik baskı yaratmak ve Hizbullah ile yandaşlarının kazanmasını önlemek için haziran başında Lübnan sınırında geniş kapsamlı tatbikata hazırlanıyor.
Mısır ise Hizbullah'a karşı büyük bir medya savaşı başlattı.
Gerekçe ise, Hizbullah'ın Mısır'daki radikal İslamcılar'a ve dolayısıyla Hamas'a verdği söylenen destek.
Suudi Arabistan da başta Hariri olmak üzere Lübnan'daki yandaşlarına milyarlarca dolar seçim desteği veriyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton geçen hafta aniden Beyrut'a giderek Hariri'ye destek verdiklerini açıkladı.
Ancak tüm bunlara karşın yoklamalar, ABD ve Batı destekli Hariri'nin partisi ve yandaşlarının kaybedeceğini gösteriyor.
Türk askerlerinin de görev yaptığı Lübnan'ı yakından izlemek gerekiyor.
Çünkü Lübnan'daki durum öncelikle ABD'nin Suriye ve İran ile ilişkilerinin geleceğini, Suriye-İsrail ve İsrail-Filistin barışını, İran'ın nükleer dosyası ile bu ülkenin Irak ve Afganistan'daki rolünü, Körfez'e ve PKK'den dolayı Türkiye'ye yansımalarıyla Irak'ın geleceğini, bölgedeki radikal İslam'ın kaderini ve son olarak ABD ve genel olarak Batı'nın coğrafyamıza yönelik planlarını yakından ilgilendiriyor.
İşte bu nedenle bugün Lübnan'ı yazdım.
Tabii bu arada korsanların cirit attığı Somali'nin karşı sahilinde yer alan Yemen'i unutmamak gerekir. Çünkü bu ülkede iç savaş ve belki de Amerika işgali yakın gibi gözüküyor.
'Ortadoğu uzmanları'nın dikkatine!

AKŞAM

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum