1. YAZARLAR

  2. FIRAT TOPRAK

  3. Kürt Sorununda Üç Tarz-ı Siyaset
FIRAT TOPRAK

FIRAT TOPRAK

Yazarın Tüm Yazıları >

Kürt Sorununda Üç Tarz-ı Siyaset

05 Kasım 2010 Cuma 18:14A+A-

Üzerinde yaşadığımız coğrafyanın yol açtığı zulümler ve etkilediği toplum kesimleri ile boyutları açısından en önemli sorunu olan Kürt sorunu gündemi belirlemeye devam ederken duruş ve düşünce bağlamında belirginleşen temel yaklaşımları üst çerçeveden dahi olsa anlamaya çalışma zorunluluğu daha bir hissedilmektedir.

Her ne kadar üç tarz-ı siyaset başlığı Osmanlı son döneminde devleti kurtarmaya yönelik tartışılan / belirginleşen Batıcılık / Türkçülük / İslamcılık- Osmanlıcılık siyasetlerini çağrıştırsa da muhteva duruş, düşünüş ve yaklaşım biçimi olarak-belki birçok ortak yönüne rağmen- temel farklılıkları içermektedir. Bütün mühim meselelerde farklı siyaset tarzlarının şekillenmesi ve bu siyasetlerin genel temayüller dikkate alınarak birkaç başlık altında sınıflandırılması tabidir.

Kürt sorununda siyasi yelpazenin oldukça çeşitli / renkli olduğunu kabul etmekle beraber dominant karakterler üzerinden imal-i fikreyleme gayretinde olacağız.

Kürt sorununda belirginleşen üç siyaset tarzı ise;

1- İnkârcı sistem siyaseti: MerkezindeKemalist ilke ve inkılâpların bulunduğu bu yaklaşımın bir siyaset olup olmadığı tartışması bir bahs-i diğerdir. Soruna kaynaklık eden düşünce ve eylemlerin arka planını teşkil eden bu siyaset pozitivist / materyalist / kavmiyetçi bir ideolojik zemin üzerinde şekillenmiştir. 20. asrın başında tasarlanan Türk ulus-devlet modeli ve bu devlete için modern bir Türk ulusu inşaı beraberinde bütün etnisitelerin reddini getirmiştir. Misak-ı Milli adıyla bir sınır ihdas edilmekte ve bu sınırlar içerisinde yaşayan bütün yurttaşların kendini Türk hissetmesi, modern Türk ulusu potasında / kimliğinde erimesi hedefiyle akıllara zarar teori ve pratikler geliştirilmektedir. Aslında bir sistem sorunu olarak değerlendirilmesi gereken etnisitelerin inkârı ve asimilasyon siyaseti nicelik açısından en büyük kitleyi temsil eden Kürtler üzerine yönelinmesi neticesinde Kürt sorunu olarak cesamet bulmuştur. Sistem siyasetinin retoriği dağ Türkleri; kart-kurt seviye/sizliğindedir. Bir asra yakındır söylenegelen Güneş-Dil teorisinin ciddiyeti ortadadır.. İnkârcı sistem siyasetinin yol açtığı tahribat bugünden bakıldığında daha net görülebilmektedir.

İnkarcı sistem siyasetini kendi içerisinde marjinal / radikal bir inkar yaklaşımı olarak Turancı kavmiyetçilik, elde kalan son Türk yurdu olarak dillendirilen Anadolu Milliyetçiliği -ki Kemalist paradigmanın referans noktasıdır- ve çeşitli tonlarıyla Türk-İslam sentezi şeklinde üç tarz-ı siyaset olarak okunabilir. Tümünde ortak olan vatan, bayrak ve ulus gibi üretilmiş kutsallıklar ve bölünme retoriğinin paranoya boyutunda içselleştirilmesidir.

Gelinen noktada Kürt sorununun kabulü ancak sistemin yapı bozumuna uğrama süreciyle paralel yürümektedir İnkârcı sistem siyasetinin son dönemde sağ siyasete evrildiği müşahede edilmektedir. Burada ise zımnen varlığı kabul edilen Kürtlerin her şey olabildiği / yapabildiği daha ne istedikleri şeklinde bir retorik öne çıkmaktadır. Keza sağlıklı bir sistem tahlili yapmak yerine sorunu dış güçlerin tezgâhı, cahil Kürtlerin kandırılmışlığı basitliğinde algılayan bir zihin çerçevesi olarak sağ siyasetin basitliği görülmektedir.

2-Ulusalcı / Sol siyaset: İnkârcı / Sistem siyasetinin tabii aksül ameli olarak kabul edilebilecek olan ulusalcı / sol siyasetin şekillendiği 1960-70'li yıllarda daha belirgin Sol / sosyalist entelektüel retoriği yerini yakın geçmişte kaba bir Kürt ulusalcılığına bırakmıştır. Hayatı algı düzleminde aynı ideolojik zeminden beslenerek şekillenen bu iki siyaset tarzının zahiri karşıtlığı da izafileşerek aynileşme sürecinde oldukları aşikârdır. Bugün itibariyle karşımızda duran lider kültü, ulusal ritüellere verilen önem, halkların temel değerlerine tahammülsüzlük, otoriterlik vb. hemen her konuda karşıtına dönüşmüş bir kavmiyetçiliktir. Kaba duygusallığın silahlı mücadele ile kazandığı bir yapay cazibenin ötesinde entelektüel bir altyapıdan yoksunluk ve köksüzlük ile malül bir siyasetin nihai aşamada söyleyecek sözü yoktur.

Ulusalcı / Sol siyaseti kendi içerisinde geç kalmış bir kavmiyetçilik, 68 kuşağı nostaljisi peşindeki bir sosyalizm ve şiddet karşıtı, özgürlükler temelindeki bir liberalizm olarak üç tarz-ı siyasete ayırabiliriz.

3-İnsani / İslami Siyaset: Kürt sorununa yönelik insani var oluş ve ilahi değerler dizgesinden kalkış yaparak geliştirilen bir siyasi yaklaşım ise her türlü olumsuzluğa rağmen apaçık bir gerçeklik olarak ortadadır. İslam'ın nihai kurtuluş reçetesi ve fıtrat dini olması elbette ki beni âdemin bütün sorunlarında olduğu gibi Kürt sorununda da mutlak çözüm iddiasını tazammun eder. "Çözüm İslam'dadır" perspektifi bir inanç umdesinin slogan düzeyinde ifadesi olmakla beraber içeriğinin aşikâr kılınması ve nasıllığı zaviyesinden farklılıkları ihtiva etmektedir. Bu bağlamda İnsani / İslami siyaseti de kendi içerisinde üç tarz-ı siyaset olarak sınıflandırabiliriz.

a) Sistem Siyasetinin Çekim alanındaki İnsani / İslami Siyaset: Bu siyasette Kürt sorunu içeriği boşaltılmış bir kardeşlik ve yabancılaştırıcı bir ümmet söyleminin genelliğinde buharlaşmakta, kangrene dönüşmüş bir sorun yine göz dolduran bir halının altına süpürülmektedir. Bu yaklaşım sorunla birebir hemhal olmayan çevrelerde belirgindir. Bu çevrelerde olanca iyi niyet ve samimiyete karşın alabildiğine özgüven eksikliği görülmekte, yüzleşme faturasındansa sorunu erteleme eğilimi öne çıkmaktadır. Değil mi ki İslam hâkim olduğunda tüm sorunlar hallolacaktır. Kaldı ki daha başörtüsünde dahi mesafe kat edilememiştir. Zaten Marksist bir örgüt hadisede etkindir.

Mızrağın çuvala sığmadığı bu vasatta ve açılımın müspet etkisiyle geniş toplum kesimleri meseleyi tartışma, farklı açılarını görme durumunda kalmıştır. Dolayısıyla Resmi ideoloji tornasının etkilerini açık bir şekilde hissettiğimiz bu çevrelerimiz yapıcı bir müzakere ile zaaflarından arınarak adalet temelli bir şahitliğe ulaşacaklarını değerlendirmekteyiz.

b) Liberal / Ulusalcı / Sol Siyasetin Çekim Alanındaki İnsani / İslami Siyaset: Bu yaklaşım ise bölgede yaşayan ve/ya sorunla vahyi ilkeler netleştirilmeden, sağlıksız bir vasatta ilgilenen çevrelerde görülen temelinde duygusallığın yol açtığı tepkisellik, yaşanan kompleks ve ulusalcı / sol çevrelere cevap yetiştirme saikibelirgindir. Öyle ya İslami çevrelerde Kürt sorunundan bahsedildiğinde Milliyetçilikle suçlanılmıştır. "Onlar" bizi anlamamaktadır. O halde "Kürt Müslümanlar" başlarının çaresine bakmak zorundadır. Tırnak içindeki ifadelerin yol açtığı kategorizasyon gittikçe kalbi ve zihni bir kopuşu işaret etmektedir. Yine Kürtlerin etnik temelde bir yapılanmaya gitmeleri, ulusalcı yapılara muhalefet etmeme, sorunu İslami değil İnsani düzlemde dillendirme vb. öneriler çekim alanının yol açtığı savrulmaların boyutunu gözler önüne sermektedir. İslami değerler kimi zaman yük addedilmekte insan hakları retoriği yardıma çağrılmaktadır. Böylesi etnik sorunlarda duygusallık bilerek veya bilmeyerek belirleyici olabilmektedir.

c) Bağımsız / Özgün İnsani / İslami Siyaset: Bu yaklaşım ise etki-tepki, ifrat-tefrit yanlışlarına düşmeden vasat / mutedil bir İnsani / İslami siyasetin imkânlarını aramaktadır. Duygu, düşünce ve eylem planında olanı bütün boyutlarıyla tahlil ederek olması gerekene yaklaştırma çabasıdır. İslami kimliği onurla taşıyan, şahitlik misyonunun hakkını gözeten bir dil ve üslup ile hatt-ı hareket oluşturmaya çabalamaktadır. Sistem siyaseti ile Ulusalcı / sol siyasetin çekim alanındaki çevrelerle doğrularımızın tespiti ve pratiği hususlarında istişareyi önemsemektedir. İnsani olanla İslami olanı karşıt değil hakikat ağacının dalları olarak görmek, mütemmim cüz addetmek veya elfaz-ı müteradif telakki etmek basiretidir.

KİAP ( Kardeşlik İçin Adalet Platformu ) iş bu bağımsız / özgün İnsani / İslami Siyaset teori ve pratiğini ifade etmektedir. Mezkur siyasi yaklaşım taşıdığı önemi hayati olarak vasfetmek abartı olmayacaktır. Bu çabanın her birimize yüklediği sorumluluğu hatırlatarak hasbihalimize virgül koyalım.

İslahHaber

YAZIYA YORUM KAT