1. YAZARLAR

  2. Abdulvehhab Bedirhan

  3. Kurşun atmayın, reformlara gidin
Abdulvehhab Bedirhan

Abdulvehhab Bedirhan

Yazarın Tüm Yazıları >

Kurşun atmayın, reformlara gidin

29 Mart 2011 Salı 02:49A+A-

Tunus ve Mısır devrimlerinden sonra protesto gösterilerini takip eden trajedilerin tekrarlanması, sadece uluslararası alanda değil, ulusal ve Arap düzleminde de bir tabu halini aldı.

Tunus ve Mısır rejimleri, direnmek, iktidarda kalmak veya en azından reform, değişim ve iktidar geçişine katılmak için ellerinden geleni yaptı. Peki, o halde niçin diğer rejimler sokakların aşacağını bile bile, iktidar koltuklarının arkasında barikatlar kuruyorlar? Niçin kendileri ile halklar arasındaki ilişkileri iyileştirme amaçlı düşüncelerini sunmak için gösterilerin yapılmasını bekliyorlar? Niçin bu cömert vaatleri, hızlı kararları ve köklü taahhütleri, onca kan dökülmesi sonrası gerçekleştiriyorlar? Yönetim, insanların kolayca öldürüldüğü uzun yıllardan sonra tekrar kolay öldürmelere başvurduğu zaman halktan sessizliğini ve korkusunu sürdürmesini bekleyemez. Halklar kendi saygınlığı ve geleceği için kolay kurban vererek rejimi şaşırttı.

Sonra yönetmek için öldüren bu rejim, bir meşruiyetinin olduğunu nasıl düşünebilir? Vatandaşlarını tehdit etme hakkını kendisine nasıl verir? Sorun, yanlışlar yapmış ve seçim yoluyla düşürülebilecek bir rejimle ilgili olsaydı halk bu kadar kararlı ve ısrarlı olmazdı. Bazıları halk ayaklanmaları hakkında bir fenomen veya toplumları vuran bir enfeksiyon diye bahsediyorlar. Hayır öyle değil. Bu ayaklanmalar sürpriz ve yüzeysel bir fenomen değil. Protestoların arka planda etkenleri vardı. İşaret ve kodlarla kendisini ifade ediyordu. Uğradıkları haksızlıklarının ve sıkıntılarının bir kısmını açığa vurmak için yabancı insan hakları örgütlerine başvuruyorlardı.

Çoğu ülke, bu örgütlerin raporlarını aşağılamak için saf tuttu, yalancılık, önyargı ve komplolarla suçladı. Gerçeklerin şu an bu raporlarda anlatılanlardan daha fazla olduğu görülüyor. Şimdi kim kime komplo kuruyormuş! Halklar ve insan hakları örgütleri mi rejimlere komplo kuruyormuş, yoksa rejimler mi kendi halklarına? Gecikmeli son konuşmasında Zeynel Abidin bin Ali, ekranlar ve izleyenlerin karşısında hiçbir rejimin hazmedemeyeceği ve hiçbir halkın inanamayacağı iyi işaretler paketi ortaya koydu ancak geç kalmıştı. Hüsnü Mübarek, taksitli ödünler çizgisi izledi, görevi bırakma ve iktidar geçişi için bir yol haritası sunmaya çalıştı, ancak göstericiler, otuz yılın deneyimine dayanarak çıkış yolunu bilemedikleri bir labirente davet edildiklerini anladılar. Yemen devlet başkanı, protesto rüzgârlarının kendi rejimine doğru eseceğini anladığından itibaren parlamentoyu devre dışı bıraktı, oğlunu yerine getirme kartını yırtıp attı ve kapsamlı reformlara hazır olduğunu gösterdi; ancak otuz küsur yıllık erteleme geleneği, geçiş sürecinde anlaşmayı kolaylaştıracak şekilde güven tazeleme önünde bir engel oluşturdu. İki aydan fazla süre boyunca süren görüşmeler, devlet başkanının çözümün değil, iktidarını tamamlama ve pratik olarak rejiminin sürmesini garantiye almak suretiyle kendisinden sonra gelecek ismi seçme yetkisini elinde bulundurma senaryosunun peşinde olduğunu gösterdi.

Suriye'de yönetim gerek geçim ve sosyal şartları çözmek gerekse de siyasi reform konularına yaklaşmak -olağanüstü halin kaldırılması, özgürlüklerin genişletilmesi, partiler yasası ve yolsuzlukla mücadele- için ayrıntılı bir liste sundu ancak rejimin güvenlik yapısı, tek partili seferberlik ve olağanüstü halin elli yıllık birikimleri, vaatlerin hayata geçirilmesini engelledi.

Bütün bu şartlardaki sorun, rejimlerin ve hükümetlerin olumlu yaklaşımlarının kan dökülmesi sonrası gelmesi. Bu da bu yaklaşımları gecikmeli, zayıf ve yetersiz kılıyor. Yönetici ile yönetilen arasında uzun süreli kopukluk, yöneticinin halkların verdiği açık mesajı almasını engelledi. Bu mesaj güce, şiddete ve zulme başvurmanın kabul edilemez olduğuydu. İktidar sahibi dilediğini öldürebilir; ancak iktidarda kalması, bahşedilmiş bir seçenek değildi. Bu mesajın açık şekilde bütün rejimlere ulaşması gerekir. Rejimlerin olabilecekleri tahmin etmesi istenmektedir. Ne olacakları beklemelidir ne de kurşun atmaya hazırlanmalıdır.

Libya rejiminden, yaptığından daha iyisi beklenmiyordu. Gerçi bu rejim bütün beklentilerin üstüne çıktı. Şu an bile dayandığı gücün büyük kısmını yitirmesine rağmen halkı diz çöktürme seçeneğini bırakmış değil. Bu yüzden dış müdahaleden yardım istemek bile olsa kendisini aşınma sürecine soktu. O halde bu rejim hiçbir rasyonelliğe dayanmayan farklı bir türdür. Hayatta kalmak isteyen diğer rejimlerin ise halklarına yakınlaşma dışında bir seçeneği yok. İktidarın protestolardan sonra ne yapması gerektiğini iyi bildiğini göstermesi ve reformlara gitmesi dikkat çekiciydi. Oysa iki veya üç ay önce böyle bir şey imkânsızdı.

Katar gazetesi El Şark 28 Mart 2011

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT