1. YAZARLAR

  2. Nabi Yağcı

  3. İslam’ı ve Müslüman’ı tanımak
Nabi Yağcı

Nabi Yağcı

Yazarın Tüm Yazıları >

İslam’ı ve Müslüman’ı tanımak

07 Mart 2011 Pazartesi 11:37A+A-

Birilerini, bir şeyleri toplumda fazlalık, eskinin gereksiz bir kalıntısı, körbağırsak gibi işlevini yitirmiş bir organ gibi görürseniz onları tanımaya çalışmayı da fazlalık olarak görürsünüz. Tıpkı Ortaçağ’da akıl hastalarının deli diye görülüp toplumdan dışlandıkları gibi. Niye tanıyasınız ki nasılsa fazlalık, zamanın dışında, işlevsiz, yararsız, yok olup gidecek. Bu benzetmem belki ağır kaçtı ama teşbihte hata olmaz lafına sığınıp özür dileyerek derdimi en yalın anlattığı için kullanıyorum.

Kemalist Cumhuriyet ve onun hayata bakışı içinde İslam ve Müslümanlar böyle bir yere sahipti. Sokakta erkeğinin iki adım arkasında tepeden tırnağa kara çarşaflı bir kadın bugün de müstehzi ve hatta öfkeli bakışlara maruz kalır. Çarşaf görülür de içindeki görülmez. En halisane bakanlar ise içindekini kurtarmak niyetiyle bakarlar, ama onu hiç tanımadan ve tanıma ihtiyacı duymaksızın. Laikçi dünyanın İslam konusunda kafasındaki yerleşik imge çarşaf, sakal ve tespihten ibarettir. Cumhuriyet’ten günümüze İslam üzerine yapılan araştırmalar beş parmağın beşini geçmez, bu konuda ölü bir literatür var. Çiçek böcek üstüne yapılanlardan bile daha azdır. Hıristiyan dünya dahi bizden daha fazla incelemiştir İslam’ı. Müslüman yaşam, içimizde ama sanki görülmeyen, gizli, ayrı bir âlemdir. Öyle olsun istenmiştir çünkü.


Var olsun ama varlığı hissedilmesin

Böyle bir ülkede sosyoloji biliminden nasıl söz edilebilir? Bunun adı olsa olsa tarihsel olarak sosyoloji öncesi Platon ve Aristotales ile başlayan Leipniz’de biten “toplumsal felsefe” olabilir, ondan sonra gelen “tarihsel felsefe” bile değil, ama varolanı somutluğu içinde inceleme demek olan sosyoloji hiç değil. Sosyolojinin kurucularından sayılan İbn-i Haldun dahi Kemalist Cumhuriyet’in sosyoloji konseptinden ileridir.

Yüzde doksanı Müslüman denen bir ülkede İslam ve Müslüman yaşam tarzı inceleme konusu yapılmadan o ülkenin sosyolojik haritası nasıl çıkarılabilir? Üniversitelerde sosyoloji dersi okumak ve okutmak kusura kalınmasın ama dam üstünde saksağan bir iş olmaz mı? En fazla kara delikler üstüne bilim yapmak olur. Bunun adı fizik olur, gökbilimi olur ama sosyoloji olmaz.

Kafamızdaki imgesi yalnızca çarşaf, sakal, tespihten ibaret olan, çağdışılık, gericilik, durağanlık olan İslam dünyası, üzerine ölü toprağı serpilmiş gibi hareketsiz sandığımız Müslüman halklar, Arap diye aşağılananlar bir gün patlayıp ayağa kalktığında şaşıp kalırız, dilimiz olana “devrim” demeye bile varmaz. AK Parti tek başına iktidar olup, Cumhuriyet tarihinin en köklü dönüşümleri altına imza attığında, üst üste seçim kazanıp iktidar olduğunda yine şaşıp kalırız. Şaşkınlık yapılanları görmemeye, tam tersine şeriat geliyor korkusuyla titremeye götürür. Necmettin Erbakan’ın cenaze törenine milyona yakın insanın katılmasına inanamayız, nutkumuz tutulur, sanki uzaydan gelmişlercesine Nereden çıktı bu insanlar diye sorarız.


Ama artık buraya kadar

Bizde AK Parti vakıası, dünya için Arap-İslam devrimi itelenen, ötelenen gerçeği önümüze pat diye koyuverdi. Kaçış yok. Geç kalınmış da olsa şimdi öğrenmek, araştırmak zamanıdır. Araştıracağımız, öğreneceğimiz gerçekler uzağımızda değildir.

Yol tanımak ve tanışmaktan geçiyor.

Başka deyişle yol ideolojik önyargıları atmak için somut verilerden hareket etmek, sosyolojik bir yaklaşım yapmaktan geçmekte. Bu nedenle İslami hareketle ilgili gözlemlerimden çıkan sonuçları zorunlu kesintilerle birlikte sürdüreceğim.

İslam konusunda yapılmış araştırmalar büyük ilgimi çekiyor, ama dediğim gibi yorumlardan çok, sosyolojik araştırmalar önemli benim için. Çok fazla yok ya da ben henüz ulaşabilmiş değilim. Geçenlerde, on beş gün kadar önce Cihan Tuğal’ın Pasif Devrim kitabına ulaştım ve çok ilgimi çekti. Benim gözlem verilerimle, onun yaptığı araştırma ve sonuçlar, aynen olmasa da büyük ölçüde örtüşüyordu.

Önümde somut gözlem verileri üstüne yapılmış bir araştırma-soruşturma olması, böyle bir akademik çalışmanın varlığı kendi bulgularım açısından bana güven verdi. Bu çalışmaya sıklıkla atıfta bulunacağım.

Evet. Şimdi dar, kısır, birbirini tanımadan inşa edilen sanal politikalardan sıyrılabilmek için de aynı apartmanı paylaştığımız halde tanımadığımız yan komşumuzla tanışmak, öğrenmek zamanıdır.

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT