1. YAZARLAR

  2. Hayrettin Karaman

  3. İnanç hürriyeti
Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Yazarın Tüm Yazıları >

İnanç hürriyeti

18 Eylül 2014 Perşembe 07:08A+A-

Teori ve örnek zamanların pratiği göz önüne alındığında İslam'ın insanlığa getirdiği düşünce, söz ve inanç hürriyeti seviyesini, teori bir yana, pratikte henüz Batı yakalayamamıştır.

Daha önceki yazılarımda hem gayr-i Müslimlere, hem de isyan eden veya inanç konusunda farklı yorumlar yapan kimselere nasıl davranıldığı, onlara nasıl hayat hakkı başta olmak üzere insan haklarının tanındığına dair örnekler vermiştim (www.hayreddinkaraman.net) adresli siteme bakılabilir.

Bu yazıda vaad ettiğim ve konu ile ilgili bir hadis tercümesini sunacağım. Bir zamanlar 'İslam insanları dine zorlamıyor, Peygamberimiz (s.a.) insanları tek seçenek olarak İslam'a davet etmiyor, 'ya Müslüman olursunuz ya da ölürsünüz' demiyor' diye yazmıştım da bazı çevreler bunu saptırıp aleyhimde karalama aracı olarak kullanmışlardı.

Peygamberimiz (s.a.) bir kimseyi komutan tayin edip sefere gönderdiğinde 'Allah'tan korkmasını, ilâhî emirleri çiğnemekten sakınmasını, maiyetine iyi davranmasını' tavsıye ettikten sonra şöyle derdi:

Allah'ı inkâr edenlerle Allah yolunda, Allah'ın adıyla savaşın. Savaşın ama ganimeti zimmetinize geçirmeyin, sözünüzden dönmeyin, işkence yapmayın, çocuk öldürmeyin (Ebu Davud'daki bir hadiste öldürme yasağı kadınları ve yaşlıları da içine almaktadır.)

Müşriklerden düşmanınla karşılaştığın zaman onları üç şıktan birine davet et; bunlardan hangisini kabul ederse sen de onu kabul et ve artık onlara dokunma:

Önce onlara Müslüman olmalarını teklif et, eğer kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma. Bu Müslümanlara, kendi yurtlarını terk edip muhacirlerin yurduna taşınmalarını söyle ve onlara de ki: Eğer bunu yaparlarsa muhacirlerin hak ve vazifelerine onlar da ortak olacaklardır, kabul etmezlerse ancak diğer bedevi Müslümanlar gibi hüküm ve haklara sahip olabileceklerdir.

Eğer düşman müşrikler Müslüman olmayı kabul etmezlerse onları cizye (baş vergisi) vermeye davet et. Eğer bunu kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara dokunma.

Bu ikinci şıkkı da kabul etmezlerse Allah'ın yardımına sığın ve onlarla savaş… (Müslim, 1731).

Hadisin devamında Peygamberimiz, birçok bakımdan önemli olan şu talimatı da vermiştir: Bize Allah ve Peygamberi adına söz ver (sözleşme yap) derlerse bunu yapma, kendi adına yap… 'Bize Allah'ın hükmünü uygula' derlerse bunu yapma, 'kendi (anladığım, ictihadım olan) hükmümü uygularım' de, çünkü sen (ictihadınla) onlara Allah'ın hükmünü uygulama konusunda kesin bilgi sahibi olamazsın.'

Peki Peygamberimiz (s.a.) niçin ötekileri kendi hallerine bırakmıyor da öyle davranıyordu?

Çünkü onun asıl vazifesi İslam'ı anlatmak ve insanları zorlamadan ona davet etmekti.

Ve çünkü toplumunu ve devletini, İslam'ın ve Müslümanların düşmanlarına karşı korumak, güvenceye almak durumunda idi.

İslam devletinde böyle yapılacak. Peki laik bir ülkede Müslümanlar ne yapacaklar?

Gelecek yazıda.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT