1. YAZARLAR

  2. AHMET MARUF DEMİR

  3. Halep ile Kalmamış Bir Aşk Hikayesi
AHMET MARUF DEMİR

AHMET MARUF DEMİR

Yazarın Tüm Yazıları >

Halep ile Kalmamış Bir Aşk Hikayesi

09 Aralık 2016 Cuma 15:56A+A-

Yüreğini ince ama ağır bir sızı kaplar o an

Derine

en derine

ucu zehirli bir hançer saplanmış gibi

Bilirim o acıyı

Fakat

kelimeler ile anlatamam

Ki öyle bir histir de zaten

Kelimeler ile anlatılamayan

Geceleyin uyutmayan

Perdeyi kıpırdatan

Kapıyı gıcırdatan

Yastığı ıslatan

 

Aşk!

 

Hem bilirim o acıyı da

Dedim ya;

bilirim bunu da!

 

Lakin

burası Halep'tir!

Aşk'a odun taşımam

bundan

uzun zaman öncedir

 

Halep peçesi altında ışıldayan

o bir çift fettan göz

Nağmeli bir çift söz

değmeyeli yüreğime

çok gecedir

 

Kara bir sevdanın yeliyle savrulalı

odanın bir o duvarından

bir bu duvarına

öyledir

 

Ama

Burası Halep'tir

Doğduğum yerdir

Yaşarken de öldüğüm yer

Ve her gün

her saat

her dakika

her saniye

yeniden dirildiğim kabirdir

Ve Halep

her gün yineden direndiğim yerdir

 

Hani bir acı vardı ya

Bilirim bunu da dediğim

"Akide'm

Sevdiğim

Hiç söylememiş gibiyim"

demem üzerinden çok geceler geçirdiğim

 

Sönünce odamın ışığı

uzun yaz geceleri

Açık olan odamın penceresinden içeriye

dolan bir Şi'ra Yıldızı gibidir

Elini tutarsam

o an elleri bir kor olur yakar

ahiretimdir

Bu yüzden de sadece

gözlerine bakmayı düşlediğim

Tam boğulacakken deniz gözlerinde

bu kez o tutardı ellerimden

sevdiğimdir

 

Haliyle ben

Hayaliyle şiirler biriktirdim

Ona derdim ki;

sen hep şiir oluyorsun

ben her ağladığımda

O ise gülümserdi buna

O gülümsesin isterdim

O gülümsesin için

ben hep şiirler biriktirdim

O şiir olsun için

dinmedi yaşları gözlerimin

Ağlamak

Bir Halepli erkek için

Akidesine kavuşmasının

en kestirme akarsuyu

Bildiğim

 

Güzel olan her şey

biterdi her tan vakti

Bir tan vaktiydi

yine

ve gitti

Beni değil de

Bu şehri

yani

Halep'i terk etti

O terk etti bu şehri

Ben sandım kİ

artık dünyanın sonu geldi

 

Halep'in bütün güzelliğini

Kalesini

Zeytin ağaçlarını

çarşısını, camisini

yükleyip de omuzlarına

alıp da gitti

yapamazsın

kaldıramazsın

dedim

dinlemedi

Öylesine değil

Ölesiye gitti!

 

ölesiye nedir bilir misiniz?

Öylesine değildir

Tükenmektir!

 

O gittikten sonra

bu kaçıncı yaz oldu sahi?

Bilemedim

Hiç iyi olmadı ki matematiğim,

hele ki istatiğim

Çok vakit oldu

Bir bunu bildim

Bir bunu belledim

Demiştim

 

Demiş miydim?

Dün gece haberi geldi

Haberi gelmedi aslında

Haber'İ geldi

Basın mı

yoksa

ajanslar mı demeliyim?

Aklım bir türlü almadı

bu işleri

Haber'İ düştü yani

Galiba oldu şimdi

Kara sevdanın yerini

bu kez kara bir haber

deldi de yüreğimi

geçmedi

 

"Akdeniz"

dediler

Sustum

O her daldığımda

Kıskanmış boğulduğum

"deniz

gözlerini almış"

dediler

Sustum

Tutmaktan korktuğum o kordan ellerini

Tamam yalan söylemeyeceğim bu kez

Asıl tutmaya kıyamadığım

o narin

"ellerini kaskatı yapmış"

dediler

Sustum

 

Ardından

usulca

"cansız

bedenini

sahile bırakmış"

dediler

...

 

Masum parmakları

ve zeytin ağaçlarının dahi kıskandığı

ve yıldızların bile

ettiğim dualar ile beraber üzerinden kaydığı

o siyah "saçlarını"

ve bir de daha ilk sayfasına

yazmazsan eğer ölürsün dediğim

"günlüğünü salmış"

dediler

Koştum

Koştum

Koştum

 

Akdeniz

Ah, Akdeniz

 

Tükenmeye an kalan direncimi

yeniden bilemesi için

günlüğünün sadece son sayfasını

Silmemiş

Silememiş belli ki

son anını

son yazdığını

 

Demiş ki:

 

"Ahmed'im

Sevdiğim

Hiç söylememiş gibiyim

 

Halep'i sevdim

Halep'i terk ettim

 

Seni de sevdim

Seni

bir türlü terk e-de-me-dim

Bir bunu bildim

Bir bunu belledim

Senden son isteğim

Hoşça kalması için Halep'im

Diren,

Ne olur bari sen diren

Ahmed'im!"

YAZIYA YORUM KAT