1. YAZARLAR

  2. Gültekin Avcı

  3. Genelkurmay'ın endişeli gözleri
Gültekin Avcı

Gültekin Avcı

Yazarın Tüm Yazıları >

Genelkurmay'ın endişeli gözleri

20 Aralık 2010 Pazartesi 00:02A+A-

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 'iki dilli yaşam' çıkışıyla, Türk demokrasisi tekrar sarsıldı.

İki dilli yaşam söylemi değil buna gösterilen tepkilerden biriydi demokrasiyi sarsan.

Genelkurmay uzun bir 'demokrasi sükuneti'nden sonra 'sistem üstü' bir salvoyla tekrar sahneye çıktı.

"İki dil için devletin yasal ve anayasal düzenleme yapmasını beklemeyeceğiz" ifadesi ne derece hukuken sorunlu ve çatışmacı bir üslup barındırsa da demokrasi içi karşılık arayan bir söylemdir.

Bu siyasal söylem, ne kadar ekstrem görünse de üç mecrayı ilgilendirir, yani üç muhatabı vardır: Siyaset mahfilleri, sivil toplum ve savcılar (söylem ve uygulama suç teşkil ediyorsa)

Kabulü veya reddi bir tarafa, şiddet içermediği sürece her fikrin/talebin ortaya konması demokrasinin kapsama alanı içindedir.

Zaten Cumhurbaşkanı, AK Parti, CHP ve MHP'den gereken tepkiler gösterildi. İkazlar yapıldı.

TBMM Başkanı Şahin savcıları göreve bile çağırdı.

Demokratik sistemin yetkili organları statüleri gereği devreye girdiler. Belki görevleri gereği savcılar da harekete geçebilirler. Bunların hepsi demokratik sistemin normalleri ve renkleridir.

Peki, Genelkurmay'a ne oluyor?

Hangi görev ve yetkiyle fevkalade siyasi bir konunun ana arterine siyasal bir hamle yapıyor?

Genelkurmay bu illegal açıklamasıyla, siyasal sistemde son zamanlarda kaybolduğu zannedilen 'denetleyici iktidar'ını hatırlatıyor.

Kılıcı fark edemeseniz de Demokles hâlâ ensenizde diyor.

Bizim Genelkurmay, kendi görev alanıyla ilgili skandallarda millet can kulağıyla açıklama beklerken susuyor.

Ama konu siyaset olunca demeçler, internet açıklamaları kırıla gidiyor.

Asker evlatlarımız ihanet örgüsü içinde can verirken, açıklama beklendiği halde Aktütün'de, Dağlıca'da, Gediktepe ve Hantepe'de susacaksınız.

Heron ihanetinde günlerce açıklama yapmayacaksınız.

Balyoz davasının başında, haklarında yakalama emri bulunan muvazzaf subay ve generallerin neden mahkemeye teslim edilmediğiyle ilgili hiç ses çıkarmayacaksınız.

Ama siyasetin ve 25 yıldır aynı yaklaşımlarla çözemediğiniz Kürt sorununun her kritik virajında sahne alacaksınız.

Demokrasi oyununda askeri bürokrasinin kendi inisiyatifiyle rol alacağı hiçbir sahne yoktur.

Dolayısıyla Genelkurmay Başkanı Koşaner de Askeri Ceza Kanunu'na göre suç işlemiş oldu. (M.148)

Görevsiz ve yetkisiz olarak üstlerinin izni ve bilgisi olmadan siyasi açıklama yaptı. Ordunun huzursuzluğunu ve endişelerini açıkladı.

Genelkurmay internet açıklamasında dil ve kültür birliğinden bahsediliyor.

Resmi seviyede dil birliğinden bahsedilebilirse de kültür birliği dayatması nasıl açıklanabilir?

Demokrasi çok kültürcü-çok kültürlü bir sistemdir.

"İki dil" tartışmasını "Endişeyle izliyoruz" diyor Genelkurmay.

Hâlbuki endişe dolu gözlerini, siyaset sahası yerine kendi bünyesine/görev alanına çevirseydi belki bu kadar evladımızı gömmezdik toprağın kara bağrına.

Aktütün'de, Hantepe'de ağlamazdık belki.

Bildirideki en klişe bölüm ise kuruluş felsefesi ve son kısımdaki "...cumhuriyet ve demokrasiyi koruma, ulus devlet, daima taraf olma..." hususu.

Demokrasi, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine hapsedilemeyecek kadar geniş ruhlu bir sistem.

21. asır demokratik sistemi açısından 'ulus devlet' yaklaşımının nasıl olması gerektiği Genelkurmay'ı değil siyasileri ve sivil toplum ilgilendirir.

2006 yılının başında İspanya Kara Kuvvetleri Komutanı Jose Mena Aguado görevinden alındı.

General Aguado, Katalanlar'ın yeni özerklik statüsünü eleştiriyordu.

Şöyle diyordu General:

"Bugüne kadar siyasetle ilgili hiç konuşmadık. Ancak general arkadaşlarımla konuşmalarımda İspanya'nın gelecekteki bütünlüğünden şüphe edildiğini görüyorum. Anayasamıza tehditleri görmek bizim görevimizdir..."

İspanyol generalin sözlerine aşinayız değil mi?

Bizim Genelkurmay'ın üstüne hiç vazife olmadığı halde kritik zamanlarda yaptığı açıklamaları hatırlatmıyor mu?

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT