1. YAZARLAR

  2. SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

  3. Dünün Tarihi, Bugün ve Yarınlarımızı da Şekillendiriyor
SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Yazarın Tüm Yazıları >

Dünün Tarihi, Bugün ve Yarınlarımızı da Şekillendiriyor

26 Kasım 2015 Perşembe 14:54A+A-

[email protected]

5 yıldır en kanlı  ve herşeyi viran edici şekilde devam eden Suriye Buhranı’na Rusya’nın özellikle son iki aydır direkt olarak müdahale etmesi, sadece Suriye iç dengelerini değil, dünya dengelerini de alt-üst edecek boyutlardaydı.. Hele de Türkiye, asırlarca Rusya tarafından kuzeyinden tehdid edilirken, şimdi kendi güneyinden de kuşatılıyordu.

Rusya savaş uçaklarının, kendi hava sahasını birkaç kez ihlal ettiğini bildirip diplomatik olarak protesto eden Türkiye karşısında, ortada kasıd olmadığı bildiriliyordu. Ama, 24 Kasım sabahı bu tablo birdenbire değişti. Rusya uçaklarının Suriye’de, Türkiye sınırındaki bombardımanları sırasında Türkiye hava sahasını tekrar ihlali ve 10 kez ihtara rağmen bunun devam etmesi üzerine, bir rus savaş uçağının düşürülmesiyle, iki ülke son derece ağır bir kriz ortamına sürükleniverdi.

‘Nihayeti, bir uçak..‘ deyip geçilemez. Bir kıvılcım, bir cephaneliği, bir cephanelik de dünyayı havaya uçurabilir.

*

Tarih boyunca, Osmanlı’nın en fazla savaştığı ülke olarak Rusya, bizim sosyal hâfızamızda derin ve acı hâtıralarla birlikte anılır. 100 yıl öncelerde Süleyman Nazif, bir makalesinde, ’Anadolu’da hiç bir aile yoktur ki, bir evladını  Rusya’yla yapılan savaşlarda şehîd vermemiş olsun..’ diye yazmıştı. Bu durum, sırf basit bir düşmanlık olmayıp, stratejik, jeo-politik, religio-politik, sosyo-ekonomik vs. birçok etkenlere dayanır.  Ve bu savaşların geçmişi de, 500 yıl öncelere dayanır.

Şöyle ki, 1453’de Ortodoks Hristiyan Kilisesi’nin merkezi olan Bizans İmparatorluğu’nun, Sultan 2. Mehmed (Fatih) komutasındaki müslüman ordularınca tarihten silinince, Bizans İmparatorluğu’nun aile ferdleri Rusya’ya sığınmışlar ve Rusya Çarlığı da, bundan istifadeyle, kendisini Bizans’ın mirascısı ve Ortodoksluğun yeni güç merkezi olarak görmüş ve birgün, İstanbul’a yeniden sahib olunacağı hayalleri dinî bir heyecan odağı olarak hep diri tutulmuştu. 

 

Tabiatiyle, Osmanlı o zamandan beri, Kafkaslar, Kırım, Balkanlar üzerindeki hâkimiyetini güçlendirmiş; ama, Kırım, Azak Denizi ve bugünkü Moldavia gibi coğrafyalardaki üstünlüğünü 1699’da imzalamak zorunda kaldığı Karlofça Andlaşması’yla  kaybetmişti.  Ne var ki, 10 yıl sonra rövanş alınmış, 1711- Prut Savaşı’nda, Rus ordusu ağır yenilgiye uğratılmıştı. Amma, Osmanlı- Rus Savaşları da ondan sonra sık sık devam etmişti.

 

Hele de, 1790’larda bugünkü Romanya sınırları içinde 90 bin’lik bir Osmanlı ordusunun Rus ordularınca imha edilmesi, (ki, o acı haberi alan ve tarihimizde pek az bilinen I. Abdulhamîd üzüntüden vefat etmiştir) sonra, Rusya’nın Balkanlar’daki bütün slav kavimlerini himayesine almayı öngören  panislavizm (slav kavimleri birliği) siyasetini gütmesi, Osmanlı için daha bir başağrısı oluşturmuştu. Önce Sırb İsyanlarını destekleyen Rusya, 1815’lerden itibaren Yunan İsyanı’nı da desteklemiş; 1827’de Navarin’de Osmanlı donanmasının bütünüyle yok edildiği baskını yapmıştı.

Rusya güçlendikçe, Osmanlı, Batı dünyasına yaklaşarak güç dengesi kurmaya çalışıyordu.

1850’de ise, Rus Çarı’nın, Fransa İmparatoru’yla buluşmasında, Osmanlı’yı kasdederek, ’Kollarımız arasında bir HASTA ADAM var, onun bizim kontrolümüz dışında ölmesi halinde altından kalkamıyacağımız acılar çekeriz.’ demesi; 1853-56 Kırım Savaşı.. 

Sonra, 1877-78’deki (Hicrî-1293’de başladığı için, 93 Harbi denilen) Osmanlı- Rus Savaşı ve rus ordularının Balkanlar’dan İstanbul önlerine, hem de Kafkaslar’dan taa Bayburt’a kadar geldiği ağır tablo..

 Birinci Dünya Savaşı’nda, Rusya’nın Doğu Anadolu’da yine ilerleyişi; 1917- komünist-bolşevik devrimi sonrasında kemalist rejimle biraz işbirliği; ama, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, Sovyet Rusya’nın Türkiye üzerindeki talebleri sonunda, Türkiye’nin kendisini NATO’yla korumaya alması ve yarım asırlık Soğuk Savaş dönemi.. Sovyet Rusya hep baş tehdid..

Ve bugün, ’yeni zamanlar Stalini’yle bir kriz daha..

Görüldüğü üzere, dünün tarihi, bugün ve yarınlarımızı da şekillendiriyor.

*

YAZIYA YORUM KAT