1. YAZARLAR

  2. Medaim Yanık

  3. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şiddet kısırdöngüsü nasıl kırılır?
Medaim Yanık

Medaim Yanık

Yazarın Tüm Yazıları >

Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da şiddet kısırdöngüsü nasıl kırılır?

15 Eylül 2009 Salı 00:56A+A-

Bu yazının dört ana teması olacak: Şiddet kısırdöngüsünün ne anlama geldiği, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin nasıl bir şiddet kısırdöngüsünde olduğu, şiddet kısırdöngüsünün sonuçlarının nasıl tezahür ettiği ve bu şiddet kısırdöngüsünün nasıl kırılabileceği. Önce ilkinden başlayalım.

ŞİDDET KISIRDÖNGÜSÜ

Herhangi bir toplumsal ortamda, eğer şiddet olağan yaygınlığının ötesinde ve baskın bir davranış tarzı haline gelmişse orada şiddet kısırdöngüsünden bahsedebiliriz. Bu durumda şiddet başka bir şiddeti doğurur, oluşan şiddet başka bir şiddetin ortaya çıkmasına sebep olur. Şiddetin başka bir şiddeti doğurması psikoloji literatüründe en fazla aile içi şiddet ve çocukların kötüye kullanımında görülür. Şiddetin hâkim olduğu bir ailede büyüyen çocukların, kendileri erişkin hale geldiklerinde eşlerine ve çocuklarına şiddet uyguladıkları bilinen bir gerçektir. Aynı durum çocukluğunda fiziksel ve cinsel şiddet gören insanlarda da sık görülür. Kendisi tacize uğrayan çocuk erişkin olunca tacize uğramayan çocuklara göre daha fazla tacizde bulunur. 25 yıldır devam eden bir şiddet ortamında büyüyen çocukların polise taş atması gayet anlaşılır bir durumdur. Bölgede şiddet kendini ifade etmenin en önemli tarzlarından biri olmuştur.

ŞİDDET KISIRDÖNGÜSÜNÜN BELİRTİLERİ

Hastalık durumlarında hastalığın belirtileri olur. Hastalar bu belirtileri şikâyet olarak tanımlar. Doktorlar ise bu belirtileri tanıyıp, bir araya getirip, tanı koyarak tedavi planlarlar. Bölgedeki şiddet kısırdöngüsü de hastalık gibi belirtiler veriyor. 25 yıllık sürede 40.000 insanın ağırlıklı olarak bölge sınırları içinde ölmesi, bölgenin şiddetin odağı haline geldiğinin tek başına göstergesidir. Enteresan şekilde siyasal şiddetin yaygın olduğu ortamlarda sıradan, gündelik hayat içindeki şiddet de artar. Bölgede sıradan şiddetin de yaygın olduğunun belirtileri; aile içi şiddet haberleri, namus cinayetleri, genç kız intiharları, uyuşturucu madde kullanımı artışı, kapkaç olayları, stadyum kavgaları vb. gibi örneklerde karşımıza çıkmaktadır.

ŞİDDET KISIRDÖNGÜSÜNÜN SONUÇLARI

Bölgedeki şiddet kısırdöngüsünün dört farklı sonucu olmuştur. Birincisi, Kürtler arasında "devletin zalim, Kürtlerinse ise mazlum" olduğu algısını besleyen bir "mağduriyet psikolojisi" ortaya çıkmıştır. İkincisi, bu mağduriyet duygusu Kürt milliyetçiliğinin yükselmesine ve PKK'nın meşru bir siyasal aktör olarak algılanmasına sebep olmuştur. Bu durum diğer yandan yükselen Türk milliyetçiliğine de psikolojik bir meşruiyet sağlamıştır. Üstelik yükselen milliyetçilik sadece siyasal elitler arasında değil siyasal partiler ve sıradan halk arasında da tehlikeli bir boyut almıştır. Üçüncüsü, şiddet kısırdöngüsü şiddeti temsil eden kişilerin ve yapıların öne çıkmasına ve demokrasi sınırları içinde talepte bulunanların geride kalmasına yol açmış, bu da demokratik muhalefetin oluşmasına engel olmuştur. Şiddet kısırdöngüsünün dördüncü sonucu ise oluşan şiddet ortamının şu ana kadar bölgeye yönelik ekonomik açılımların atıl kalmasına neden olmasıdır.

ŞİDDET DÖNGÜSÜNÜN OLUŞUMU

Söz konusu şiddet kısırdöngüsü en yalın haliyle şu şekilde açıklanabilir. Devletin Kürt politikaları PKK şiddetinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. PKK'nın silahlı şiddet uygulaması devletin silahlı güçlerinin karşı şiddet uygulamasına, bu da PKK'nın şiddetini artırmasına, bu da daha yeni şiddet ortamları doğuran bir sarmalın ortaya çıkmasına yol açmıştır. Burada altı çizilmesi gereken nokta, şiddet kısırdöngüsünün 25 yıl boyunca devam ettiğinin görülmesidir. Eğer bu kısırdöngü durdurulamazsa veya etki alanı sınırlanmazsa, bu kısırdöngünün kendini sürekli yeniden üreterek devam edeceği bilinmelidir.

"SIFIR ŞİDDET POLİTİKASI"

Bu noktada yapılması gereken, bu şiddet kısırdöngüsünü bir yerde durdurmak ve oyunu yeni kurallarla, yeni bir tarzda kurmaktır. Buradaki temel mesele, şiddet kısırdöngüsünün kırılması ve "sıfır şiddet politikasının" devreye sokulmasıdır. Bunun nasıl mümkün olabileceği sorusunun cevabını vermeden önce niçin "sıfır şiddet politikası"na ihtiyacımız olduğunu ortaya koymaya çalışalım.

Şiddet ortamı, mevcut tehdit algısı dolayısıyla bir "grup kaynaşması" yaratır. Grup içe kapanır, kendini eleştirmez, üyeler farklılıklarını azaltır ve tam anlamıyla bir tesanüt ortamı oluşur. Ötekileştirilen grup yekpare algılanmaya başlanır. Şiddet ortadan kalkar özgürlük genişlerse grup içi farklılıklar ve muhalefet açığa çıkar. Ayrıca şiddet ortamında gruplarda sertlik yanlıları öne çıkıp, ilişki ve iletişimden yana olanlar güç kaybeder. Şiddet azaldığında ise tersi olur. Bölgede makul ve fikir sahibi birçok insan ve topluluk şiddet ortamından dolayı geride kalmakta, sadece silahla destekli örgütlü güçler öne çıkmaktadır. Kürt meselesinin çözülebilmesi için bu sessiz yığınlar da sürece katılmalı, kendilerini demokratik yollardan ifade edebilmelidir. Tüm bu sebeplerle temel strateji şiddetin olmadığı bir ortam yaratmaktır. Bu strateji tıpkı Dışişleri tarafından formüle edilen "komşularla sıfır problem" stratejisinin yarattığı etkiye benzer bir etki yaratacaktır.

Oyunu yeniden kurmak devletle başlayabilir. Yeni normlar şunlar olmalıdır: Devlet kendi şiddetini minimize etme politikası uygulayacak, demokratikleşme, insan hakları uygulamaları hızlanacak, sivil toplumun önünü açacak. Silah içermeyen her türlü hak arama ve kendini ifade etme tarzına son derece toleranslı olacak. Devlet bu anlayışını kamuoyuna deklare ettikten sonra top, aydınlar ve sivil topluma geçecektir. Aydınlar ve sivil toplum kuruluşları ise şiddeti nerden gelirse gelsin, hangi türden olursa olsun eleştiren bir dil inşa edecek ve şiddet oluşturan her unsura yüksek perdeden kırmızı kart gösterdiğini ilan edeceklerdir. Kim şiddet uygularsa onun protesto edildiği bir atmosfer yaratılacaktır.

Eğer şiddetsizlik bir norm haline gelirse, şiddet uygulayanlar, psikolojik üstünlüklerini ve meşruiyetlerini kaybederler. Şiddet gösteren ayıplanmaya, dışlanmaya, eleştirilmeye başlanır. Şiddet uygulayanlar hem psikolojik üstünlüklerini hem de psikolojik desteklerini kaybederler. Şiddetin olmadığı bir ortamda bölgede daha insani bir atmosfer ve daha çoksesli bir yapı oluşacak, alternatif demokratik güçler gelişecek ve çözüm için daha olumlu şartlar oluşacaktır.

"Sıfır şiddet politikasının" uygulanması için PKK'nın silah bırakması mutlak şart değildir. PKK'nın silah bırakması tabii ki şiddet ortamını çok hızlı azaltır. Ama bu durum 25 yıldır gerçekleşmemiştir. O günü beklemek yerine, önerilen bu yöntem silah bırakmaya zorlayıcı etki de yaratacaktır. "Sıfır şiddet politikası uygulaması"nın önündeki en büyük engel, devletin geleneksel güç tasavvurudur. Weber'in "meşru şiddet tekelini elinde bulunduran güç" olarak takdim ettiği modern ulus-devlet anlayışını kabul eden Türk devleti doğrudan güç uygulaması üzerine kuruludur. Türk devleti çocuklarını döverek terbiye etmeye çalışan, kendisiyle konuşulmaz baba gibidir. Hâlbuki bu babaların çocukları ve eşleri psikiyatri polikliniklerinde bize hasta olarak gelir. Para da bu babanın kesesinden ödenir. Devletin bilgeleşerek "terapist devlet" veya "Gandi devlet" anlayışına dönüşmesi gerekir. Bu kavramları biraz açalım.

"TERAPİST DEVLET" VEYA "GANDİ DEVLET"

Psikoterapist kendisine başvuran kişi ile etkileşime girer. Kişiyi kendisinin zararına olacak davranışlardan korur. Başvuranın sıkıntısını azaltır, öfkesini kontrol altında tutar, gelişmesini sağlar, riskli davranışlardan uzak tutar. Psikoterapist bireye karşı bunları yapar. Devlet bu rolü büyük gruplara karşı yapmalıdır. Dindarlar, Kürtler, Aleviler, solcular, sağcılar, milliyetçiler vb. kendi gelişim süreçlerinde sonradan hatalı olduğu anlaşılan süreçler yaşamışlardır. Devlet terapist gibi bu kesimlerin hatalarını örtüp, onları şiddetten koruması gerekir.

"Gandi devlet" kavramını ise "terapist devlet" kavramına yakın bir anlamda kullanıyorum. Gandi'nin sömürgeci bir devlete karşı sivil itaatsizlik şeklindeki mücadeleyi tanımladığını elbette biliyorum. Buradaki kastım şudur: Gandi bütün gücünü haklılık ve şiddet içermeyen yöntemler üzerinden almıştır. Bölgede devletin tam ihtiyaç duyduğu da tam bu iki şeydir. Gandi şiddet kısırdöngüsünü kırmak için açlık grevleri yapmış ve başarmıştı. Devletimizin ölüm orucu tutacak tekil bir canı yok, şiddeti durduracak politika geliştirmesi yeter.

"Sıfır şiddet" stratejinin gerçekleşmesi için güvenlik kuvvetlerinin olaylara müdahale alışkanlığını değiştirmek gerekir. Polis şefleri için siyasal gösterilere nasıl tavır alacaklarına yönelik yeni prosedürler tanımlamak elzemdir. Siyasal gösteri ve eylemlerde son derece hoşgörülü, başka topluluklara uygulanacak şiddetin üzerine gidilecek bir tavır geliştirilebilir. Özellikle polise taş atan çocukların tutuklanmaması, uzakta durularak izlenme sabrının gösterilmesi başlangıç noktalarından biri olabilir. Diğer çocuklara Kürtçe öğreten bir çocuğa dava açmak gibi komik bir duruma düşmemek de diğer bir başlangıç noktası olabilir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT