1. YAZARLAR

  2. Mustafa Ünal

  3. Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...
Mustafa Ünal

Mustafa Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Cevap, yeri ve zamanı geldiğinde...

27 Haziran 2012 Çarşamba 05:06A+A-

Meclis'te olağanüstü gün. Sadece Türkiye değil, dünyanın gözü AK Parti grubunda. Daha doğrusu Başbakan Erdoğan'ın söyleyeceklerinde... Dinleyiciler arasında geleneksel kıyafetleriyle Araplar da var. Değişik illerden gelen partililer medyaya ayrılan bölümü bile doldurmuş durumda. Erdoğan, Suriye krizini Meclis çatısı altında ilk kez konuşacak.

Türkiye sessiz değil. Başbakan ilk gün geç saatlerde devletin zirvesini topladı. Kısa açıklamada olayın aydınlatılmasının ardından tavır konacağı, somut adımların atılacağı duyuruldu. Pilotların akıbeti belirsiz ancak olay büyük oranda aydınlandı. Suriye, Türk uçağını kazayla değil, bilerek vurdu. Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası Bülent Arınç, yardıma giden CASA uçağına da ateş açıldığını söyledi. Suriye sadece hava sahasını kısa süreliğine ihlal eden uçağa saldırmadı, insani amaçla bölgeye intikal eden başka uçağa da ateş açtı.

Türkiye sessiz değil derken en yetkili ağızlardan açıklama yapıldığını söylemek istiyorum. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu hem içeriye hem de uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla önemli mesajlar verdi. Aynı açıklığı Suriye tarafında görmüyoruz. Konuşan tek isim Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Cihat Makdissi...

Makdissi acaba devlet hiyerarşisi içinde kaçıncı sırada yer alır? Üstlerde değil herhalde. Dışişleri Bakanı nerede? Devlet Başkanı Beşşar Esed ve yardımcıları sessiz. 5 gün oldu, şu ana kadar hiçbiri konuşmuş değil. Şam için basit bir kriz mi bu? Değil elbette. Bırakın bölgeyi, dünya diken üstünde. Şam'ın zirvelerinden ses yok. Neden? Gecenin geç saatlerinde Esed'in genel bir değerlendirme yapması ve 'Savaşın içindeyiz' demesi, sessizliğini bozduğu anlamına gelmiyor. Uçağın düşürülmesiyle ilgili tek bir kelime söylemiş değil. Sözcünün açıklamaları ise krizi derinleştirecek türden... Ankara'nın canını daha da sıkacak üslup ve içerikle konuşuyor. Söyledikleri gerçekleri yansıtmaktan çok uzak. Propaganda amaçlı. Türkiye her sözünü belgeleriyle yalanladı. Biraz Irak savaşında Bağdat düşerken Saddam Hüseyin'in bakanlarının meydan okuyan kof açıklamalarına benziyor.

Türkiye ne yapacak? Bunu biraz da Şam'ın yaklaşımı tayin edecek. Oradan gelen açıklama ve mesajlar bu açıdan çok önemli. Suriye tarafında 'krizi soğutma' çabasının görünmediğini söylemek mümkün. Makdissi'nin açıklamaları ortada. Her konuşması krizi daha da derinleştiriyor. İtidal elden bırakılmayacak. Ancak Suriye'nin yaptığı da karşılıksız kalmayacak. Cevabın ne şekilde verileceği ise belirsiz. 'Savaş' seçenek dışı. Zaten Ankara'da da sinirler gergin ancak bir 'savaş hali' de yok. Bu askeri operasyon olmayacağı anlamına gelmiyor. Suriye'ye mukabelenin çok fazla alternatifi var. Muhaliflere desteğin artırılmasından nokta operasyonlara kadar...

Başbakan Erdoğan'ın konuşması bu açıdan da önem taşıyordu. Başbakan hamasetin ötesinde önemli mesajlar verdi. "Türkiye'nin dostluğu ne kadar değerliyse herkes bilsin ki gazabı da o kadar şiddetlidir, o kadar kahredicidir." dedi. Bu cümlenin direkt hedefi Beşşar Esed yönetimi... Somut bir gelişmeyi de duyurdu. TSK'nın angajman kurallarının yeni aşamaya göre değiştiğini söyledi. Suriye'nin sınırda yapacağı en ufak hareket bile artık hedef. Bu 'kıpırdarsan vururum' demek. Bu tek başına düşen uçağa cevap anlamına gelmiyor elbette. Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin 'düşmanlık' boyutunda seyredeceğinin ilanı.

Türkiye mukabele hakkını da açık tutuyor. Erdoğan'ın şu cümlesi not edilmeli: "Türkiye yerini, zamanını ve yöntemini kendisi tayin ederek bu haksızlığa karşı uluslararası hukuktan doğan haklarını kullanacak, gereken adımları kararlılıkla atacaktır." Herkesin merak ettiği, bu adımların ne olacağı sorusu...

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT