1. YAZARLAR

  2. Merve Şebnem Oruç

  3. Andrey Karlov Suikastı Neyi Amaçlıyordu?
Merve Şebnem Oruç

Merve Şebnem Oruç

Yazarın Tüm Yazıları >

Andrey Karlov Suikastı Neyi Amaçlıyordu?

22 Aralık 2016 Perşembe 14:39A+A-

Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'a düzenlenen suikast haberinin hemen ardından Twitter'da arattığım kelime Avusturya-Macaristan Arşidükü Franz Ferdinand'ın ismiydi. 1914'te Saraybosna seyahati sırasında Latin Köprüsü'nden geçerken Sırp suikastçı Gavrilo Princip'in silahlı saldırısına uğrayan Franz Ferdinand'ın ölümü Avusturya-Macaristan'ın Sırbistan'a savaş açmasına ve 1. Dünya Savaşı'nın çıkmasına neden olmuştu. Karlov'a düzenlenen suikastın saniyeler sonrasında, dünyanın her yerinden Twitter'a, “Umarım bu yeni Franz Ferdinand vakası olmaz” şeklinde yüzlerce tweet atıldı, vakit ilerledikçe sayı yüz binlere ulaştı.

Google Trends, Andrey Karlov'un hain bir saldırı sonrası öldürülmesi sonrası dünya çapında en popüler kelimelerin “Franz Ferdinand” ve“3. Dünya Savaşı” olduğunu gösteriyor. Pazartesi gecesi bu kelimelerin arama oranları en yüksek seviyeye, yani 100'e çıktı.

Her iki ülke tarafından yapılan sağduyulu açıklamalar ve bu saldırının iki ülke ilişkilerini hedef aldığı yönündeki ortak kanaat paniği azaltırken, yukarıdaki tweet'lerin yerini de, inanılmaz bir hızla kaleme alınan “Söylemiştim size, Andrey Karlov'un ölümü 3. Dünya Savaşı'nı başlatmaz. İşte nedenleri...” şeklinde başlayan sayısız makale aldı. Bu yazılar, bazıları sonuçtan memnun, bazıları değilse de, ortak kanaat olarak “iki ülkenin savaş istemedikleri” noktasında birleşiyordu.

Üst düzey yetkililerin medya ve birbirleriyle hızlı şekilde iletişime geçmeleri sayesinde büyük bir krize dönüşmeyen kaos, Suriye sınırında Türkiye hava sahasını ihlal eden Rus jetinin düşürülmesi sonucu ortaya çıkan krizi anımsattı. Ancak atlatılan badire, çok daha büyük ve olumsuz sonuçlar doğuracak nitelikteydi. Her ne kadar jet uçağının düşürülmesinin ardından 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında tutuklanan FETÖ'cü pilotlar çıktıysa da, Rus jeti Türkiye sınırını ihlal etmişti ve Türkiye kağıt üzerinde haklı göründüğü bir durumla tuzağa düşürülmüştü.

Andrey Karlov ise o gün görevde olmamasına rağmen Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli bir polis memuru tarafından kameralar önünde öldürülmüştü. Eğer Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ve Kremlin'in, ve hatta Rus medyasının reaksiyonu, Rus uçağının düşürülmesi sonrası verdikleri tepkinin bir benzeri olsaydı, Türkiye ne kadar “FETÖ yaptı” dese de, bugün çok farklı şeyler konuşuyor olabilirdik. Hele ki bu saldırı, Ruslar tarafından da, Batı tarafında yapıldığı gibi, aynı gece Almanya'nın başkenti Berlin'de Noel panayır alanına giren bir tırın dehşet saçarak 12 kişinin ölümüne sebep olan terör saldırısıyla aynı çerçevenin içine konsaydı ve büyükelçi suikastı bir “İslamcı terör” olarak okunsaydı, Türkiye tüm dünya karşısında karşı karşıya kaldığı en büyük komplolardan birinin içine sıkışabilir ve kendini açıklamakta epey zorlanabilirdi.

Saldırgan, Rusya ve rejim uçaklarının İranlı milislerle birlikte kırıp geçirdiği Halep'ten tahliyelerin gerçekleştirildiği ve sıklıkla bu tahliyelerin sabote edildiği süreçte, önce Rus Büyükelçiyi öldürüyor; ardından sol elinin işaret parmağını kaldırmış şekilde Türkçe olarak “Suriye'yi unutmayın. Halep'i unutmayın” diyor; “Allah-u Ekber” diye bağırmayı ihmal etmiyor ve son olarak da Arapça “Cihat için Hz. Muhammed'i (SAV) destekleyenlerin soyundan geliyoruz,” anlamına gelen o bilindik sözleri sarf ediyor. Görüntüler ve saldırıyla ilgili haberler sosyal medyaya düşerken FETÖ'cü Emre Uslu'nun Türkçe ve Abdullah Bozkurt'un İngilizce tweetleri öncülüğünde, saldırının “Nusracı bir Türk polisi” tarafından gerçekleştirildiği algısı dünyaya yayılıyor. Daha saldırganın kim olduğu bilgisine ulaşılmadan şüphe çeken FETÖ'cü tweet'leri, olay sonrası söylemi kontrol etme çabaları, daha önce bunun olacağını bildiklerini ima ettikleri paylaşımları gibi pek çok tipik FETÖ'cü davranışı, daha önce içinde oldukları Danıştay cinayeti, Uludere olayı, 7 Şubat MİT krizi, MİT tırlarının durdurulması gibi hadiseleri anımsattığı için Türk insanına saldırganın FETÖ'cü olduğu gerçeği garip gelmiyor. Ama sadece FETÖ'cülerin değil, bazı yabancı sosyal medya hesaplarının, FETÖ'yü aklama çabasına girmeleri de dikkatlerden kaçmıyor. Hatta bazılarının, Rus medyasından bahsederek, “Neden saldırganın 'Allah-u Ekber' dediğini görmezden geliyorlar?” diye isyan etmeleri komplonun tutmamasının neden olduğu hayal kırıklığını gözler önüne seriyor.

Beşiktaş'taki çifte PKK saldırısının faillerinin Rasulayn'dan, Kayseri'de düzenlenen PKK saldırısının faillerinin Kobani'den geldiği ortaya çıkmışken, Fırat Kalkanı Harekatı el-Bab'da yoğunlaşmışken, öte yanda Halep düşmüşken, Suriye'de bir sonraki gelişmenin ne olacağı tartışılırken, bu saldırının Türkiye'yi Rusya karşısında zor durumda bırakacak şekilde tasarlanması ve ülkemizi bir kez daha “radikallerle işbirliği içindeki ülke” olarak resmedecek şekilde tezgahlanması, uzun süredir karşı karşıya olduğumuz sabotaj ve saldırıların devam ettiğini açıkça gösteriyor. Moskova'da çok sayıda kritik ismin suikastın arkasında “NATO gizli servisleri” ve “Batılı istihbarat örgütleri” olduğunu söylemesi de Türkiye'nin FETÖ'nün koruyucusu ve kollayıcısı olarak işaret ettiği ülkeyi hedef alıyor. 20 Aralık'ta Moskova'da Suriye'de çözüm arayışları için bir araya gelen Türkiye, İran ve Rusya masasının dışında kalan baş aktör ABD'li yetkililerin de suikast sonrası açıklamaları, sonuçtan memnun olmadıklarını artık saklamaz nitelikte. Ama artık görünen köy kılavuz istemiyor.

Ama artık sormamız gereken sorular bu sezginin ötesine geçen gerçeklerden daha öte. Zira bazıları son sürat sınırları zorluyor. Örneğin, en az iki kez Rusya'yı Türkiye'ye karşı kışkırtıp savaş açmaya teşvik edenler nasıl bir savaş tahayyül ediyor? Ve eğer bazı haberlerde iddia edildiği gibi, saldırgan 15 Temmuz sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Ankara'da katıldığı programlarda 9 kez koruma görevi üstlenmişse bizi daha ne tür saldırılar bekliyor? 15 Temmuz sonrası suikast tahminleri almış başını yürümüşken neden üst düzey isimler için gerekli önlemler hala bir türlü alınamıyor?

Yeni Şafak

YAZIYA YORUM KAT