1. HABERLER

  2. HABER

  3. GÜNDEM

  4. "Zulümlere Tribünden Asla Seyirci Olmayız"
"Zulümlere Tribünden Asla Seyirci Olmayız"

"Zulümlere Tribünden Asla Seyirci Olmayız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçim döneminde yaşanılan tartışmaların sona erdiğini belirterek, "Herkes günlük hayatına yönelmiş, evine, işine, gücüne yoğunlaşmıştır." dedi.

18 Nisan 2019 Perşembe 20:11A+A-

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'da düzenlenen Memur-Sen Konfederasyonu Uluslararası "İşin Geleceği Tehditler ve Fırsatlar" Konferansı ile Genel Merkez Hizmet Binası açılışında konuştu.

"Merhum Mehmet Akif İnan bizlere hep örnek olmuştur"

Bilhassa 1995 senesinde Memur-Sen'in kuruluşuna liderlik eden merhum Mehmet Akif İnan'ı burada rahmetle yad ediyorum. Şair, mütefekkir, muallim Akif İnan Ağabey sadece şiirleriyle, fikirleriyle değil aynı zamanda aksiyoner bir lider olarak bizlere hep örnek olmuştur. Sadece kuru bir öğretmenlik, yazarlık, şairlik yapmamıştır. Akif İnan, sendikayı sadece memurların hak ve hukukunu savunan bir çatı olarak değil milli bir diriliş hareketi, evrensel bir özgürlük hareketi olarak da tasavvur etmiştir. Onun nazarında Memur-Sen ülkemizle beraber dünyanın dört bir yanında hakları elinden alınan, emekleri, alın terleri, kaynakları sömürülen onca zenginliğin ortasında fakirliğe mahkum edilen yüz milyonların da sesi soluğu nefesi olan bir müessesedir. Kuruluşundan itibaren Memur-Sen de Akif İnan'ın tayin ettiği istikamet doğrultusunda misyonunu layıkıyla yerine getirmiştir.

'Memur-Sen'in vesayetlere karşı verdiği mücadeleyi takdirle karşılıyoruz'

Türkiye'nin son yıllardaki tüm demokrasi hamlelerinde Memur-Sen hep kritik rol oynamıştır. Özellikle 28 Şubat'ta olduğu gibi demokrasinin askıya alındığı dönemlerde darbeleri meşrulaştırıcı görev üstlenen sendikal gelenekten ülkemizin kurtarılmasında Memur-Sen'in çok ciddi katkıları olmuştur. Sırtını vesayet odaklarına dayayan sendika ağalarının siyasetçilere ayar verdiği o kötü günler hamdolsun sizlerin desteğiyle artık geride kalmıştır. Kritik dönemlerde vesayetçiler yerine milli iradenin yanında saf tutan Memur-Sen ülkemiz için önemli bir kazanımdır. Her türlü vesayete karşı yürüttüğü mücadeleyi takdirle karşıladığımızı belirtmek istiyorum. 

"Zulümlere tribünden asla seyirci olmayız"

31 Mart itibarıyla tamamlamış olduğumuz seçimlerden sonra bazı belediyelerdeki gelişmelerden rahatsızlık duymak gibi Memur-Sen camiasının asla rahatsızlık duymaması gerekir. Ben Memur-Sen camiasının bu seçimler sebebiyle ortaya çıkan tabloda bulundukları yerlerde dimdik duracaklarına inanıyorum. Ne yapacak? Seni makamından mı alacak? Alsın. Seni memurluktan atabilir mi? Atamaz. Çünkü 657 denilen bu yasa bir defa sizi güçlü bir şekilde koruma altına almıştır. Kaldı ki bu yollara tevessül edenler karşısında arkanızda kapı gibi bir Memur-Sen camiası var. Yine şunu bilmeniz lazım ki bu ülkede şu anda bir hükümet var. Biz hiçbir zaman yapılacak bu zulümlere tribünden seyirci olmayız. Yapılması gereken neyse onu da yaparız. Onun için de bütün yargı ve yürütme mekanizmalarını her halükarda başta Memur-Sen olmak üzere yürütmek durumundayız. Ben yürütmenin başıyım, yasamanın başı ise şu anda yine genel başkanı olduğum partimin bir mensubu olan arkadaşım, o da yasamanın başıdır. Bütün bu imkanlarımızla eğer bir zulüm varsa bu zulmün karşısında durmak bizim için en önemli görevdir. Ama Memur-Sen camiası mensupları yerlerinde dimdik durmalı ve kendilerine 'Hadi bakalım sendikanı değiştir, şuraya geç' diyenlere karşı da o dik duruşuyla diklenmeden yerini korumalıdır.

"Türkiye'nin gücünü kabullenecekler"

Son yıllarda uluslararası boyutu da olan karalama kampanyalarına maruz kalıyoruz. Batı dünyasının bazı kesimleri ekonomimizi çökmüş, bitmiş gibi göstermenin gayreti içine giriyorlar. Türkiye dimdik ayaktadır, güçlenerek de yoluna devam edecektir. Türkiye'nin gücünü kabullenecekler. 

"Adaletsizlikler konusunda sesimizi yükselttikçe, saldırıların dozu da artıyor"

Suriye, Filistin, Yemen, Mısır gibi ülkelerdeki adaletsizlikler konusunda biz sesimizi yükselttikçe, saldırıların dozu da artıyor. Suriyelilere harcadığımız tutar 35 milyar dolardır. AB'nin bize 6 milyar avro söz verdiği halde, verdikleri rakam 1 milyar 750 milyon avrodur. Ülkemizdeki 4 milyon mülteciye acaba bir yerden destek gelir mi diye beklemeyeceğiz, elimizdeki bir tas çorbamızı kardeşlerimizle paylaşmaya devam edeceğiz. Bolu'daki seçilmiş olan bir belediye başkanı, oradaki Suriyeliler için, 'Ben bunlara bir tas çorba vermem, buradan gönderirim' demişse de, biz onları da onların eline bırakmadan hükümet olarak valiliklerimiz kanalıyla aynen yedirmeye, içirmeye, giydirmeye devam edeceğiz.

"Ey Financial Times sen Türkiye'yi tanıdın mı?"

Biz terörle mücadele ve mülteciler meselesindeki çifte standarda dikkat çektikçe aleyhimizdeki haberlerin sayısı daha da katlanıyor. Ey Financial Times, 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye'yi sen tanıdın mı? Senin ülkende şu anda ne kadar mülteci var? Hadi bir de onu haber yap bakalım. Bizi birkaç marjinalin iftirası değil, hiçbir araştırma yapılmadan, iddialar teyit edilmeden, işin aslı muhataplarına sorulmadan Türkiye karşıtı her türlü habere, her türlü propagandaya prim verilmesi rahatsız ediyor.

"Bizi asıl rahatsız eden örtülü yalanın hakikati perdelemesi"

Milletimiz iradesine, bağımsızlığına, hak ve özgürlüğüne sahip çıktıkça eski alışkanlıklarını devam ettirmek isteyenlerin rahatsızlığı derinleşiyor. Her ikisi de azılı birer terör örgütü olan PKK'lı ve FETÖ'cü unsurların öncülük ettiği iftira furyasına ne yazık ki ülkemiz içindeki kimi sendikalar da lojistik destek veriyor. Uluslararası kuruluşlara mektuplar yazarak, asılsız iddiaları gündeme getirerek ülkemize itibar suikasti yapıyorlar. Böylece Türkiye'nin PKK ve FETÖ gibi eli kanlı terör örgütlerine karşı yürüttüğü meşru mücadeleyi engellemeye çalışıyorlar. Elbette dünyanın hemen her ülkesinde ideolojik bağnazlıkla hareket eden marjinal yapılar bulunur. Bunların mevcut tüm iletişim imkanlarını, propagandalarını alet etmesi de gayet tabiidir. Burada asıl sorgulanması gereken bu iftiraların uluslararası sendikal kuruluşlar nezdinde alıcı bulmasıdır. Bizi asıl bu rahatsız eder. Üzerinde asıl durulması gereken, örgütlü yalanın hakikati perdelemesine göz yumulmasıdır. Bizi birkaç marjinalin iftirası değil, hiçbir araştırma yapılmadan, iddialar teyit edilmeden, muhataplarına sorulmadan Türkiye karşıtı her türlü habere her türlü propagandaya prim verilmesi rahatsız ediyor. Bizi rencide eden, masumiyet karinesinin ülkemiz söz konusu olduğunda hemen rafa kaldırılmasıdır.

Oysa biz kimseden ayrıcalık, iltimas beklemiyoruz. Bizim böyle bir derdimiz yok. Muhataplarımızdan sadece ilkeli, tutarlı ve hakkaniyetli davranmalarını istiyoruz. Biz, ülkemizle ilgili meselelerin önyargılara kurban edilmek yerine vicdan, akıl ve adalet terazisinde tartılarak karar bağlanmasını istiyoruz. Özellikle bugün aramızda bulunan, uluslararası kuruluşların temsilcileri olan misafirlerimizden bilgi kaynaklarını çeşitlendirerek, hakkaniyetti elden bırakmamalarını özellikle rica ediyorum. Ülkemizdeki uygulamalarla ilgili gündeme gelecek her türlü konuda soru işaretlerini gidermek için elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzun bilinmesini istiyorum. 

31 Mart'ta bir seçim maratonunu başarıyla tamamladık, demokrasi şöleni havasıyla gerçekleştirilmiştir. Elbette bir takım görüş farklılıkları olmuştur ama bu durum demokrasimizin bir kez daha başarıyla işlediği gerçeğinin teslimine engel değildir. Dünyada bizim gibi bir katılım oranına sahip bir ülke yok gibidir. Türkiye seçimlere katılımında neredeyse yüzde 85'e sırtını dayamıştır. Seçim günü sandıklara giderek milli iradeye sahip çıkan tüm vatandaşlarıma teşekkür ediyorum. Demokrasimize verilen bu güçlü destek, Türkiye'nin istikbali, milli iradenin perçinlenmesi adına gerçekten tarihi bir kazanımdır.

"Kimse hak arama mücadelesi verenlere hakaret yoluna gidemez"

15 Temmuz askeri darbe teşebbüsü, tarihimizin en büyük ihanetlerinden biridir. 251 insanımızı şehit verdiğimiz, 2 bin 193 vatandaşımızın gazi olduğu bu alçak girişimi, milletimizin cesareti ve kahramanca direnişi sayesinde akamete uğrattık. Geçtiğimiz Ağustos ayında ise finans sistemimiz üzerinden ülkemizi çökertmeyi hedef alan ekonomik bir saldırıya maruz kaldık. Son 5 yılda halk oylaması, cumhurbaşkanlığı, milletvekilliği ve belediye başkanlığı için tam 7 kez sandığa gittik. Biz, her ne kadar hiçbir zaman seçim ekonomisine tevessül etmesek de seçimlerin ülke ekonomisinde ağır bir yük oluşturduğu vakadır. Seçim atmosferinde yükselen siyasi rekabet, toplumumuzun hem sosyolojisinde hem ekonomisinde gerilimlere sebep olmaktadır. Hamdolsun milletimiz sandıkların kapanmasıyla beraber bu dönemi geride bırakmıştır. Seçim döneminde yaşanan tartışmalar, artık sona ermiş, herkes günlük hayatına yönelmiş, evine, işine, gücüne yoğunlaşmıştır.

"YSK noktayı koyduğu zaman, bizim için de mesele bitmiştir"

Kimse hak arama mücadelesine girdi diye, bu hak arama mücadelesini verenleri kalkıp da hakaretle eleştirme yoluna gidemez. Geçmişimizden bugüne her türlü siyasi parti, bu tür yollara başvurmuştur, hak arama mücadelesini vermiştir, son nokta konulana kadar da bunun takipçisi olmuşlardır. Olay partime gelince niye rahatsız oluyorsunuz? Biz de sonuna kadar bu mücadelemizi vereceğiz. Yüksek Seçim Kurulu, noktayı koyduğu zaman bizim için de mesele bitmiştir. Ondan sonra yola devam.

"Asıl gündemimize odaklanmamız şart"

Ülkemizin önünde 4 buçuk yıllık kesintisiz bir icraat dönemi bulunuyor. 82 milyon olarak bu dört buçuk yıllık dönemi, en verimli şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Seçim tartışmalarını geride bırakarak ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir.

"82 milyon Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz"

Şu anda turizmde yüzde 50 bandından olan bir Türkiye var burayı da aşacağız. Savunma sanayiinde göreve geldiğimizde yüzde 20'lerde olan yerli üretimde şimdi yüzde 68'lere ulaşmış bir Türkiye var. Yakaladığımız başarı 82 milyonun başarısıdır. Siyasi ayrılıklarımızı bir kenara bırakarak hep birlikte 82 milyon Türkiye ittifakı olarak hareket etmeliyiz. Gençlerimizin, memurlarımızın, işçilerimizin, çiftçi sanayici, esnaflarımızın sorunlarını çözmek ancak bu şekilde mümkün olacaktır.

Kaynak: TRT Haber, AA

HABERE YORUM KAT

1 Yorum