1. YAZARLAR

  2. Didier Billion

  3. Yasemin Devrimi üzerine bazı saptamalar
Didier Billion

Didier Billion

Yazarın Tüm Yazıları >

Yasemin Devrimi üzerine bazı saptamalar

19 Ocak 2011 Çarşamba 08:47A+A-

Tunus, demokratik işleyişin kurallarını reddeden rejimlerin çıkmazını gösteren bir örnektir. Bu ders üzerinde düşünülmeli. Demokratik sorun sadece değerler sisteminden kaynaklanmaz, aynı zamanda bir etkinlik sorunudur. Her şeyin denetimi imkânsız bir şekilde parçalanmasından kaçınmak için muhalefet güçlerinin örgütlenmesi ve önerilerini savunmaları gerekmektedir.

Nihayet dört hafta boyunca süren protestolar ve gösteriler, birçok yetkilinin yıllardan beri Arap dünyasında bir istikrar örneği oluşturduğunu söyledikleri Başkan Zeynel Abidin bin Ali'nin 23 yıl süren iktidarının sonunu getirdi. Açıktır ki, bu olaydan çıkarılacak ilk dersler kısmî kalacak, önümüzdeki haftalarda derinleştirmek gerekecektir.

İlk saptama: Toplumsal ve ekonomik adaletin önemi yeniden teyit edildi. Yirmi beş yıldan bu yana, ekonomik liberalizmin zaferinden beri, egemen olan anlayış, artık tarihin motorunun toplumsal protesto olmadığını, toplumsal sınıflar arasındaki çatışmanın aşıldığını ve serbest piyasa ekonomisinin güçlerinin sefalet ve azgelişmişlik sorunlarına çözüm bulacağını iddia ediyordu. Son haftalarda Tunus'ta gördüğümüz olaylar bu görüşü yanlışlıyor. Bunun kadar manidar bir başka unsur da söz konusu olayların bölgesel ekonomi için model olarak sunulan ülkede gerçekleşmiş olmasıdır. Yirmi yıldan bu yana Tunus'un gerçek bir ekonomik büyüme yaşadığı, gerçek anlamda orta sınıfın oluştuğu, öğrenim alanında gerçek ilerlemelerin sağlandığı saptamaları doğrudur. Öyle ki, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) başkanı Dominique Strauss Kahn 2008 sonunda Tunus'un yükselmekte olan birçok ülke için model oluşturduğunu belirtiyordu. Ancak Tunus'ta, birçok mağrip ülkesinde olduğu gibi, uluslararası ekonomik krize rağmen % 4'ü aşan büyüme oranlarıyla açıklanan makroekonomik performanslar toplumsal eşitsizliklerin azaltılmasına eşlik etmedi. Birleşmiş Milletler'in İnsani Gelişme Programı'nın son raporuna göre Tunus, raporda adı geçen 169 ülke arasında ancak 81. sırada yer almaktadır.

Zaten adaletsizlik hissi sonsuza kadar bastırılamazdı ve nihayetinde patladı. Bu etken Tunus'ta yolsuzluğun yaygınlığı ile Bin Ali ailesinin, bankacılıktan sanayiye, gayrimenkule vs. uzanan farklı sektörlerde, kelimenin tam anlamıyla ulusal ekonomiden pay alıyor olmasıyla daha da ağır tahribat yapar hale gelmişti. Bu tür durumlarda hep olduğu gibi toplumun en hassas kesimini oluşturan gençler en kolay ve en radikal bir biçimde harekete geçti. Tunus bir istisna değildir. İsyanın başlangıcının, hayatta kalmak için sokakta meyve satmaktan başka bir çaresi kalmayan diplomalı bir gencin kendini yakarak intihar etmesiyle başlamasının çok derin bir sembolik anlamı bulunmaktadır. Binlerce diplomalı genci kapsayan kitlesel işsizlik bölgede yaygın yaşanan bir sorun, ancak spontane olarak gerçekleşen ilk gösteriler çok sayıda ve farklı toplumsal katmana yayıldı. Böylece toplumsal eşitlik mücadelesi başka yerlerde olduğu gibi Arap dünyasında da toplumların geleceği için belirleyici bir husus olarak yerini muhafaza etmektedir.

İkinci saptama: Siyasi demokrasinin kesin gerekliliği. Başlangıcından beri Zeynel Abidin bin Ali rejimi temel demokratik haklara uymamakla tanınmaktadır. Tunus'taki iktidar tüm ifade olanaklarını engelliyor ve izin verilen ender siyasi oluşumları da, sendikalar, dernekler, basın, internet, adalet denetim altında tutuyordu.

Tunus'ta seçim akşamlarındaki sonuçlar hiçbir zaman sürpriz olmazdı, son cumhurbaşkanlığı seçimleri muhteşem farklı bir skor vermişti. Bin Ali 1999'da % 99,5 oyla, 2004'te % 94,5 oyla 2009'da da % 89,6 oyla yeniden seçildi. Buna karşın, 23 yıl boyunca baskı son derece sert olsa da, her şey birkaç hafta içinde paramparça oldu. Her şeyi baskı ve sindirmeyle gerçekleştiren bir iktidarın denetimi imkânsız şiddet patlamalarına neden olacağı açıktı. Tunus'taki iktidarın bu tür bir sistemi meşrulaştırmak için ortaya koyduğu "sözde nedenler"den biri de dinî aşırıcılıktı. Oysa bu son haftalarda gerçekleşen gösterilerde İslamcılıkla ilişkili tek bir söz bile duyulmadı, sadece bu rejimin bitmesinin gerekliliği dile getirildi.

Siyaset boşluğu kaldırmaz, yeni bir rejimin oluşturulması artık gündemde. Kiminle? Tunuslular muhtemelen yüzeysel reformlarla yetinmeyecekler, en kısa sürede yeni bir anayasanın oluşturulması sorunu kendini dayatmaktadır. Tunusluların on yıllardır rejimle işbirliği yapan siyasilerin sakince kariyerlerini sürdürmelerini kabul edeceklerinden şüphe edebiliriz. Ancak buradaki sorun henüz buna uygun bir siyasi ortamın da olmaması. Gerçek muhalefet partileri bugün için henüz toplumsal tabana sahip değiller ve yöneticilerinin çoğunluğu sürgünde yaşıyor.

BU ONUR FRANSA'YA AİT DEĞİL

Tunus, demokratik işleyişin kurallarını reddeden rejimlerin çıkmazını gösteren bir örnektir. Bu ders üzerinde düşünülmeli. Demokratik sorun sadece değerler sisteminden kaynaklanmaz, aynı zamanda bir etkinlik sorunudur. Her şeyin denetimi imkânsız bir şekilde parçalanmasından kaçınmak için muhalefet güçlerinin örgütlenmesi ve önerilerini savunmaları gerekmektedir. Eğer bu gerçekleşebilirse hiç kimsenin denetleyebileceğini iddia edemeyeceği umutsuzluğun sonuçlarından kaçınılabilinir.

Bu noktada söyleyebileceğimiz son bir söz daha var: Tüm gözlemciler internetin, sosyal paylaşım ağlarının -Facebook ya da Twitter- kitlelerin harekete geçmesi sürecindeki öneminin altını çizdi. Bu reddedemeyeceğimiz bir olgu, bunun etkisini 2009'da da İran'da gördük; ama sosyal paylaşım ağlarına sahip olmadıkları bir siyasi ağırlık atfetmeyelim. Bu yeni iletişim araçları, ne kadar önemli olurlarsa olsunlar, siyasi partilerin, sendikal örgütlerin, yurttaş birliklerinin uzun ve sabırlı çalışmalarını ikame edemezler. Demokrasi sadece enformatik bir demokrasi olamaz!

Görülüyor ki, sorunlar, devasa sorunlar. Milli egemenlik konusunda son derece hassas olmak kaydıyla, Tunus halkına, ülkelerini yeni temeller üstünde yükseltmeleri için, ihtiyaçları ve talepleri doğrultusunda yardım sağlanmalıdır. Umuyoruz ki, artık Tunuslu demokratlar, tüm çeşitlilikleri ve çoğullukları içinde, adına layık bir şekilde toplumlarının sözcüleri olarak kabul ediliyorlar. Ne yazık ki, geçen 23 yıl boyunca Bin Ali'nin ülkesini son derece baskıcı yöntemlerle idare etmesine karşın, bu tavır, son derece istisnai örnekler dışında, gösterilmemişti. Bunun şimdi gerçekleşiyor olmasının onuru ise, en başta Fransa olmak üzere demokratik devletlere ait değil. Artık şimdi kesin olarak tavır değiştirilmelidir. Tunus halkı bize doğru yolu gösterdi.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT