1. YAZARLAR

  2. Ferhat Kentel

  3. Yargının imajı
Ferhat Kentel

Ferhat Kentel

Yazarın Tüm Yazıları >

Yargının imajı

21 Ağustos 2010 Cumartesi 14:14A+A-

Anayasa paketi için referandumu tartışıyoruz hesapta... Meydanlardaki korkunç laf cambazlıkları, söz dalaşları tahammül edilmez boyutlara ulaştı. Kitleleri karşısında gören liderler onların hoşuna gideceğini düşündükleri espriler yapıyorlar; rakiplerinin saldırıları karşısında altta kalmamak için kelime oyunları icat ediyorlar ve ne kadar da akıllı olduklarını ispatlamaya çalışıyorlar.

Onlar atışmaya devam etsinler; her şeye rağmen, bu saçma sapan söz dalaşları yerine, naçizane önerim Anayasa’ya dönmek ve paketin getirdikleri üzerine tartışmak...

Bu Anayasa tartışmasıyla Türkiye’de çok önemli ezberler yıkılıyor. Her şeyden önce kafamızda şablon haline gelmiş olan “yasama, yürütme ve yargı” arasındaki kuvvetler ayrılığı, güç dengesi ve bu kuvvetlerin birbirlerini denetleme kapasitesi hakkında gerçekten yeniden düşünüyoruz. Şimdiye kadar bu üçlüden özellikle yargı ayağının diğer ikisini denetlediği, denetlemesi gerektiği hakkında bir kabulümüz vardı. Yasama ve yürütmenin meşruiyetinin siyasetten yani toplumsal kesimlerden geldiğini, bu meşruiyetin sınırlarını aştığı zaman, meşruiyeti “hukuk ilkeleri” olan “tarafsız” ve de “bağımsız” yargının müdahale edebileceğini “öğrenmiştik”. Bu sınırların nasıl aşılabileceğine ve engellenebileceğine dair de fikirlerimiz vardı; sağlanan çoğunluk oylarıyla yasama ve yürütme tarafından mesela gene bizzat toplumun geleceğine ipotek koyacak diktavari bir rejim tesis edilmeye kalkışılırsa, yargı devreye girecek ve bu tasarrufa “dur” diyecekti.

Ancak, Türkiye’de yaşayan bizlerin, yargı alanının sahip olduğu meşruiyeti pek düşünme imkânımız olmadı. Yargıyı kitaplarda yazıldığı gibi (“tarafsız”, “bağımsız”) kabul etmiştik. Kitapların üzerine, ordu marifetiyle yapılan darbeleri alkışlayan, sipariş üzerine anayasa hazırlayan askerlerin verdikleri brifingleri el pençe dinleyen yargıçları gördük. Onların askerlere biat etmesi gibi, biz de onlara etmek zorunda kaldık; başka türlü nasıl olacağını bile bilemedik. Yani biz yargıyı böyle öğrendik. Bu durumu tarafsız, bağımsız, siyaset üstü olarak algıladık. “Siyaset üstü” bir kurum olarak asker nasıl siyaseti denetliyor ve gerektiğinde engelliyorsa, “kuvvetler ayrılığı prensibi”ne bağlı olarak, “siyaset üstü” imajlı yargının da siyaseti aynı şekilde “denetlediğini” düşündük ya da zannettik.

Bugün Türkiye’de yargının söz konusu tarafsızlık ve bağımsızlıkla alakası olmayan, sonuna kadar “siyasi” bir kurum olduğunu çok açıkça görüyoruz. Aslında bugüne kadar bunu görmemiş olmamız da normal; çünkü düzenin varolan egemenlik ilişkileri içinde sürebilmesi için bir yeniden üretim ve tahakküm aracı olarak devlet aygıtının ve varlığının en önemli ayaklarından biri yargıdır. Ve hem devletin hem de onun parçası olarak yargının olabildiğince geniş bir vatandaş kitlesi tarafından kabul edilip, “onaylanması”, “inanılması” için, her şeyden önce “tarafsızlık” imajını sürekli olarak üretmesi gerekir. İşte bugüne kadar, devletimizin, ordusu ve diğer ideolojik aygıtları vasıtasıyla (zorla ya da güzellikle) sağladığı biat ve aidiyet dikiş tutmuyor.

Bu yazının devamını haftaya bırakarak, önümüzdeki Cumartesi günü yapılacak şenlikli bir yürüyüş çağrısını aktarıyorum:

***

“28 ağustosta ‘Yetmez ama EVET!’ demek için yürüyoruz


12 Eylül referandumunda darbe anayasasına dur demek için, Anayasa değişikliğine ‘Yetmez ama EVET!’ demek için, sivil-demokratik-özgürlükçü bir anayasa için, Tünel’den Taksim’e yürüyoruz. Herkesi 28 ağustosta Türkiye’nin göreceği en renkli, en şenlikli yürüyüşe bekliyoruz...

(...) 12 Eylül referandumunda darbe anayasasının değiştirilmesi için ‘Yetmez ama Evet’ kampanyası yürüten aktivistler olarak, 28 ağustos cumartesi günü saat 15:00’te Tünel Meydanı’ndan Taksim Meydanı’na bir yürüyüş düzenliyoruz.

(...) Mevcut Anayasa değişiklik paketi 12 Eylül Anayasası’ndan tümüyle kurtulmak yönündeki taleplerimizi karşılamıyor. Ama bu paket darbe anayasasının çöpe atılması yönünde önemli bir ilk adımdır. Bir darbe sonucunda yapılmış bu anayasanın tamamen değişmesi gerektiğini düşünen bizler, ‘Yetmez ama EVET!’ aktivistleri olarak 12 Eylül Anayasası’ndan ne koparsak kârdır diye düşünüyoruz. 13 eylülden itibaren, hükümeti anayasanın tamamen değiştirilmesi yönünde zorlamak için şimdi ‘Yetmez ama EVET!’ diyoruz.

Hepinizi, 28 ağustos günü bizimle beraber Taksim’de ‘Yetmez ama EVET!’ diyerek sesimizi yükseltmeye çağırıyoruz.”

TARAF

YAZIYA YORUM KAT